No Result
View All Result
  • Anasayfa
No Result
View All Result
  • Anasayfa

Siyasal Milliyetçiliğin Topluma Yansıması

Lekolin by Lekolin
21 Ekim 2021
in Serbest Yazılar
Reading Time: 3 mins read
A A
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın

Türkiye’de siyasal Türkçülük-milliyetçilik, bir devlet rejimi-ideolojisi olarak topluma yedirilmiştir. Okullar ve eğitim kurumları, 1923’den günümüze kadar, devletin resmi ideolojisi olan Türkçülüğü topluma, okullarda eğitim yoluyla bir kültür olarak vermişlerdir. Bu kültüre göre, Türkiye Türklerindir, Türkiye’de yaşayan herkes Türktür, bir Türk bütün dünyaya bedeldir ve ne mutlu Türküm diyene kültürüdür. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir durum olmamıştır. insanlar, tekçi bir zihniyet ve bakış açısıyla dünyaya ve yaşama bakıyorlar. Bu tekçi zihniyete göre, devlet kutsal ve dokunulmazdır. Devlet, babadır. Devletin olduğu yerde hiçbir şeyin değeri ve önemi yoktur. Devlet, ister döver, ister sever, isterse aç bırakır, isterse de doyurur zihniyeti, Türkiye’yi yüz yıldır bir zehir gibi kasıp kavuruyor.

Türkiye’de kendilerine Türk diyenlerin içinde, çok küçük bir kesim dışında, herkes bu tekçi rejimin kurbanı olmuş durumdalar. Ekonomik ve sınıfsal nedenlerden dolayı son yıllarda şikayetler artmış olsada, bu nedenlerden dolayı, dönemsel hükümetlerden ve burjuva düzen partilerilerinden şikayetçi olsalarda, devlet ve devletin bekası söz konusu olduğu zaman, toplum hala hazır olsa durup, bayrak ve marş demeye devam ediyorlar. Yani hükümetleri eleştirme var ama devlete toz kondurtmuyorlar. Yani devletin Türkçülüğe dayalı yüz yıllık siyasetinin toplum üzerinde hala etkili olduğu görülüyor. Bu etkiyi zaman zaman sanat camiasında da görüyoruz. Kendilerine sanatçı diyen bazı soytarıların, sadece Kürt oldukları için ve Kürt değerlerini konuşan sanatçılara, nasıl saldırıda bulunduklarını görüyoruz.

Her toplumda doğuştan, aşırıya gitmeden, başka toplumlara düşmanlık yapmadan, biraz kendi toplumunu ön planda tutma ve sevme olabilir ama başka toplumlara düşmanlığa varacak ve saldıracak düzeye gelen milliyetçi zihniyetlerin arkasında devlet vardır ve bu tür milliyetçi türler devletin ürünüdürler ve her zaman tehlike içerirler. Kürtlerin, yüzyıldır nasıl ezildiklerini, yok edilmek istendiklerini, her gün nasıl katledildiklerini görememek ve buna tavır almamak, dur dememek, devletin ırkçı ideolojisinin toplumda açtığı derin tahribatların bir sonucudur. Zaman zaman, Kürtlere fiziki saldırıda bulunmak, katletmek, devletin, bir virüs gibi toplumun beynine ve vücuduna girmesidir. Devlet bir salgın gibi, kendisini toplumun hücrelerine kadar koymuş.

Anadolu coğrafyasının tarihsel mozaik gerçekliği dikkate alındığında, ancak demokratik ulusçuluk, Anadolu’nun sorunlarına çözüm olabilir. Türkiye’de yaşanılan milliyetçilik, öyle normal bir geleneksel Türk milliyetçiliği değil. Türkçü ulus devletin şekillenmesiyle topluma zorla yedirilen ve toplumun tepesinde bir kılıç gibi sallanan bir devlet zehiridir. Bu rejime karşı çıkanlar, devletin hedefindedir ve vatan düşmanıdırlar. Devlet, bayrak ve marş söz konusu olduğunda, herkes asker gibi hazır olda durur ve marş söyleyerek bayrağa selam verirler ve devletin karşısında hazır olda dudurlar. 1923’den günümüze kadar, içi balon gibi havayla doldurulmuş bir toplum gerçekliği söz konusudur. Yüz yıl öncesine kadar, Anadolu ve Mezopotamya’da farklı milletler ve kimlikler, birbirlerine saygı ve birbirlerini kabul temelinde beraber yaşamışlar ama son yüz yıldır bu birliktelik, tekçilikle tanınmaz hale getirildi.

Devletin eliyle ortaya çıkarılan ve zorla topluma yedirilen bu tür siyasal milliyetçilikler, faşizmle varlığını sürdürürler ve toplumsal mücadeleylede yok olurlar. Çünkü zorla var olan ve faşizmle varlığını sürdüren rejimler, halkların mücadelesiyle de yıkılırlar. Kürt ulusal mücadelesi, Türkçü rejime iyi bir darbe vurdu, Türkiye halkı üzerinde yarattığı tahribatta bir kırılma gerçekleştirdi. Türkçü devlette kırılma daha da derinleşirse, bu rejimin etkisini yaşayan Türkiye halkında da bir değişim ve bu rejimin etkisinde çıkma yaşanılacak. Yani devlet Türkçü zihniyetten arındırılırsa ve demokratikleşirse, bu zihniyetin etkİsini ve sarhoşluğunu yaşayan ve tanınmaz hale gelen Türkiye halkında da bir arınma ve düzelme olacaktır. İşte biz buna demokratik cumhuriyet ve demokratik toplum diyoruz.

Demokratik cumhuriyet ve demokratik toplum ve demokratik halklar federasyonu, Kürtlerin ulusal mücadelesiyle kurulacaktır ve halkları özgülüğe götürecektir. Gerek Türkiye ve Kürdistan’da ve gerekse de Ortadoğu’da, beraber yaşamanın yolu, demokratik ulus çizgisini yaşanılır kılmaktır. Bu güne kadar, katı ulus devlet sistemlerinin ve özelliklede Türkiye’deki devletçi Türkçü rejimin, Türkiye’yi ne hale getirdiği ve Türkiye’yi nasılda bir uçurumun kenarına getirdiği ortadadır. Bundan kurtulmanın yolu, Demokratik Ulus Paradigmasıdır. Bu yönüyle, Kürt ulusal mücadelesi, aslında halkların demokratik kurtuluş mücadelesidir. Bu gerçekliği, başta Türkiye halkı ve diğer Ortadoğu halkları geçte olsa anlayacaklar ve Kürtlerin verdikleri mücadeleyle yeniden kendi toplumsal gerçekliklerini görecekler ve yaşayacaklar…

Kemal SÖBE

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tags: devlet ideolojisisiyasal milletçilikTOPLUMtürkçülük
Share222Tweet139
Previous Post

MİT Rojava İşgal Operasyonu İçin Aşiret ve Çetelerle Toplandı- ÖZEL HABER

Next Post

Örgütlü Êzidî Halkı Özel Savaş Oyunlarını Boşa Çıkarıyor

Lekolin

Lekolin

RelatedPosts

Makaleler

Hafıza, Umut ve Yeniden Doğuş

by Ari Tufan
15 Mayıs 2025
0

Güneş dağlara vurduğunda, umut da yüreğe doğar. Bu söz, sadece bir metafor değil, aynı zamanda bir halkın direnişinin ve yeniden...

Read more

Gittiği Yerde Güzellikler Bırakan Fedai…

4 Temmuz 2024

Yürüyorlar…

20 Haziran 2024

Kapıya Kilit Vurursanız İşler zorlaşır!

15 Ocak 2024

Ş.Zilan (Zeynep Kınacı) Arkadaşın Anısına-BÖLÜM 2

1 Temmuz 2023
Next Post

Örgütlü Êzidî Halkı Özel Savaş Oyunlarını Boşa Çıkarıyor

KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2025 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi