14 Kasım 2014 Cuma Saat 13:11
Nedense her şey olup bittikten sonra kafalar
çalışıyor. Ve önceden alınması gereken tedbirler şimdi tartışma konusu oluyor.
Peki, neden madencilik sektöründe bu kadar kaza ve ölümler yaşanmaktadır? Her
gün yaşam ve ölüm arasında saniyelerin kol gezdiği bu karanlık geçitlerden
ekmeğini çıkaran maden işçisinin bu kadar risk altında çalışırken neden bir can
güvenliği yoktur? Bu ocaklarda çalışan işçilerin, emekçi insanların canları bu
kadar ucuz mudur? Bu cinayetlerin başta gelen sorumlularını ve bu tür ölümlere
yol açan esas kaynağını irdelemek konumuz açısından önem taşımaktadır.
Madenciliğin doğaya, özelde ise toprağa verdiği tahribatı
iyi görmek gerekir. Maden işletmeciliğinin amacı yeraltı zenginlik
kaynaklarının ele geçmesidir. Nedir bu zengin kaynaklar? Linyit, krom, bakır,
alüminyum, demir, mermer, doğal taş vb.
gibi çeşitli madenleri içermektedir. Sondajlama işi ne kadar yerin dibine
giderse o kadar yer altı zenginliklerine ulaşmış demek oluyor. Bu da küresel
sermayenin bütçesini daha fazla büyütmesi anlamına geliyor. Zira madencilik
sektörü küresel sermayenin denetiminde işletilen bir alandır.
Öte yandan toprağın, yerin dibini bu kadar delmenin doğaya
ve topluma nasıl bir zarar getireceğini ise asla düşünmemektedir. Onlar için
toprak aşınıyor, insanlar ölüyor hiç önemli değildir. Onların tüm derdi bu
topraktan, madenden ne kadar kar-sermaye kazanırım üzerinedir. Kapitalist uygarlığın
yüzyıllardır en büyük hedefi ülke coğrafyalarında maden, petrol ve diğer
yeraltı zenginliklerine el koyması, bunun üzerinden sistemini büyütmesidir.
Maden ocaklarından çıkan minerallerle daha fazla inşaat sektörünü geliştirerek
her yeri beton yığını haline getirmek ve imalat sanayilerini büyütmek amaçlı
düşünülmektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi madencilik sektörü, küresel
ekonominin bir kar kaynağı, onun temel ayağı olmaktadır.
Diğer yandan bir maden arama ve işletme alanı için yapılan
en büyük tahribat ise, bölgede yaşayan insanları evinden, köyünden çıkartarak
toplumu evsiz, yurtsuz bırakmasıdır. Maden alanını açmak için ağaçlar kesilir,
yakılır ve araziyi patlatarak coğrafyanın doğal biçimini yok edilir. Özellikle
bireysel hırs ve çıkar için kontrolsüzce, aşırı tekniği kullanamadığı yerlerde
ucuz emek ile üretimi sürdürmekte, toprağın yüzlerce metre yerin derinliklerine
kadar inilmesine karşın çalışan insanların cangüvenlikleri ve çalışma koşulları
için hiçbir tedbir almamaktadır. Kârını maksimize etmek için tüm bu
‘masraf’lardan kaçınmaktadır. Yeraltında yarıkların açılması, arazilerin
bataklık hale gelmesi gibi birçok yıkımın ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Böylece bu maden işletmesinde katliam diyebileceğimiz ölümlerin gerçekleşmesi
olasılığını arttırmaktadır. Nitekim bugün Karaman’da, yine Soma’da yaşanan da
budur.
Maden ocaklarında ölümlere sebep olan diğer bir durum ise
kapatılmış bir maden ocağının hemen yanı başında başka bir ocağın açılmasıdır.
Yerin altı daha önceden oyulduğundan ikinci bir maden ocağının aynı alanda
açılması kuşkusuz büyük risk taşımaktadır. Bu da daha çok ölümlere kapı
aralamaktadır.
Madencilik sektörü, küresel sermaye güçleri tarafından
faaliyet gösterilen önemli bir alan olmaktadır. Genelde özel şirketler tarafından
işletilen bu ocaklar artık öyle bir duruma gelmiştir ki devlet her isteyene
ruhsat vererek maden rezervleri açtırmakta, denetimini ise dış şirketlere
vermektedir. Bu şirketler azami kâr amaçlı hareket ettikleri için, bunların
ekolojiyle, insan hayatıyla hiçbir alakası olmadığı gibi herhangi bir güvenlik
tedbirleri de yoktur. Bugün Kürdistan coğrafyasına yönelik yapılan ekonomik
işgalde de hedef Kürdistan’ın zengin kaynaklarına sahip olmaktır. Bunun için
birçok il-ilçe ve köyün boşaltılmasının temel nedenlerinden birisi de yine
maden işletme amaçlı şirketlerin devlet
yardımıyla el koymasıdır. Bölgedeki madenler, petrol, sanayi, HES ve Baraj gibi
işletmelerin geliştirilmesinde devletin küresel sermaye güçleriyle ortak
geliştirdiği bir ekonomi politikasıdır. Tabi bu ayrıca bir sömürü
politikasıdır.
Tüm bu maden ocakları ve diğer işletmelere karşı ortak,
kolektif bir mücadele elzemdir. Madencilik sektöründe yaşanılan sorunları
çözmek ve buna göre alternatif bir işgücünü oluşturmak gerekir. Öncelikle bu
özel, genel şirketlerin başta Kürdistan toprakları olmak üzere, tüm Türkiye
coğrafyasından çıkartılmalıdır. Ekolojik yaşam, ekolojik toplum ancak yeraltı zenginliklerimize sahip
çıkmakla, onları ve en önemlisi emekçi insanlarımızı sağlıklı yaşam, çalışma ve
üretim ortamları sağlamakla mümkündür.
Dicle Tekman
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”