Kürdistan toprakları ve koruyucuları olan yiğit evlatları, çok zorlu bir Kasım ayını geride bıraktı. Yine aynı zamanda; birileri ölürken, birilerinin de kendini yaşattığı bir Kasım ayıydı. Kürdistan’ı savunan tek güç olan Gerillalar, kimyasal silahlarla dünyanın gözü önünde bombalanarak katledildi. Edilmeye de devam ediliyor. Buna karşı gerillanın ısrarlı ve kararlı direnişi her geçen gün daha güçlü bir biçimde devam ediyor. Keza bu hafta; Rojava ve Başur Kürdistan’ı, Şehba’dan Asos’a kadar yoğun bir bombardımanla tekrardan işgal tehdidi altına girdi.
Hedef; her türlü işgale ve katliama karşı; özgürlüğü, demokrasiyi, bağımsızlığı savunan ”Gerçek Kürdistan Savunucularıydı”, Kürdistan özelinde ortadoğuyu işgal etmek isteyen ve Misak-ı Milli hayallerini kabusa çeviren Kürdistan gerillalarıydı. Ortadoğu’ya kurduğu idari ve askeri sistemiyle demokrasiyi getirecek olan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimiydi.
PKK’yi terör kelimesi ile sıfatlandıranlar aslında özgür Kürt’ten en çok korkanlardı. Tıpkı, Türkiyenin başını çektiği emperyalist güçler ve KDP/Barzani Aşireti gibi. Bunların en tipik ve belirgin özelliği ”Özgür ve Bilinçli Kürdün” karşılarında durmak ve yok etmektir. Çünkü ”Özgür ve Bilinçli Kürt” her daim saltanat üzerine kurulmuş aşiretlerin sistemlerine ve zenginliklerine tehdittir. Emperyalist güçlerle kurulan pazarlıkların en güçlü oyun bozucularıdır. Bunun içindir ki; PKK öncülüğünde gelişen ”Özgür, Bilinçli ve Entelektüel Kürdün” imhası için Bu Emperyalist ve İşbirlikçi güçler görevler üstlenmişlerdir. Bazen TC/NATO, bazen KDP’nin yaptığı haince pusu, suikast, istihbarat faaliyetleri, çoğu zamanda TC/NATO/KDP konseptiyle…
PKK’yi bitirme ısrarı ve bunun için uygulanan tüm argümanlar aslında bizlere, doğru ve yanlışı, iyiyliği ve kötülüğü, kara ile beyazı, hatta günah ve sevabın arasında ki ince karşıklığını göstermektedir. Düşmanın acımasız ve kural tanımaz, ahlaksızca savaşına karşı PKK’nin bugün verdiği mücadele, toplumda herkesin ve her kesimin saflarını belirlemesinde belirleyici bir etken oldu. ‘’Ya böylesi bir celladın aşığı kalacaksın yada onurluca yaşayacaksın, gerekirse canını vereceksin.’’ Tıpkı, her tarafı düşmanla sarılı olduğu halde, elinde ki en ufak imkanıyla duşmana en büyük darbeyi vurmayı bir varlık/yokluk meselesi haline getiren ve bu kutsal görevinde şehit düşen yiğit insanlar gibi…
Günü yaşamak ve kurtarmak, yaşanacak bu hayatın en zavallıca halidir. Bir gün tarihle hesaplaşma günü geldiğinde hangi tarafta olduğumuzun vicdani muhasebesini yapacağız. O vicdan, o gün kişinin en büyük sınavı olacak. Keşkelerin artık hiç bir şeyi değiştirmediği o günler, insanlara kaldıramayacağı düzeyde çok ama çok ağır gelecek. Gün taraf olma ve tarafında mücadeleyi yükseltme günüdür.
Görünen o ki; PKK artık bir parti tanımlamasını aşıp; yaşamla, doğayla, kadınla, halkla, iradeyle, bir tarihle ifade edilen, bitmeyen bir enerji ve inanca dönüşmüş tanımlamaya kavuşmuştur. PKK, yazılmaya devam edilmesi gerekilen bir roman olma özelliğini hala koruyor. Yazılmaya devam edilen bu romanda, herkes için yazılmayı bekleyen, doldurulması gerekilen satırlar var. İçinde, tarihe ihanet edenlerde olacak, pasif kalıp savunmaya çekilenlerde.
Tıpkı şuanda saltanat hayatı yaşayan Barzani aşiret reisleri gibi…
Son dönemlerde yaşanan ihanet zihniyetinin en köhre dönemine şahit olmaktayız. Düşmanın saldırılarından korunmak için el konulan gaz maskeleri, yolda haince atılmış pusular, düşmana verilen koordinat ve istihbarat bilgileri, kimyasallarla katledilen gerillaların videoları, alanda kullanılan kimyasal bulgular ve bu bulgulara ulaşmaya çalışan heyetin engellenmesi, Rojava’ya yönelik işgal hava harekatı, bu harekatla katledilen siviller ve sivil yerleşim alanları…
Bu yazıda KESİNLİKLE Barzani aşireti veya KDP’nin, neden olan bunca şeye karşı tepkilerini getirmiyorlar gibi, onların sanki bir Kürdistan hareketiymiş yada bir halkı temsil ediyormuş gibi bir değerlendirmede bulunayacağımı düşünmeyin. Aksine Kürdistan’ın hemen hemen tamamında, halkın KDP/Barzani’lerden artık bu yönlü bir beklentinin kalmadığıdır. Son 1 haftada yaşanan işgal ve sivil katliamlara karşı (herzamanki gibi) herhangi bir tepki, kınama gelmezken, halkında artık ‘’KPD/Barzani bu katliamlara neden bir tepki göstermiyor’’ gibi bir serzenişi de oluşmadı. Tarafını seçmiş olan halk, artık kimin hangi tarafta olduğunu çok iyi bilince çıkarmış durumdadır. Bu bilinç, PKK’nin Kürdistan topraklarında köklerinin daha sağlam yayılmasını ve kalıcılaşmasını sağlamaktadır.
Barzani bu işgal harekatını ‘’tarafsız görünümlü taraflılığıyla’’ bir beklenti içinde izlediğini çok iyi biliyoruz. 2018 yılında ki Afrin işgalinde düşmanla açık bir ittifak kurarak Afrin’de yer edindiğini ve orada sahte Kürtçülüğü savunduğunu hepimiz gördük. Şimdi ortadoğu projesi tekrardan güncelleniyor. Barzani bu güncellemeye ayak uyduramamış olacak ki hala eski ihanet pozisyonunu korumaya devam etmekte. Türkiye eliyle HTŞ’nin Afrin güncellemesinde de ENKS çete yapılanmasının faaliyetleri donduruldu. Kendilerini yaşatacak yeni yerler bulmak adına sürekli İstanbul ve Ankara otel lobilerinde İşgalci Türk yetkilileriyle temas halindeler. 200-300 dolara taklalar atan ENKS ihanet şebekesi, bu son işgal harekatıyla büyük beklentiler içerisindedir. Bakmayın şuanda seslerinin çıkmadığına. Çıkardıkları anda halk tarafından bir lokmada yutulacaklarını iyi biliyorlar.
Vakit;
Kürdistan’ı işgal etme emelleri taşıyan düşmana karşı durma vaktir.
Onun işbirlikçi yardakçılarını topraklarımızdan atma vaktir.
PKK’yi ve Önder Apo’yu daha öncekilerden daha çok sahiplenme vaktidir.
PKK’ye İnanma ve Etrafında Oluşan Tarih Sayfalarında Yer Alma Vaktidir.
Ali KASIM