16 Eylül 2014 Salı Saat 12:13
Şimdi bir gözden geçirelim. İran ile ilişkiler iyiyken şimdi
kavgalı. Irak ve Suriye ile iyi ilişkiler içindeyken şimdi bunlarla da kavgalı. Mısır ve Suudi
Arabistan AKP’nin dost ülkeleriyken, şimdi soğuk ve kavgalı. Libya ile
ilişkileri iyiyken şimdi Türkiye’ye düşman bir Libya sosyolojisi ve siyaseti
var. İsrail ile kavgalı, Rusya ile kavgalı! Tek dostu KDP kalmış. Bu ortamda
denize düşen yılana sarılır misali AKP El Nusra, Ahrar el Şam ve IŞİD’e
sarılmıştır. AKP’ye göre Esad hemen yıkılacaktı. Bu nedenle yeni Suriye’de yer
almak için etkili görünen İslamcı grupları besleyip büyütmüştür. Öte yandan
Suriye erkenden yıkılmalıydı ki Kürtler mevcut krizden yararlanarak
güçlenmesin. Bu nedenle hem rejimi erken düşürmek hem de Kürtlerin ayağa
kalkışını bastırmak için El Nusra, Ahrar el Şam ve IŞİD’e cömert desteklerde
bulunmuştur. PKK ve Kürt karşıtlığı yine ayağına dolanmış, Kürtleri ezmek için
yine en kirli politika içinde olanlarla iş tutmuş ve suç ortaklığı yapmıştır.
Eğer bugün Ortadoğu’da yalnızlaşmışsa bunun nedeni tüm tercihlerini PKK’yi
tasfiye edip Kürtleri ezme yönlü kullandığı içindir. Libya savaşına da bunun
için girmiş, Suriye savaşının içine bunun için balıklama dalmıştır.
Türkiye, Esad rejiminin kısa sürede düşeceğine, Kürtlerin
ezileceğine, yeni Suriye üzerinden Ortadoğu’da etkin olacağına o kadar kendini
inandırmıştır ki, her türlü kirli ilişki ve işe girmiştir. Boğazına kadar
pisliğe batmıştır derler ya, AKP’nin Ortadoğu’daki politikası tam da bu
durumdadır. Yakasını bu durumdan kurtarması zordur. Nasıl ki bazı çeteler
kadınları düşürür ve bir daha o bataktan kurtulmasını engellerse, Türkiye de
benzer bir konuma düşmüştür. İtiraf yapıp, tövbe edip temizlenmeyi de göze
alamadığından IŞİD ile iş yapmaya devam etmektedir. Çünkü Türkiye vazgeçtiğinde
tüm kirli çamaşırları ortalığa döküleceğinden IŞİD’e karşı savaş koalisyonuna
katılmamıştır. Nasıl ki Kürt düşmanlığı yüz yıldır her türlü kirli iş içine
girmesini beraberinde getirmişse, şimdi
de yaşadığı budur. Kürt sorununu çözmediği müddetçe içeride de dışarıda da
kirli ilişki ve işler içine girmeye devam edecektir. Çünkü Kürtler üzerindeki
politikayı her devlette var olan baskı politikaları ve rutin hukuk
uygulamalarıyla yürütmesi mümkün değildir. Bu kadar haksız ve zalim politikalar
ancak kirli ilişki ve kirli yöntemlerle yürütülebilir. Türkiye siyaseti,
Türkiye aklı, Türkiye toplumu bu gerçeği görmezse, amiyane deyimle burnu
pislikten çıkmaz.
Türkiye siyasetten sıkışmış, ekonomik olarak sıkışmış, psikolojik
olarak sıkışmıştır. Eskiden her tarafa mal satarken, şimdi KDP ve IŞİD dışında
kimseye mal satamamaktadır. Azerbaycan ve Türki cumhuriyetler Türkiye’nin
yaptığı üretimi eritmeye yetmemektedir. Güney Kürdistan’ı sömürge yapması, en
tortu ve defolu mallarını oraya göndermesi çok karlı bir kazanç getirirken,
şimdi bu da sınırlanmıştır. Bu nedenle şu anda
en iyi ticaret ortağı IŞİD’tir. IŞİD lojistik olarak Türkiye’ye, Türkiye
ekonomik gelir olarak IŞİD’e bağımlı hale gelmiştir. Hem de ekonominin çok
kırılgan hale geldiği bir süreçte. Neredeyse siyasi ve ekonomik olarak elinde
kala kala kirli IŞİD kapısı kalmıştır. Bu nedenle IŞİD elindeki konsolosluk
görevlilerini bahane yaparak bu ilişkisini örtülü biçimde yürütmek istiyor.
IŞİD ve Türkiye ilişkilerinin böyle örtülü biçimde yürümesi konusunda çıkarları
gereği anlaşmışlardır.
Kürt sorunu çözülebilse IŞİD’e sırt çevrilebilir. Ancak Kürt
sorununu çözemediği ortamda IŞİD’e karşı tutum takınmayı göze alamamaktadır.
Aslında Türkiye IŞİD’i hemen satmaya hazırdır. Zaten bir yönüyle şimdiye kadar
IŞİD’i satmak için palazlandırmıştır. Biz ilişkisinin bir boyutunun bu olduğunu
aylar önce belirtmiştik. Rojava Devriminin bastırılması karşılığında IŞİD’i
satabileceği değerlendirmesi yapmıştık. Ancak gelişmeler Türkiye’nin istediği
gibi yürümedi. Artık IŞİD karşılığında Rojava Devrimini bastıracak alıcı
bulamıyor. Çünkü bizzat Rojava Devrimi IŞİD’e karşı en etkili mücadele veren
bir konum kazanmıştır. Hatta öyle bir durum ortaya çıkmıştır ki, IŞİD faşizmine
karşı olan cephenin merkezinde objektif olarak Rojava Devrimi bulunmaktadır.
Direnişiyle birçok gücü IŞİD faşizmine karşı tavır almaya zorlamıştır. ABD’yi
IŞİD faşizmine karşı tutum almaya zorlayan da Rojava Devriminin IŞİD’e karşı
direnişi olmuştur. IŞİD Rojava Devrimine karşı başarılı olsaydı şu anda ABD ve
birçok gücün IŞİD’in meşruiyetini fiili olarak tanıması durumu ortaya
çıkacaktı. Ancak Rojava Devriminin direnişi karşısında IŞİD’in faşist yüzü
açığa çıkmış kendi meşruiyetleri açısından da IŞİD’e karşı tutum içine
girmişlerdir.
Türkiye’nin IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyona girmemesinin
nedenlerini ABD ve ortakları çok iyi bilmektedir. Zaten ABD ve Batı kamuoyunda
Türkiye IŞİD ile ilişkiler ekseninde bir teşhir kampanyası başlatılmıştır. Hiç
kimse 39 rehine hikayesine inanmamaktadır. Zaten birçok güç bu rehine oyununun
danışıklı dövüş olduğunu bilmektedir. Türkiye Kürtlere karşı yürüttüğü kirli
savaşta şimdiye kadar onlarca asker ve polisi esir düştüğü halde kılını bile
kıpırdatmamıştır. Hatta esirlerin bulunduğu alanları bombalamıştır. Gerillalar
bu esirleri korumak için hareketli olmuşlardır. Çünkü Türkiye esirleri
öldürecek, sonra da gerilla asker ve polisi kalkan olarak kullandı diyerek
aleyhte propaganda yapacaktı. Bülent Arınç’ın esir asker ve polisler için
“keşke ölselerdi belirlemesini unutmadık. Bu nedenle AKP hükümetinin insani
kaygılar diyerek IŞİD’e karşı tutum alamayışına amiyane deyimle kargalar bile
gülmektedir.
IŞİD’i ortaya çıkartan zemin, kapitalist modernitenin
Ortadoğu’daki iki yüzyıllık varlığının ortaya çıkardığı gübreliktir. Kapitalist
modernite siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanda Ortadoğu’yu mezbeleye
çevirmiştir. IŞİD, kapitalist modernitenin yarattığı mezbeleliğin gübreliğinde
yetişmiştir. IŞİD’i yaratan diğer bir etken ise, AKP gibi Müslüman görünüp
kapitalist moderniteye ajanlık yapan güçlerdir. İktidarcı, devletçi
zihniyetleri yeşil sermaye kapitalizmiyle, kapitalizmi derinleştirmedeki
hırsıyla tam da IŞİD’lerin üreyeceği mezbeleliği yaratmaktadırlar.
Türkiye’de AKP kadar kapitalizmi geliştiren, kapitalizmin
Ortadoğu’daki ajanlığını yapan başka bir güç olmamıştır. Hiçbir iktidar AKP
hükümeti kadar toplumsallığı dağıtan, manevi değerleri yok eden kapitalizmin
taşeronluğunu yapmamıştır. AKP hükümeti bunu her gün ekonomik kalkınma diye
toplumlara yutturmaya çalışmaktadır. Esas yaptığı ise, IŞİD gibi sapkın güçlere
gübrelik yaratmaktır.
Dolayısıyla IŞİD’e karşı ne ABD ne koalisyon ortakları etkili ve
sonuç alıcı bir mücadele edebilir, ne de bu koalisyonun içine çekilmek istenen
AKP! Sorunu yaratanlar sorunu çözemezler. IŞİD’e karşı mücadele edecek ve bu
sorunu ortadan kaldıracak yegane zihniyet, örgütlenme ve güç Kürt Halk Önderi
ve PKK’de vardır.
İslam’ı en doğru yorumlayan, en doğru yaklaşım gösteren Kürt Halk
Önderidir. Kültürel İslam’ı, demokratik İslami değerleri demokratik sosyalizmin
değerleri olarak gören, İslam’daki bu değerleri toplumun özgür ve demokratik
yaşamının bir parçası olarak ele alan PKK IŞİD’i etkisizleştirecek tek
ideolojik ve örgütsel güçtür. Kürt Halk Önderi ve PKK’nin yaklaşımı ile
şekillenen toplum, İslami değerlerle yaşayan toplum bu tür sapkın hareketlere
tavır koyacak, İslam’ı sapkın ve iktidarcı emelleri için kullananlar tasfiye
edilecektir. IŞİD, ideolojik ve toplumsal alanda yenildiğinde tüm alanlarda
tasfiye olacaktır.
Muatafa Karasu
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info
0
21
JA
:” ”
:””
“Cambria”,”serif”
mso-ascii- Cambria
mso-hansi- Cambria