Kadim Kültürün Yaşatıcısı ve Savunma Savaşçısı
Medya toprakları tarihin en eski kültür mirasına sahiptir. En uzun ve gerçeğe en yakın inanç sistemleri, yaşayış biçimlerini nitelikli bir hazineye dönüştürülmüştür. Evrende yaşadığımız güneş sistemini belirleyen temel elementleri kutsal saymış ve yaşamlarını bu elementlerin niteliği, yaratıcı özeliğiyle ve birbirleriyle olan bağını çözüp anlamlandırıp ona benzeterek yaşamlarını kurgulamışlardır. İçinde yaşadıkları dünyanın etraflarındaki varlıkları çözüp anlamlandırıp görünenin ötesindekinin rolünü de fark etmişlerdir. Dünyadan ne kadar uzakta da olsa evrendeki maddi varlıkların rolünü ve manevi bir bağın olduğu adeta her şeyin birbirleriyle kopmaz bağ olduğunu bilip keşfetmişler. Bu zihniyet devrimi diyebileceğimiz gelişme bugünün kuantum teorisini çağrıştırıyor âdete. Günümüzde kuantum mekaniğin teorisini çözüp geliştirerek canlıların birbirleriyle olan ilişki tarzını, oluşumun temel diyalektiğine bakılıp maddi ve manevi dünyamızı zenginleştirmeye, nitelikleştirmeye çalışıldığı gibi o dönemde de buna benzer arayış olarak bakmak gerekiyor. Güçlü anlamlandırma arayışları özgür toplumu inşa etme gözlemlenmektedir. Dünyanın merkezine güneşi koyma gibi inanç sistemlerine bakıldığında net görülüyor. Gökyüzündeki 3 element olarak bakılan güneşın yanı sıra ay ve yıldız, yeryüzünde ise su, toprak, hava ve ateş tanrıçası gibi (ki sonraki evrelerde tanrıça yerini tanrılar alıyor) en güçlü tanrıçalardır. Uzun süre yaşamlarını bu yaşamın kaynaklarına benzetilerek örgütlemişler. Aryenlerin en eski tanrıçalarından olan Mithra, (güneş tanrıçası) yeryüzünde en uzun süre tapılan tanrıçalardandır. Zerdüşt’in kitabı Zend Avesta’da Mithra’ya adanmış çok uzun bir Yaşt yer alır. Mithra ’nın sıfatları şöyle sıralanıyor; Güneş tanrıçasıdır, kabileler ve topluluklar arasındaki sözleşmeleri korur ve bu sözleşmeleri bozmaya çalışanları cezalandırır, yaşam verir, savaşçıdır, iyi anlamı ifade eder, arkadaş, barışın koruyucusudur. Her şeyi gören; gerçeğin, sığırların, hasadın ve suyun koruyucusu olarak bakılır.
Medyalı halklar yaşam felsefesini doğal toplumunun inşasını ağırlıkta ateşin kutsallığı üzerine kurgulanmış ve inanmışlardır. En eski çağlardan beri ateşin, ısının, güneşin yaşamın temel kaynağı olduğu bilmişlerdir. Güneşin hayata ve tüm canlılara ruh veren özelliği bugün bile kabul edilen bir gerçektir. Ki günümüzde yeterince güneşin enerjisini alamayan ülkeler yapay güneş bile yapmaya kalkışmışlardır. En eski medyalı yani aryen halkları doğanın, yaşamın ve tüm canlıların güneşin rolünü güneş tanrıçası ile özdeşleştirip yaşamlarını bu felsefe üzerinde örgütlemişlerdir. Yani güneş yaşamın ve tüm canlıların temel yaratıcı gücü olduğu ve yaşatıcı gücü niteliğine sahip olduğunu bilmişlerdir. Bu da soyut bir tanrı değil, somut, canlı, yaratıcı, yaşatıcı ve canlılardaki rolünü görerek inanmışlardır. Güneşe bin yıllarca ve hatta günümüzde bile Kürt Ezidi halkın tüm katliamlara rağmen bu inancından asla vazgeçmemişlerdir.
Güneş sistemin yaşamdaki rolünün özünü, aslında kadının özüne benzetilerek toplumsallığı, birliktenliği, doğayla insan arasındaki ilişkiyi güneş tanrıçası etrafında geliştirilmiş denilebilinir. Bu kurgu ve benzetmeyle gerçekleştirilen zihniyet devrimi arkadaşlığı, iyiyi, sevgiyi, doğruyu, toplumsal sözleşmeyi, doğayla verimli ürünü yaratmayı ve en önemlisi de uğruna savaşmayı ve ölümüne savunmayı geliştirmişlerdir. Âdete toplumsal sözleşmelerini birey ve toplum, birey ve doğa arasında ilişkiyi güneş sistemli diyalektiği çözerek rol ve misyonlarını ona göre inşa etmişlerdir. Bu zihniyet devrimi inanılmaz bir gelişmeyi sağlamıştır beraberinde. Kadının doğasındaki doğayla olan kopmaz bağı her şeyin canlı olma inancı koruyup geliştirmesini sağlamıştır. Kadındaki bu yaşatma, koruma bilinci ve hatta güdüsel refleksi her tarafın cennette dönüşmesini sağlamıştır. Kabileler arasında toplumsal birliğin ve beraberliğin ortaya çıkardığı güç aşılmaz bir kültür hazinesine dönüşür. Bu kültür hazine mirasına çevredeki tüm ülkeler hatta en uzak olan diyarların istilasına uğramış ve acımasız istilalara tanık olmuştur. Bu istilaların temel nedeni kendi yaşamını örgütleyemeyenlerdir. Ve bu istilalar günümüzde olduğu gibi yalanlarla, düzenbazlıkla, hilelerle ve namertçe ancak başarı elde edilmiştir.
Medya toprakları bugün ağırlıkta Kürdistan ve kısmen çevre ülkelerini kapsayan topraklardır. Tarihten günümüze kadar bu inanç etrafın da yaratılan zenginlik göz kamaştırmıştır. Bu kutsal diyar olan medya tüm kutsal kitaplarda bile cennetle tasfir edilmiştir. Yaşamın başlama kaynağı, eşitliğin, farklılığın birliktenliği, doğayla barışıklığı ve tüm canlılara saygılı olma medyalı halkların da görülmektedir. Tanrıça kültürü tüm kültürlerden en uzun ömürlü olma vasfına sahiptir bu topraklar. Halende bu kültürün kırıntıları yaşamımızda yer ediniyor, hayallerimiz onunla zenginleşiyor, onunla anlamlı direnişler sergileniyor. Tarihten günümüze kadar demokratik uygarlık direnişleri bu zengin diyarın tanrıça kültürünün ruhuyla hep beslenmiştir. Onunla kimliğinin özünü bulabilmiş ve onunla varlığını oluşturabilmiştir ve oluşturmaya da devam ediliyor.
Medyalı Medeia antik dünyanın en büyük büyücülerinden, ilaç ve zehir yapım ustasıdır diye bilinir. Acı çiğdem yani Kürtçe de Pivok un bir çeşidi olarak bilinen ve sadece Kuzey Kürdistan (kuzey medya) da bulunan bu çiçeğin özelliğiyle sembolize edilir. Efsaneye göre Medeia yunan kralı Yason’u korumak için yaptığı ilaçta bu bitkiyi kullanmıştır. Bu çiçeğin özellikleri ise zarif, güzel ve iyileştirici olmasının yanında son derece zehirli olan çiçek bu tabiatından dolayı Medeia’ nın sembolü olarak kabul edilir. Medeia nın karakteristik özelliği ise öfkelendiğinde korkutucu bir kişiliğe bürünmesidir. Bu da çiçeğin özelliği olan zehirli yanı ile yani güneş soyundan gelen güneş tanrıçasının yaşam felsefesinin özelliği olan sözleşmelere ve değerlere zarar verene cezalandıran Medeia nın öfkesine benzetilebilinir. Zarif, güzel ve ileştirici özelliği ise toplumsal birliktenliği, arkadaşlığı, barışı, iyiyi, savaşçılığı ve güzelliği ifade ettiği için bu çiçeğin özelliğiyle sembolize edilebilinir. Güneş soylu Aietes ile Eidyia’nın kızıdır. Medyalı Medeia, zekâsıyla yeteneğiyle, acık renkli parlak gözleriyle ve heybetli güzelliğiyle yunanların en eski en uzun aşk ve kahramanlık destanına konu olmuş güçlü bir kadındır. Medeia antik dünyanın en uzun aşk ve kahramanlık destanının ana karakteri aslında medya ülkesinin anaerkil kültürünün en büyük savaşçısıdır. Bu aşkı yazılan ve bilinenin dışında ele almak gerekiyor tabi. Nasıl ki kadın denilince kültür akla geliyorsa ve kadın kültürün savunucusu, geliştirici, yaratıcısı ise bu olayı da öyle bakmak gerekiyor. Kültürüyle yaşama, yaşatma olmadığında buna yaşam denilmez çünkü. Kadın ve toplum özgürlüğü en iyi şekliyle örülmüş o dönemin kültürü muazzam bir zenginliği barındırıyor.
Yunan tanrıları ve tüm kahramanları bu dünya harikası ülkeyi istila etmek ve erkek egemenlikçi sistemi burada yaymak için Karadeniz den gemilerle gelirler. O dönemin anlamlı yaşamın zenginliğin sembolü olan kutsal meşe ağacına asılı olan altın postu almak için her yöntemi denerler ama alamadıklarında hile ve şiddete başvurarak medya ülkesini talan edip, medya prensesi olan Medeia yı kaçırırlar. Medeia nın kardeşi olan prensi de arkadan bıçaklayarak öldürürler. Medeia Yunan kralı Yason la evlendirilir. Bu evlilikle 7 çocuk dünyaya geldiği söylenir. Medeia gittiği yerde kadın kültürünü yaymak yaşatmak için inanılmaz bir direniş sergiler. Dünyada anlamlı yaşamın gücünün simgesi olan Altın Post onun kendi kararlarıyla yer değiştirmiş, gittiği yerde pek çok Yunan şehrinde erkeklerin yönetimini (ataerkini) kırmaya başlayan güçlü kadın karakterini sergiler. Bundan dolayı Yunan yazarlarca dünyaya “erkek öldüren”, “cadı” ve “büyücü” gibi yaftalarlar. Oysa yıllarca zindana atılır türlü türlü işkencelerden geçirilerek asimile edilmeye çalışılır, kendi kültürlerini dayatmaya çalışırlar. Kendi çocuklarından bile vazgeçer ama kendi kültüründen asla taviz vermez. Erkek egemenlikçi zihniyetliler çocuklarını tek tek öldürerek vazgeçirilmeye çalışılır ancak yine de vazgeçmez. Bu duruşundan yunan yetkilileri Hatta Yunanların “Medeia” trajedisinin yazarı Euripides’e 15 gümüş para rüşvet vererek çocuklarını Yunanların değil de Medeia ‘nın kendisinin öldürdüğünü yazmasını sağlamaları antik dünyanın bilinen gerçeklerindendir. Bu eser diğer Antik Çağ yazarlarını da etkilemiş, Euripides’in izinden giden diğer yazarların yapıtlarıyla medyalı Medeia, Yunan mitolojisinin en kötü karakterlerinden biri haline getirilmiştir. Sadece Tarihin babası kabul edilen Herodotos, güneş soylu medyalı Medeia ‘nın medyadan kaçırılmasının ardından, Helen’in Yunanistan’dan kaçırılmasıyla başlayan Truva Savaşı’nı birbiriyle bağlantılı olaylar olarak gösterir. Önderlik, cezaevlerine gönderdiği mektuplarda Medeia nın kaçırıldığı, kültürüyle yaşamak için büyük bir direniş sergilediği, çocuklarının başka bir kültürle büyütmek istemediği, zindanlarda uzun süre bırakıldığı işkencelere maruz kaldığı ve çocukların ölümlerini bile kültür uğruna göze aldığı için Medeia şahsında kadınların nasıl da kültür koruyucusu, yaşayıcısı ve geliştiricisi olduğunu dile getirmiştir.
Yunan Medeia tragedyası aslında Medyalı kadınların anaerkil kültürünü karalamak için bir erkek için tüm değerlere sırtını dönen, kardeşini ve çocuklarını dahi öldüren bir kadın profilini çizerler. Gerçekte ise kadim kültürünü yaşatmak için muazzam bir savaşım içine girer ve sevdikleri için pek çok şeye katlanan, onuru için her şeyi göze alabilen kadın rolündeki Medeia böylece çocuklarının katili, büyücü bir cadı karakterine büründürülmüştür. Kadın şahsında aşk adı altında kişiliksizleştirme, kültürüne, varlığına sırt çevirme çirkinliği nasılda ballandıra ballandıra anlatıldığı ve çarpıklaştırıldığı bu destanda apaçık ortaya çıkıyor. Asimilasyonun temel değiştirici gücü olarak aşkı nasıl da çirkince, ahlaksızca ve yalanlarla kullanıldığı gözler önüne seriliyor.
Daha sonra bir yabancının Yunanistan’da bu kadar ileri gitmesi kargaşa yaratınca yine ülkesinin altın postu kaybetmesinin ardında yaratılan karışıklığı düzeltmek için tek kalan oğlu Medus ‘la birlikte vatanı medya ya geri dönmüş fakat Altın Post’u kaybeden ve iç karışıklıklarla çalkalanan ülkesini ve halkını perişan halde bulmuştur. Burada babasının tahttan indirilmiş, Lyke ve Thoe gibi Amazonların öldürülmüş ve ülkeyi salgın hastalıkların kaplamış olduğunu gözleriyle görür. Medya da düzeni tekrar sağlayıp, babasını tahtından indiren amcasını tanrılara kurban ettikten sonra, tüm bunlara sebep olan Yunanlardan intikamını almak üzere yemin eden Medeia, oğlu Medus’un da içinde bulunduğu bir grupla medyanın güneyine inerek burada ataları Güneş’in kültünü yaymış ve kendi adlarını verdikleri Med aşiret konfederasyonu temelini atıldığı söylenilir. Medeia daha sonra ölümsüz olarak göğe yükselmiş, oğlu Medus ise topraklarını genişleterek güneş kültünü yaydığı söylenilir.
Lotus JİYANDA
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi