• kurdî
  • العربية
  • Anasayfa
  • Haber
  • Makale
  • Araştırma
  • Politik Analiz
  • MİT Gerçekleri
  • Tüm Bölümler
    • Anketler
    • Duyurular
    • Röportaj
    • Editörden
    • Ekoloji
    • Ekonomi
    • Kadın
    • Gençlik
    • Dış Basından
    • Kürdistan Tarihi ve Dili
    • Kim Kimdir?
    • Basın Bültenleri
    • Basından Seçmeler
    • Kronoloji
    • Belge
    • Dizi Yazı
    • Okuyucudan
    • Özgürlük Perspektifleri
    • Serbest Yazılar
    • Teknoloji
    • MİT Gerçekleri
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Anasayfa
  • Haber
  • Makale
  • Araştırma
  • Politik Analiz
  • MİT Gerçekleri
  • Tüm Bölümler
    • Anketler
    • Duyurular
    • Röportaj
    • Editörden
    • Ekoloji
    • Ekonomi
    • Kadın
    • Gençlik
    • Dış Basından
    • Kürdistan Tarihi ve Dili
    • Kim Kimdir?
    • Basın Bültenleri
    • Basından Seçmeler
    • Kronoloji
    • Belge
    • Dizi Yazı
    • Okuyucudan
    • Özgürlük Perspektifleri
    • Serbest Yazılar
    • Teknoloji
    • MİT Gerçekleri
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa Bölümler Politik Analiz

AB-ABD ÇELİŞKİLERİ VE KÜRTLER

Yayınlayan Lekolin
15 Mart 2020
Kategori: Politik Analiz
240 18
A A
AB-ABD ÇELİŞKİLERİ VE KÜRTLER
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın

19 Mayıs 2016 Perşembe Saat 08:02

Siyasi arenada Rusya, Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD gibi Kapitalist Modernite’nin temel güçleri, diğer bir tarafta ise Demokratik Modernite’nin öncülüğünü yapan Kürt Halkı belirleyici güçler olarak bulunuyor. Suriye ve Irak’ın yeniden şekillenmesinde iki modernite arası çelişkiler açıkken, Kapitalist Modernite güçlerinin arasında da çelişkiler görmek mümkün. Klasik bir ”soğuk savaş” bakışıyla bile bir tarafta ABD, AB ittifakı, buna karşı Rusya bloku bulunduğunu görmek zor değildir

0

21

TR

Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilme sürecine tüm uluslararası
güçlerin dahil olduğu tartışılmaz bir konu olurken bu sürece dahil olan birçok
gücün-başta uluslararası güçlerin-diplomatik faaliyetleri sürmektedir. Siyasi
arenada Rusya, Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD gibi Kapitalist Modernite’nin
temel güçleri, diğer bir tarafta ise Demokratik Modernite’nin öncülüğünü yapan
Kürt Halkı belirleyici güçler olarak bulunuyor. Suriye ve Irak’ın yeniden
şekillenmesinde iki modernite arası çelişkiler açıkken, Kapitalist Modernite
güçlerinin arasında da çelişkiler görmek mümkün. Klasik bir ”soğuk savaş”
bakışıyla bile bir tarafta ABD, AB ittifakı, buna karşı Rusya bloku bulunduğunu
görmek zor değildir.  Ancak ABD ve Rusya
arası gerçekleşen anlaşmayla birlikte bir ateşkesin sağlanması sonrası ortaya
çıkan bazı ilginç gelişmeler oldu. Fransa, Almanya ve İngiltere, sağlanan
ateşkesten kısa bir süre sonra Türkiye ile ortak bir toplantıda düzenleyerek
Suriye’nin geleceği ve mülteci krizi hakkında görüştüler. Burada şu sorulması
gerekiyor: “AB ülkeleri Rusya ile ABD’nin birbiriyle yakınlaşmasından rahatsız
mı oluyorlar? Hatta çelişkiler bulunuyor mu?  
Bu soruyu doğru cevaplayabilmek için, ABD ve AB’nin Ortadoğu ve Rusya’ya
yönelik stratejileri aydınlatıcı olacaktır. ABD ve AB’nin görüş ayrılıkları,
başta Rusya ve Türkiye’ye yönelik, başka konularda da var mı, varsa nasıl
yansıyor?

ABD,
AB ve Rusya

Rusya-ABD ilişkilerini “soğuk savaş resmiyle bakmak artık geçerli
değildir. İki ülke dünya hegemonyası için yarışan, birbirine sonsuz düşman
olarak değerlendirmek sınırlı kalıyor ve ABD-Rusya ilişkileri arası kırk yıllık
bir dönemi dar bir şekilde tanımlıyor. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte
Rusya’nın konumu ve devlet yapısı da büyük değişimlere uğradı. Bu ABD-Rusya
ilişkilerinde de yansımasını bulmuştur. Suriye’de ateşkese kadar varan son
gelişmeler bu iki gücün aralarındaki ilişkileri sadece düşmanlık üzerinden
kurulmadığını, çıkarlarını çelişkili olmasına rağmen ortak görüşlerde olduğunu
göstermektedir. Kaldı ki tarihte benzeri Rusya-ABD ilişkilerinde önceden de
yaşanmış bir durumdur. 2. Dünya Savaşında ABD Başkanı Roosevelt ile Sovyetler
Birliği Lideri Stalin birlikte, başta Almanya ve sonra Japonya’ya karşı,
ortakça hareket etmiştirler. Ancak bu ilişkiler Roosevelt’in yaşamını
yitirmesiyle onun yerine Truhman’nin ABD Başkanı olmasıyla son bulmuştur.
Truhman ABD’nin silah sermayesi etkisi altında 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde
Sovyetlere karşı sert tutum geliştirmiştir ve “soğuk savaş olarak adlandırılan
süreçte ABD-Rusya ilişkilerini belirlemiştir. Bu tamda Roosevelt ile Stalin
arası ilişkilerden rahatsız olan İngiltere Başbakanı Churchill’in işine
yaramıştır. İngiltere 2. Dünya Savaşında ABD ve Rusya ile ortakça faşizme karşı
savaşmasına rağmen, bu ittifaka kaygılı yaklaşmıştır.  Churchill, ABD-Rus ittifakına karşı,
Angelo-Sachsen ittifakını geliştirmeyi çabalamıştır ve büyük bir oranda
başarmıştır. Sonraki gelişmeler artık “soğuk savaş dönemi olarak
tanınmaktadır. Fakat 1990 sonrası Rusya, ABD için “soğuk savaş anlayışı
şeklinde bir tehdit oluşturmamıştır ve ilişkilerde yumuşamalar yaşanmıştır.
ABD’nin 2015 Ulusal Güvenlik Raporunda Rusya, ABD’nin güvenliği için bir tehdit
olarak ele alınmamıştır. Enerji Kaynakları, Ekonomi gibi konular ABD’nin son
raporunda daha fazla ön plana çıkıyor. Bu konularda ağırlıklı Çin ve Asya
Pasifik Bölgesi kritik bölgeler olarak değerlendiriliyor. Fakat Almanya, Fransa
ve İngiltere gibi ülkeler ise Rusya’yı hep bir tehdit olarak görmüştürler. AB
içinden etkili olan ülkelerin hepsi Rusya’ya yönelik saldırılar geliştirmiştir.
1818’de Fransa Napoleon’nun diktası altında Rusya’ya karşı bir fetih saldırısında,
İngiltere 1852 Kirim’de ve 1914 1. Dünya Savaşında ve 1941 ise Hitler
Almanya’sı Rusya’ya karşı fetih saldırısında bulunmuştur. Bugün Ukrayna krizi
ve AB’nin Doğu Avrupa’ya yayılma politikaları bu fetih saldırılarıyla
benzerliği çarpıcıdır. Fransa, İngiltere ve Almanya toprak zenginlikleri açısından
fakir ülkelerdir.  Böylece enerji
politikasında hep dışarıdaki güçlere muhtaçtır. Başka ülkeleri ya sömürmesi
gerekiyor ya da ittifaklar kurması gerekiyor. ABD bu konuda daha esnektir. AB
için “Doğu’ya Açılma politikası kendi enerji ekonomisi için kaçınılmaz bir
temel unsurdur. Güneş ve rüzgar enerjisi gibi alternatif enerji kaynaklarının
henüz yeterli bir şekilde gelişmemesi ve dünya ekonomisinin temelinin petrol
ticareti üzerinden kurulması, AB’yi Ortadoğu ve Rusya’nın enerji kaynaklarına
muhtaç kılmakta. Aynı zamanda Rusya’ya çok bağlı kalmakta istemiyor ve
alternatif arayışlarda da bulunup, Rusya’yı da kendisine bağlı kılmayı
çabalıyor. Zaman zaman askeri girişimler ile Rusya’yı anlaşmaları zorlayarak,
diplomasi ve siyasi yöntemler de başvuruyor. Ancak Fransa, İngiltere ve Almanya
gibi AB ülkelerinin dış politikada Rusya ve ABD ile yarışamamaları, ortak bir
siyaset geliştirilememelerine bağlıdır. Ortak bir siyaset geliştirme çabalarında
bulunmalarına rağmen, temel sorunlarda ortaklaşmalar görünmemektedir. Mülteci
krizinin derinleşmesi ortak bir AB stratejisini oluşturmakta daha da zorlaştırmıştır.
AB’nin ABD’yle esas çelişkileri bundan kaynaklanmaktadır. Rusya’nın güç
kazanması, ABD’nin Rusya’ya yakınlaşması AB çıkarlarına zarar veriyor. Rusya ve
ABD dünya politikasını belirlerken AB ülkeleri eski etkinliklerini
gösteremiyorlar ve kendi devlet çıkarlarını koruma çabalarıyla dar kalıyorlar.
AB kendisini bu konuma getirmek isterken, ABD ve Rusya’nın ortakça hareket
etmesi bu çabaları zorlaştırmaktadır. Avrupa Birliğinin baş stratejik araştırma
merkezlerinden biri olanı “Avrupa Güvenliği Araştırma Merkezi adında stratejik
araştırma merkezinin açıklamış olduğu bir raporda bu çelişki neredeyse açık bir
şekilde ifade edilmiştir. Stratejik araştırma merkezi kendi raporunda ABD’nin
2015 yıllı Ulusal Güvenlik Raporuna değinerek, Rusya’nın bir baş tehdit olarak
görünmemesini eleştiriyor. Fransa, İngiltere ve Almanya’nın bu günlerde Suriye
hakkında neden ortak bir zirve oluşturdukları daha aydınlatılmıştır. Bu
araştırma merkezi AB ülkelerinin güvenlik, dış politika ve birçok temel sorunda
ortak bir AB stratejisini geliştirmede etkin oluyor. Baştaki soruya dönülürse –“AB,
ABD-Rusya anlaşmasından rahatsız mı? – Evet rahatsız.

ABD
Rojava İle Türkiye Arası Denge Sağlamaya Çabalıyor

Türkiye bir NATO ülkesi olarak, ABD ve AB’nin çıkarlarıyla organik
bir şekilde bağlıdır. Türkiye AB’nin güvenlik politikası için stratejik önem
taşımaktadır. AB’nin Ortadoğu politikası büyük bir oranda Türkiye üzerinden şekillendiriliyor.
AB için Türkiye her zaman Ortadoğu’ya ekonomik giriş kapısını oluşturmuştur.
Mısır, Suudi Arabistan, Libya ve Tunus İngiltere, Almanya ve Fransa için başta
petrol kaynakları olarak bu konumu korurken, Türkiye’nin Batı’ya kültürel
yakınlığına dayanarak diğer Ortadoğu ülkelerden daha fazla önem taşıyor. Ancak
ABD’nin petrol ve gaz rezervleri sadece Ortadoğu kaynaklarıyla sınırlı değil.
AB ülkeleriyle karşılaştırıldığında, ABD kendi topraklarında çok daha fazla
petrol kaynakları bulundurmaktadır. Asya Pasifik Bölgesi ABD için daha
hayatidir. Ancak Türkiye’nin anlamsız olduğu söylenemez, sonuçta bir NATO
ülkesidir, “kaybedilmemesi gerekir. Ancak Türkiye’ye yönelik esnek davranabiliyor.
Muhtemelen Türkiye’nin yeniden dizayn edilmesini de düşünüyordur. Siyasi alanda
da görünen budur. Özellikle Rojava, PYD ve YPG politikasında ve Türkiye’nin
yaklaşımlarında bu çelişkiler açıkça ortaya çıkıyor.  ABD, YPG’ye Türkiye’nin aksine destek vermeyi
sürdüreceğini bildirdi. Anlaşılıyor ki, ABD Suriye’de dizayn etmekten
vazgeçmedi. Ancak kendi politikasını gerçekleştirmek için yerel bir güce
dayanması gerekiyor. Kendince geliştirdiği muhalif grupları eğitme projesi
tasfiye oldu, Rejime arası zaten destek bulunmamaktadır. Zaten iki kesimde
Suriye’nin geleceğini belirleyen kesimler değildir. Asıl Suriye’yi yeniden inşa
eden güç Kürtlerdir. ABD bunu görüp Suriye’de Kürtlere dayanan bir politika
yürütmek zorunda kaldı. Suriye’nin geleceğini Kürtlerde ve Rojava’da gördü. Bu
çerçevede ittifak ve anlaşmalarda bulundu. Bunun dostça yaklaşımlar olarak
görmemek gerekiyor. ABD çıkarlarını sağlaması için gerekenini yapıyor. Aynı
zamanda ise Türkiye’yi kaybetmek istemiyor, saldırganca davranıyor ve bir idare
diplomasisi yürütüyor. Fakat Fransa, Almanya ve İngiltere’nin yaklaşımları daha
ilginçtir. İngiltere Başbakanı Cameron’un “Biz PYD’yi Kürtlerin temsilcisi
olarak görmüyoruz , Almanya Başbakanı Merkel’in benzeri açıklamaları dikkatle
izlenmesi gerekir. Bunlar Türkiye’yi destekleyen sözlerdir. Mülteci krizini
çözme temelinde Türkiye ile ittifakının geliştirilmesi de Türkiye’yi
uluslararası arenada destekleyen adımlardır. Almanya Başbakanı Merkel’in
Türkiye ile anlaşmanın sağlanmasını, mülteci krizinin çözülmesi için
vazgeçilmez olarak değerlendirmesi, AB ülkelerinin Ortadoğu politikasında
Türkiye ile işbirliğinden ısrarlı olduklarını gösteriyor. Bu hususu sadece mülteci
kriziyle sınırlı tutmamak gerekiyor. Ekonomik çıkarlar da önem taşımaktadır.
Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan, Suriye politikalarını ortakça
yürütmektedirler. AB’nin Türkiye’nin Suriye politikasına karşı çıkmak, Suudi
Arabistan’ın Suriye politikasına karşı çıkmak anlamına geliyor- ki buda AB’yi
petrol ile besleyen temel ülkeye karşı gelmek anlamına geliyor. AB ülkeleri
bunu şimdilik göze alamazken, ABD bu konuda kendi kaynaklarına dayanarak daha
rahat bir şekilde siyaset şekillendirebiliyor. Rusya’nın konumu da ABD’ninkine
benzerdir.

Kaynak olarak yine Avrupa Birliğine bağlı “Avrupa Güvenliği
Araştırma Merkezi adında stratejik araştırma merkezinin raporunu esas alabiliriz.
Raporda şu ifadeler yer buldu: “Biz Türkiye’yi de planlarımıza dahil eden ortak
bir çıkar politikası, hem sınır güvenliğimiz açısından, hem Ortadoğu’daki diğer
müttefiklerimizi sağlama ala bilmemiz için, geliştirmemiz gerekir. ABD’nin
Ulusal Güvenlik Raporundaysa Türkiye söz konusu bile edilmemiştir. Toparlarsak,
AB Türkiye’ye muhtaç, ABD ise Türkiye’yi bir NATO ülkesi olduğu için kaybetmek
istemez, ama çıkarları temelinde daha esnek davranma kabiliyetinde.
 

Kürtler
Çelişkileri Fırsata Dönüştürebilir

AB ve ABD arası yaşanan çelişkilerden faydalana bilecek güç ise,
Demokratik Modernite güçleri olmaktadır. Temel çelişkilerin merkezinde Suriye
ve Türkiye bulunuyor. Rojava devrimin gelişmesi ardından yönetim modeli-şeklini
getirdi. Elbette buna Rojava hakları ortak karar vererek federal bir Suriye
tartışmaları başlarken, tartışmaların başlamasıyla birlikte, Kürtler ve
demokratik güçlerini DAİŞ çetelerine karşı savaşan en etkin güç olarak değerlendirmek
dar kalıyor. Demokratik güçler siyaseti ve Suriye’nin geleceğini şekillendiren
güçlerdir. ABD ve Rusya da bunu görüp çıkarlarını buna göre düzenleyerek
anlaşabildiler. AB, Rojava ve demokratik güçleriyle ortaklaşmaya kuşkuyla
yaklaşarak, siyasi bir irade olarak görmüyor-görmekten çekinir pozisyonda
duruyor. AB ülkelerinin en büyük yaptığı hata bu konuda PYD ve Rojava
temsilcilerini, Suriye müzakerelerinde Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın
baskılarına boyun eğerek, uzak tutmak oldu. Bu ABD ve Rusya’yla çelişkileri
daha da derinleştirdi. AB’ye kalan yol Türkiye’yle anlaşmak oldu. Kaldı ki
Türkiye’de kendisini hem dışarıda hem kendi devlet sınırları içinde Kürtlere
karşı başlatmış olduğu savaşın sonucu olarak dünya kamuoyunda ve siyasi alanda
yalnızlaştırmıştır. AB ülkeleri için de Kürtleri ve demokratik güçleri tanımama
politikasından ısrar etmek aynı sonuçlara yol açacaktır.

Kürtler artık Suriye’nin şekillenmesini belirleyen kesim olarak
ortaya çıkarken, Türkiye’de de gelişen süreçle benzeri bir gelişme görünüyor.
AKP’nin çöküş sürecine girmesi, Kürtlerin ve demokratik güçlerinin
yükselmesiyle bağlantılıdır. Yeni bir Türkiye’yi şekillendirilen güç artık
demokratik güçlerdir. Rusya ve ABD bunu kısmen kabul etmiştir. AB ülkelerinin
de bunu kabul etmesi gerekir. Kürtlerin ve demokratik güçlerinin taleplerini,
üçüncü bir güç olarak siyasi iradelerini kabul ederlerse, siyasi alanda da güç
kazanacaklardır. Rusya ve ABD ile de ortaklaşmaları da kolaylaşacaktır. Kürtler
ve demokratik güçler de siyasi kazanım elde etmiş olacaklar. Gerçekleşmese de
Kürtler ve demokratik güçleri direnişlerini daha zor olsa da sürdüreceklerdir
ve kendi sistemlerini inşa etmeye devam edeceklerdir, AB ülkeleri ise
Türkiye’nin bugünkü konumuna benzer bir duruma düşerler. Artık Ortadoğu halklarının
iradelerini görmeden-geçerek bir siyaset Ortadoğu’da yürütülemez.  Ortadoğu’da halkların iradelerini tanımadan
siyaset yürütmenin modasının eskidiği ortadadır.

Fardin Hosseînî-New York/Queens

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info – www.navendalekolin.com

 

:” ”

:””

“Liberation Serif”,”serif”
:ZH-CN
:HI

ABD,
AB ve RusyaABD
Rojava İle Türkiye Arası Denge Sağlamaya ÇabalıyorKürtler
Çelişkileri Fırsata DönüştürebilirFardin Hosseînî-New York/QueensKürdistan Stratejik Araştırmalar Merkeziwww.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info – www.navendalekolin.com

Etiketler: AB-ABDaraştırmaCELISKILERIkurdiKurdishkurdistanKurtlerLekolinTurkishTürkiyeVE
Önceki yazı

Balıkesir’de Kürt Öğrenciye Linç Girişimi

Sonraki Haber

Bedelli Askerlik ve Askersizlik Gerçeği

Benzer Haberler

JİTEM ve Hizbulkontra’nın Sahneye Sürülmesi
Politik Analiz

JİTEM ve Hizbulkontra’nın Sahneye Sürülmesi

17 Mart 2023
Çökertme Politikasının Maşası: Üniformalı Kadın Ve Çocuk Katilleri
Politik Analiz

Çökertme Politikasının Maşası: Üniformalı Kadın Ve Çocuk Katilleri

16 Mart 2023
Önder APO, Hizbulkontracıların Serbest Bırakılmalarına Ne Demişti?
Politik Analiz

Önder APO, Hizbulkontracıların Serbest Bırakılmalarına Ne Demişti?

15 Mart 2023
Sonraki Haber
Bedelli Askerlik ve Askersizlik Gerçeği

Bedelli Askerlik ve Askersizlik Gerçeği

Öne Çıkan Yazılar

  • HÜDA PAR’ın Resmi Sitesi Hacklendi

    HÜDA PAR’ın Resmi Sitesi Hacklendi

    533 Paylaşım
    Paylaş 213 Paylaş 133
  • JİTEM ve Hizbulkontra’nın Sahneye Sürülmesi

    521 Paylaşım
    Paylaş 208 Paylaş 130
  • Önder APO, Hizbulkontracıların Serbest Bırakılmalarına Ne Demişti?

    524 Paylaşım
    Paylaş 210 Paylaş 131
  • Asena Meral’in Seçim Oyunu

    555 Paylaşım
    Paylaş 222 Paylaş 139
  • Demokratik Cumhuriyet ve Demokratik Ulus Paradigması Doğru Anlaşılmalıdır

    525 Paylaşım
    Paylaş 210 Paylaş 131

Önerilenler

HÜDA PAR’ın Resmi Sitesi Hacklendi

JİTEM ve Hizbulkontra’nın Sahneye Sürülmesi

Çökertme Politikasının Maşası: Üniformalı Kadın Ve Çocuk Katilleri

Önder APO, Hizbulkontracıların Serbest Bırakılmalarına Ne Demişti?

Devlet, Hükümet Nerede?- BÖLÜM 2 SON

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Araştırmalar
  • Basın Bültenleri
  • Basından Seçmeler
  • Belgeler
  • Dizi Yazı
  • Dış Basından
  • Duyurular
  • Ekoloji
  • Ekonomi
  • Gençlik
  • Haberler
  • Kadın
  • Kim Kimdir?
  • Kronoloji
  • Kürdistan Tarihi ve Dili
  • Makaleler
  • Okuyucudan
  • Özgürlük Perspektifleri
  • Politik Analiz
  • Röportajlar
  • Serbest Yazılar
  • Teknoloji

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç