Türk devletinin ve KDP ihanetinin ortaklaşa planlayıp uygulandığı politikalara karşı, siyasi, diplomasi, askeri saldırılara ve ekonomik yaptırımlara karşı da kararlı bir direniş gerçekleşmiştir. Bu konuda fedaice bir duruş sergilenmiştir. Tolumun düşürülmüş ve iradesi kılınmış hali, örgütlenmeye yabancı hali, yoksulluk durumu, kapalı ve kast sistemine dayalı toplumsal yapının dogmatik zihniyet yapısı da eklenince Şengal direnicinin anlamı daha iyi açığa çıkmış olacaktır. Yani direnişin verildiği zemini ve toplumsal gerçekliği göz önünde bulundurulduğunda, alanın imkansızlıkları, olanaksızlıkları da dahil edildiğinde direnişin boyutlarına daha iyi ışık tutacaktır.
Özünde bir direniş hareketi olan PKK’nin 45. kuruluş yıldönümüne yaklaştığımız bu günlerde direniş kültürünün hızından hiçbir şey kaybetmeden farlı coğrafyalarda boy vermesi de anlamlıdır. PKK’nin başlangıçtaki çıkış koşullarına bira anlamda denk diyebileceğimiz koşullarda, Şengal’de kadim Ezidi inancıyla PKK direniş geleneğinin buluşması da ayrıca farklı bir anlam ifade etmektedir. Önder Apo’nun rüyalarının gerçekleşmesi, istekleri ve beklentisinin bir nebze de olsa yaşam bulmasıdır. Sussuz toprağı, kurumaya yüz tutmuş ağacı su ile buluşturma diyebileceğimiz bir buluşmadır. Kısacası, Şengal direnişi Ezidi toplumunu yutmaya çalışan Leviahtanı alt eden bir direniştir.
PKK’nin Şengal’de gerçekleştirdiği direniş mücadelesi içinde yeni bir toplum filizlenmektedir. Ezidi halkımızın hayatına, toplumsal yaşamına birçok alanda ilk diye bileceğimiz başlangıçlar yapmıştır. Son nefesini vermekte olan hastaya can katmıştır. İnancıyla, kültürel değerleriyle ve son olarak fiziki varlığıyla son bulma aşamasına gelmiş bir toplumsal kesimin yeniden var olma dirilişidir.
Ezidi halkımızın dirilişi Başlangıç aşaması düşüncede bir uyanıştır. Tarihinde belki de ilk kez kendi toplumsal varlığı ve geleceği hakkında düşünmeye başlamasıdır. Geçmiş tarihi süreçlerde bunun fırsatını yakalayamamıştır. Sürekli dış güçlerin hakiminde yaşayan azınlıktaki Ezidi inanç topluluğu hep baskıya maruz kalmıştır. Dışa bağımlı yaşamayı bir alışkanlık haline getirmiştir. Güçsüzlüğü bu toplumun kaderi olmuştur. Yaşadığı mağduriyetlerin sınırı yoktur. Her kesimden dışlanmıştır. Farklı zihniyet kalıpları içinde yok edilmesi gereken bir inanç olarak varsayılmıştır. Bu nedenle kendi deyimleriyle geçmiş tarihlerinden bu günümüze kadar gelmiş tarihi öğretilerine göre 73 kez fermana maruz kalmışlar. Yaşadıkları zorbalığa ve zulme karşı yine de ayakta kalmayı başarmış ve bir şekliyle varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.
Günümüz toplumsal formların gelişmişlik düzeyleriyle kıyaslandığında birçok farklılıkları mevcuttur. Geri kalmışlıkların yanında orijinalliklerinden, özlerinden fazla bir şey yitirmeden sadelikleriyle, kapitalist modernitenin fazla etkilemediği yaşam tarzları ve kültürel değerleriyle mevcut varlıklarını korumayı başarmıştır. Fermanlar karşısında ayakta kalmak aslında büyük bir direniştir. Küllenmeye yüz tutmuş geçmiş direnişi gün yüzüne çıkarmak, PKK direnişiyle harmanlamak Ezidi toplumuna müthiş bir çıkış yaptıracaktır. Bundan sonraki süreçte başarılması gereken biraz da budur. Kadim geçmişi günümüzdeki halkların kurtuluş paradigması ile buluşturmak bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Bu konuda azımsanmayacak ve hiç de küçümsenmeyecek adımlar atılması sevindiricidir.
Ezidilerin yaşadığı 73. Ferman aslında yeni bir yaşama başlangıç yapmaları açısından milad olarak ele almak gerekir. Hemen her konuda kendi tarihlerini ilk kez kendileri yazma durumuyla kaşı karşıya gelmiş ve bu düzeyi yakalamışlardır. Bu dirilişi gerçekleştirmek için ağır bedeller ödenmiştir. Yani kendiliğinden ortaya çıkan bir gelişme değildir. Şengal dağına tutunmak, yeni bir toplumsal geleceği inşa etmek ve bunun mücadelesini her alanda vermek için 300’e yakın şehit verildiğini akılda tutmak gerekir. İçerden dışardan her türlü engellemeye rağmen Ezidi halkının dirilişi gerçekleşmiştir.
Kadim bir inancın temsilcileri olan Ezidiler, var olma yaşam mücadelesini günümüzde daha örgütlü, daha bilinçli verme aşamasına gelmiş bulunmaktadırlar. Askeri, siyasi, diplomatik faaliyetlerini örgütlemiş ve kendileri yürütür duruma gelmiştir. Öz savunmadan, öz yönetim organlarına kavuşmuştur. Her alanda dirilişin nüveleri ortaya çıkmıştır.
Gerçekleşen fermanın ardından yaşanan travmanın atlatılması, yaraların sarılması ve dağılan halkın yeniden Şengal alanında toplanması, yeni bir yaşama başlaması, ihtiyaçlarının karşılanması, alt yapı hazırlıkları gibi çalışmaların ötesinde sistem çalışmaları da var hızıyla devam etti. Bir yandan DAİŞ saldırılarına karşı savunma sistemi geliştirirken diğer yanda ise toplumsal inşanın gerçekleşmesine de ağırlık verilmiştir. Şengal ezidi topluluğunun önemli bir kısmı halen Şengal dışında mülteci kamplarında yaşamını idame ettirmektedir. Geri dönüşler olmakla birlikte bölgede süren istikrarsızlık nedeniyle sekteye uğramıştır. Son olarak Kerkük müdahalesi sonrası alana gelen İran destekli Heşdi Şabi güçlerinin Kürt bölgesel yönetimi ile yaşanan gerginliklerden dolayı Ezidilein geri dönüşlerini olumsuz etkilenmiştir.
Hiçbir dış destek olmadan tamamen kendi öz gücüne dayanarak yaşam savaşı vermenin yanında, kendi sistemini kurması küçümsenmeyecek bir başarıdır. Elbette daha alınacak çok yol vardır. Çünkü Şengal üzerinde var olan hakimiyet son sürçlerde sıkça el değiştirmiştir. Uzun yıllar Saddam iktidarının altına yaşamıştır. Bu süreçte Ezidiler devlet otoritesi altında kısmen sakin ve kendi halinde bir süreç geçirdiklerini belirmekte fayda vardır. Fakat toplumsal gelişmeye herhangi bir katkı yapılmadığı gibi sosyal ekonomik gelişmeyi yaratacak yatırımlar yapılmamıştır.
Saddam sonrası Şengal alanına hakim olan KDP, halkı Peşmerge gücü olarak kullanmaya ağırlık vermiştir. KDP kendi parti kurumlaşması yönünde bir çalışma içine girmiştir. İktidar erki olarak Ezidi toplumunun gelişmesine, değişmesine, dönüşmesine, bilinçlenmesine, eğitilmesine kısacası kamusal alana hizmet götürerek yaşamın gelişmesine katkı sunmaktan uzaktır. Tabiri uygunsa Şengal’i elinden geldikçe semirmiştir. Bir yayılma alanı olarak görmüş ve bu temelde yaklaşmıştır. Daiş çetelerinin saldırısı arifesinde alanı terk etmiştir. PKK’nin DAİŞ’e karşı verdiği mücadelesi sonrası ve yine PKK’den yardım alarak alana tekrardan geri dönüp yerleşmiştir. Kaybettiği itibarını yeniden tesis etmek için gözü kara bir şekilde dönüp PKK’ye saldırmıştır. PKK’nin Şengal’den çıkması öncelikli görevi olmuştur. 25 Eylül referandum kararıyla birlikte sarsılan otoritesi Kerkük müdahalesiyle bir kez da Şengal alanından kaçmak durumunda kalmıştır. Bu kısa anlatımdan anlaşıldığı gibi KDP’nin Şengali savunmaktan, sahip çıkmaktan ziyade faydacı yaklaşımdan ibarettir.
Irak merkezi hükümetinin Heşti Şabi milis güçleriyle birlikte KDP’nin elindeki sorunlu bölgeler kapsamına giren alanlara müdahalesiyle birlikte Şengal alanındaki yönetim bir kez daha el değiştirmiştir. Heşdi Şabi alana girmesiyle birlikte Ezidiler farklı bir yönetimle karşılaşmış oldular. Ardından Irak merkezi hükümetin ilk kez Saddam sonrasında alana yönetimi ele geçirdiği bir döneme girilmiştir. Şengal’de ki bu yönetim değişikliği toplumsal yapıda fazla bir karşılığı olmasa da dış güce dayanarak ayakta kalma gibi geçmişten kalan alışkanlıklarını sürdürmesine yol açmaktadır. Her gelen egemen gücün varlığı ile fazla bütünleşmekten ziyade uyum sağlayarak yaşamını sürdürmeyi kendisine yöntem olarak seçmiştir. Bu yöntem bilinçli bir tercihten ziyade, zorunlulukların dayattığı idari yapıların dışında başka bir seçeneklerinin olmayışından kaynaklanmaktadır.
Bütün bu süreçleri bu şekilde yaşamış Ezidi toplumu dış egemenliklere intibak etmek dışında seçeneğinin olmayışı bu nedenle anlaşılır durumdur. Ama artık kendisi için yeni bir süreç işlemeye başlamıştır. Bu süreç bir diriliş sürecidir ve PKK’nin Şengal’de DAİŞ’e karşı verdiği mücadeleyle birlikte başlamıştır. Düşünce de uyanış giderek iradeye dönüşmüştür. Belki de ilk kez iradeli bir güç olma yoluna girmiş bulunan Ezidilerde öz güven gelişmektedir. Kendisine güveni giderek gelişen Ezidler yeni bir toplumsal örgütlenmeye adım atış olmaktadırlar. Tarihleri boyunca yaşamadıkları, pekte alışık olmadığı ve yine bu konuda güvensizlik içinde oldukları konularda ilk kez öz savunma, öz yönetim konularında kendi geleceklerini örmeye çalışıyorlar.
Öz savunma kapsamında Ezidi toplumu kendisini savunmak için silahlanmıştır. YBŞ (Yekineyen Berxwedana Şengale) ve YJŞ (Yekineyen Jınen Şengale) birliklerini kurarak kendi coğrafyasının savunma gücünü örgütlediler. Giderek tecrübe ve deneyim kazanarak yetkinleşmişmiş konuma gelmişlerdir. Ezidi kadın gücünün silahlanması ise ayrı bir değerlendirme konusudur. Çünkü kadın özgürlük ideolojisi ekseninde yaşamlarını anlamlandırmaları büyük öneme sahiptir. Kapalı toplumsal yapının geleneksel, yerleşik yaşam tarzında adeta boğulan kadın, özgürlük bilinciyle silah tutması önemli bir gelişmedir.
KDP’nin Ezdileri koruma, savuma vaadi asla gerçekleşmedi ve halkı tehlikelerle, yok olma saldırılarıyla karşı karşıya bıraktığı için öz savunma bilincinin gerekliliğini daha fazla ortaya çıkarmaktadır. Toplum bu konuda daha fazla duyarlı hale gelmiştir. Çok donanımlı ve profesyonel bir savaş gücü olmasa da başlangıç itibarı ile bir ilk olarak kendi savuma gücünü oluşturmaya adım atmaları önemli bir kazanımdır.
Rauf KARAKOÇAN