23 Mayıs 2010 Pazar Saat 08:10
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Öcalan, çekilmesi halinde KCK’nin ortaya çıkarak sorumluluk
üstlenebileceğini belirterek, “Demokratik özerkliği ilan ediyoruz’
diyebilirler. İşte Abhazya, Kosova, Çeçenistan örnekleri var. Uzağa gitmeye
gerek yok Türklerin, Türkiye’nin de çok iyi bildiği Kuzey Kıbrıs örneği var dedi.
PKK Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü. Edinilen
bilgilere göre sağlık sorunlarına değinen Öcalan, “Gözlerimdeki problem artarak
devam ediyor, beni zorluyor. Merhem ve damla verdiler, kullanıyorum ama
geçmedi, etkili olmuyor. Yine nefes almakta sıkıntılar devam ediyor, bu yüzden
pencereyi açtığımda da kapı-pencere arası cereyan oluyor, bel ağrılarım devam
ediyor. Ayrıca uyumama durumu, uykusuzluk devam ediyor. Havasızlık problemi
var. Böyle olunca da sağlığım ciddi şekilde bozuluyor. Buradaki arkadaşlar da
nasıl dayanacak bilemiyorum, daha yeni gelmişler, zaman gösterecek. Daha önce
buraya bir heyet gelmişti, burada inceleme yapmışlardı, yarım saat kaldılar,
onlar bile etkilendiler, özellikle havasızlığa dayanamadılar dedi.
KILIÇDAROĞLU’NUN GELİŞİNİ ÖNEMLİ BULUYORUM
CHP’ye genel başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiye
yenilik getirebileceğini ifade eden Öcalan, “Kılıçdaroğlu bir yenilik
getirebilir, Kemalizmin demokratik güncellenmesi sağlanabilir. Buna bir ihtiyaç
olduğunu daha önce de belirtmiştim. Önemli buluyorum diye konuştu.
Öcalan, İran’daki gelişmelere ilişkin olarak “İran’da idam
edilen arkadaşların ailelerinin acılarını paylaşıyorum. Direnen halkımıza
selamlarımı iletiyorum. Sorunların çözümü için İran’la da bir diyalog ve müzakere
süreci başlatılabilir ama İran yönetimi zor bir yönetimdir, müzakerenin
zorlukları var ifadelerine yer verdi. Öcalan, şöyle devam etti:
UZLAŞMA İLKELER ÜZERİNDEN OLUR
“Tarihi günler yaşıyoruz ama bunun ne kadar farkındalar,
taraflar ne kadar bunun ciddiyetinde bilemiyorum. Sonuç nereye gider
bilemiyorum. Biz sorunu köklü biçimde çözmek istiyoruz. Ben 18 yıldır bunun
mücadelesini veriyorum. Bu kadar tarihi ve köklü bir sorun bazı küçük
tavizlerle ele alınamaz. Şunu söylüyorum uzlaşma, tavizler üzerinden değil
ilkeler üzerinden olur, bu çok önemlidir. Bunu tüm ilgililere, herkese
söylüyorum. Kalıcı çözüm ilkeler üzerinden olur. Taviz, yozlaştırır.
Ben daha önce insan hakları ve demokrasi şartı demiştim. Bu
çerçeve önemlidir. Başbakan da AKP de demokratik anayasa diyor. Biz de
demokratik anayasa diyoruz. Bunun ne anlama geldiğini daha önce defalarca
anlattım. Yine bunların hepsini 156 sayfalık yol haritamda ayrıntılarıyla
anlatmıştım. Tekrar tekrar aynı şeyleri söylemek, ayrıntıya girmek istemiyorum.
Toprak bütünlüğü ve sınırlar diyorsunuz, tamam diyoruz. Ulus-devleti bana bir
tepsi içindeki elma gibi sunsalar, hayır diyorum. Bunun nedenlerini daha önce
geniş geniş izah ettim.
BAŞBAKAN’A BÜYÜK İYİLİKLER YAPTIM
“Demokratik cumhuriyet, demokratik vatan, demokratik ulus,
demokratik anayasa dedim. Tabi demokratik anayasada sorunun çözümü formüle
edilecektir. Seçim barajı ve parti içi demokrasinin önemine tekrar vurgu
yapıyorum. Hükümet’e Başbakan’a söylüyorum, bu barajı düşürmeyerek birkaç fazla
milletvekili çıkarmakla neyi halledeceksiniz! Bu sorunu halletmezseniz zaten üç
ay sonra gidersiniz. Ayaklarının altındaki toprak kayıyor. İşte görüyorsunuz
Kılıçdaroğlu geliyor. Başbakan’a diyorum ki sen çözmezsen Kılıçdaroğlu çözecek.
AKP’ye, Başbakan’a söylenmelidir Öcalan 8 yıldır size büyük iyilik yaptı, ama
siz bunun değerini bilmediniz. Binlerce, hatta onbinlerce gerilla aç, açıkta,
mevzilerde, benim hatırım için durdular. Çatışmasızlık, eylemsizlik dönemleri
benim etkimle gelişti. Ben bunun farkındayım. Bu gücümü barış için, diyalog
için, çözüm için kullandım. Ben burda bir askerin bile ölmemesi için çabaladım.
Defalarca mektup yazdım. Sayısız öneri geliştirdim. Ama hiç birini dikkate
almadınız. Bu bir nevi son şansınızdır. Ben her defasında uzatılan eli tutmak
istedim. Bütün risklerine rağmen bu çaba içerisinde oldum. Ama olmadı. Şimdi
yeni bir dönemdeyiz, yeni bir süreç var.
GÜVENLİK ŞARTI OLMADAN SÜREÇ İLERLEMEZ
“Asıl önemli şey insan hakları ile demokrasi şartı ve
Güvenlik Şartı’dır. Güvenlik Şartı için müzakere diyalogu çok önemlidir, bu
olmadan süreç ilerlemez. Güvenlik şartı önemi ve kapsamı nedeniyle BDP’yi de
aşıyor. BDP’nin müzakere çerçevesi bellidir. Güvenlik Şartı tartışmalarında KCK
olmadan olmaz. KCK demokratik meşru bir örgütlenmedir. KCK ve benim katkım
olmadan güvenlik şartı yerine getirilemez. Binlerce, onbinlerce gerilla var.
Bunlar ne olacak, nerede toplanacak, nasıl bir geçiş süreci olacak? Cezaevinde
beş bin tutuklu var. Avrupa’da onbinlerce mülteci var. Binlerce siyasi yasaklı
var. Silah bırakmak istediklerinde silahları nereye bırakacakları belli değil.
On binlerce kişinin siyasi-sosyal yaşama nasıl dönecekleri belli değil. Bütün
bunların adım adım konuşularak çözümlenmesi lazım. Bütün bunlar kiminle
konuşulacak? BDP’yi aşıyor derken bunu kastediyorum. Burada KCK devreye
girmelidir. KCK de doğal olarak bu konularda hakim olacaktır. Onlarda bana
soracak, bana bakacaklardır. Böyle olmadan kalıcı bir çözüm olmaz.
CİDDİYET, KARARLILIK VE İRADE İSTİYORUM
“Tekrar ediyorum biz köklü ve kalıcı bir çözüm geliştirmek
istiyoruz. Bizim niyetimiz çok ciddidir. Hazırlıklıyız. Ciddi ve kalıcı bir
çözüm isteniyorsa bunun için kendileri bilir, gidip Kandil’le görüşebilirler.
Ama bu her açıdan zordur, pratik açıdan da zordur. Bunlar ciddi işlerdir.
İçişleri Bakanı isterse bu diyalog kanallarını yaratabilir. Kaldı ki kendileri
bir Kamu Güvenliği Müsteşarlığı kuruyorlar. Bu müsteşarlık üzerinden harekete
geçebilirler. Bu güvenlik müsteşarlığı Hükümet cephesinden güvenlik şartıyla
ilgili müzakereleri koordine edebilir. Onların işi bu zaten. Bilmeleri lazım.
‘99’da Genelkurmay adına gelenler olmuştu. Onlarla görüşmelerimiz vardı. Ancak
ne zaman ki Ecevit tasfiye edildi, o görüşmeler de kesildi. AKP geldi bu
görüşmeler kesildi. Ondan sonra AKP’ye büyük şans verdik, 8 yıl büyük bir
iyilik yaptık ama bunun değerini bilmediler. Benim her dönemde uzlaşma ve
diyalog çabam oldu. Ben bu konuda son derece istekli ve dürüst davrandım. Önce
Özal ile diyalog sürecimiz oldu ama Özal tasfiye edildi. Ardından Erbakan’la
böyle bir süreç geliştirilmeye çalışıldı, 28 Şubat süreci geldi Erbakan tasfiye
oldu. Sonra Ecevit dönemi geldi, bazı gelişmeler olabilirdi, Bahçeli’nin de
içinde olduğu bir müdahaleyle Ecevit tasfiye edildi. 2002’den beri de AKP
iktidarda. Bu iktidar dönemindeki mektuplarım, çabalarım biliniyor ama bir
sonuca ulaşılmadı. Ben geri çekilme konusunu bir taktik falan olarak
söylemiyorum. Ben tutumumu gözden geçirmeye, bir süre daha ertelemeye hazırım.
Ama ciddiyet istiyorum. Kararlılık istiyorum. İrade istiyorum.
ÇEKİLİRSEM NE OLUR?
“Şimdi yeni bir süreç gelişmez ve ben daha önce söylediğim
gibi aradan çekilirsem ne olur? Tarihi sorumluluğum gereği herkese bunu
belirtmek istiyorum. Burada üç şey olur: Birincisi Devlet PKK’ye ağır
saldırılarla yenilgi olmazsa bile ciddi kayıplar verdirebilir -işte son hava
saldırılarında görülüyor bazı şeyler–, bu birinci seçenektir. Bu durumda bunun
sorumlusu devlet ve hükümet olacaktır. İkinci seçenek ne olabilir? İkinci
seçenek ise KCK ortaya çıkarak sorumluluk üstlenebilir zaten daha önce Murat
Karayılan ve Duran Kalkan’ın açıklamaları olmuştu, yeni bir süreç demişlerdi.
“Siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel her açıdan halkımızın sorumluluğunu
üstleniyoruz, demokratik özerkliği ilan ediyoruz diyebilirler. İşte dünyada
bunun çok örneği var Abhazya, Kosova, Çeçenistan örnekleri var. Uzağa gitmeye
gerek yok Türklerin, Türkiye’nin de çok iyi bildiği Kuzey Kıbrıs örneği var.
Bunun sorumluluğu da KCK’ye aittir, kendilerinin bileceği iştir.
SAVAŞ YOZLAŞTIRABİLİR
“Şimdi üçüncü seçeneğe geliyorum. Üçüncü olarak da savaş
devam eder, bir dengede sürer. Zaten kendileri de çözüm gelişmezse
orta-şiddette bir savaş gündeme gelebilir diyorlar. Fakat ben 15 Ağustos
Atılımı’ndan sonraki sürece baktığımda benim savaş-gerilla anlayışımda olmayan
şöyle bir tehlike görüyorum. Savaş daha fazla uzarsa, her iki tarafın da
yozlaştırdığı bir savaş gündeme gelebilir. Bununla ne demek istiyorum, şunu
söylüyorum: Devlet içinde de PKK içinde de bazı çeteler türeyebilir,
kontrolsüz, denetimsiz bir şiddet, yozlaşmış bir savaş gündeme gelebilir.
Devlet içinde işte bu Ergenekon vb. şeyler bizde de daha önce üzerinde çok
durduğum Hogır, dörtlü çete vb. şeyler gündeme gelebilir. Bunun sorumluluğu ise
PKK ve devlete aittir. Bunlar iyi anlaşılmalıdır. Bütün bu süreçlerden kimlerin
sorumlu olacağını belirttim. Önemlidir, tekrar ediyorum, sorumluluk kendilerine
aittir. Ben tarihi sorumluluğum gereği bunları belirtiyorum, uyarı görevimi
yerine getiriyorum.
MADENCİLERE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM
“Halkın onuruyla oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Benim bütün
derdim bu. Halk adına iş yapmak insana onur kazandırır. Bu onur kazanılmak
isteniyorsa, buna uygun davranılmalıdır. Halkın onuru her zaman ve her yerde
titizlikle gözetilmelidir. Ben burada bütün zorluklara rağmen halkımızın
onurunu koruyorum, onlar için yaşıyorum, buna çok dikkat ediyorum. Onurlu yaşam
da ancak böyle olur.
Son yaşanan maden felaketinde yaşamını yitiren işçilere
rahmet, ailelerine başsağlığı dileklerimi iletiyor, acılarını paylaşıyorum.
Cezaevinden gelen çok sayıda mektuplar var. Cezaevindeki tüm arkadaşlara
selamlarımı iletiyorum. Van ve Muş halkımıza özel selamlarımı iletiyorum. – ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info