14 Aralık 2009 Pazartesi Saat 19:33
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
Kürt Özgürlük Hareketine yönelik üç tür tasfiyeden
bahsedilebilir. Gerçi Kürt halkı bunun artık PKK için mümkün olmadığını
düşünüyor olsa da yine de üzerinde durmak ve deşifre etmek gerekiyor. Bunları
şöyle belirtmek mümkündür: 1. Sri Lanka
Tamil Kaplanları yöntemi, 2. İşbirlikçi yöntem, 3. Bu iki yöntemin sentezi.
Bu her üç yöntem içinde Türkiye’nin plan ve projelerinden
bahsetmek gerekir. Ortadoğu’da İslamcı hiçbir hükümet veya iktidar Kürt
sorununu çözemez. Çünkü onların kitabında Kürt diye bir şey yoktur. Sadece
“Müslümanlık argümanını kullanmaktadırlar. “Şeriat ın hangi maddesinde
özerklik ya da bağımsızlık veya demokratik çözüm tanımlamaları vardır?
Olmadığına göre Kürdistan sorunu da yoktur! Başkaları üzerinde kullanmak ve
onları kandırmak için sadece kullanılır. “Liberal İslam denilecekse de bu,
Yahudi Siyonizmi tarafından desteklenen ve İslami düşünceden limon gibi
sıkılmış yeni bir yalan fabrikasıdır. AKP bunun bölgedeki temsilcisi olmuştur.
Fakat biraz aşırıya gittiğini İsrailli yetkililer Mısır’da yaptıkları
açıklamalarıyla dile getirmişlerdir. AKP ve Erdoğan’ı beğendiklerini fakat
gemiyi nereye demirleyeceği konusunda şüpheleri olduğunu ima etmişlerdir. Bunun
için Obama’nın, Erdoğan’ın kulağını çekmesini istemektedirler.
Fetullahçıların ordu
karşısındaki “cesareti nin nedeni PKK’nin başarısıdır
AKP ise TC ordusunun PKK karşısında aldığı yenilgilerden
sonra genelkurmaya karşı cesaret kazanmış ve meydan okurcasına tutum
takınmıştır. O halde sormak gerekir:
Eğer Türk ordusu PKK karşısında son 30 yılda zafer kazanmış olsaydı AKP
ile İslamcı yazarlar, liberaller ve “Taraf çılar genelkurmaya karşı tek bir
söz, yazı veya bugünkü “cesur tutum sahibi olup karşı çıkabilirler miydi?
Yoksa bu liberaller, faşist yüzlerini
bununla kapayıp, “niye PKK’yi bitirmedin, bunun için seni eleştiriyoruz demeye
mi getiriyorlar. CHP ve MHP’den daha çok inkârcı olduklarını, sözde demokrasi
maskesi taktıkları yüzleriyle böyle mi saklıyorlar? Bugün orduyu eleştirenler, cuntacılıktan ve
darbelerden bahsedenlere hemen hatırlatmak gerekir. PKK 30 yıldır bu
cuntacılarla ve darbecilerle savaşıyor. Onların gerçek yüzlerini deşifre etti
ve yerden yere vurdu. Şimdi sizler yere düşmüş leşe üşüşerek yeni mi cesaret
aldınız, yeni mi ordunuzun karanlık yapısı aklınıza geldi? Daha önce
neredeydiniz, bu ülkede yaşamıyor muydunuz? Bülent Arınç bile PKK’nin
mücadelesi sayesinde bugün orduya karşı ses çıkarabiliyor. O zaman biraz insaf
ve vicdan sahibiyseniz ve dürüstseniz gerçekleri ve PKK sayesinde kazanmış
olduğunuz cesaretinizi itiraf eder ve PKK’yi takdir edersiniz. Fetullahçıların
medyasının bir an önce bu gerçeği itiraf etmesi gerekmiyor mu? Ama itirafta
bulunmazlar çünkü bugün onlara verilen roller böyledir. Yani şimdi, “orduyu
bizlerin hizmetine verin yani AKP’nin hizmetine verin, teslim edin, o zaman
PKK’yi nasıl bitireceğiz göreceksiniz demeye getirmektedirler. İslamcılar ve
sözde liberal demokratlar bugün AKP’nin şakşakçılığını objektif ya da sübjektif
biçimde böyle yapıyor.
Kürt siyasetinin
merkezi Türkiye ve Kuzey Kürdistan’dır
Ortadoğu’da Kürt siyasetinin merkezi Türkiye ve Kuzey
Kürdistan’dır. Bunu son 30 yılda görmeyen gözü kör ilan etmek gerekir. PKK ilk
ortaya çıktığı zaman böyle bir tespit yaptı ve bu tespiti bugün en yalın
gerçekliği ile ortaya çıkmıştır. Türkiyesiz bir çözüm başka hiçbir Kürdistan
parçasında görülmüyor, yapılmıyor ve engelleniyor. Onun için Türkiye’de
Kürdistan çözümü olmadığı sürece Güney Kürdistan’da da bir çözümden bahsetmek
mümkün olamaz. Olsa da Kürtleri tümden tasfiye etmek için kullanılacağını başta
Güneyli yetkililerin anlaması ve akrebin kendi sonunu hazırlaması gibi bir
taktikle yok edileceklerini hesaplamaları gerektiğini bütün Kürt kamuoyunun da
bilmesinde yarar vardır. Artık Kürdistan sorunu eski anılar ve “Kürtçülük
çalımlarıyla yürümüyor.
İran’ı da ancak
Kürtler ve PKK değiştirebilir
Öte yandan ABD ve İsrail, İran rejiminin değiştirilmesinde
ciddiyseler, kesinlikle yeni formüller aramak zorundadırlar. Türkiyeli
formüllerin hiçbiri, İran’ın çözülmesinde ve rejiminin değiştirilmesinde rol
oynamaz. Zorlaştırabilir o kadar. Çünkü
İran dış müdahalelere karşı dirençlidir. Hiçbir İranlı dıştan gelecek “değişim
havariliği ni kabul etmez. Ama İran içten zayıftır. Fakat “molla yönetimi
bunun için de yeni yöntemler bulmuştur. Besic milislerinin görevi İran içindeki
muhalif güçleri tespit etmek, onlarla birlikte hareket etmek ve sonunda tasfiye
etmektir. Hatta Besic milisleri İran’daki büyük gösterilere halkla birlikte
katılmaktadır. Çünkü aldıkları maaş ve eğitim, bu yolla rejimi yıkmaya çalışanları
yakalatmak ve yok etmek içindir. İran molla rejimi iktidara nasıl geldiyse öyle
de ancak yıkılabileceğini hesaplayarak yeni yöntemler bulmuştur. Fakat son
yıllarda Doğu Kürdistan’da PJAK gerillalarının yürütmüş olduğu barış için savaş
mücadelesi, İran içindeki Beluci, Azeri ve MHP’nin örgütlemeye çalıştığı Türk
Acemlerini de etkilemiştir. Büyük bir sempati ile İran’daki Kürt direnişine
bakmaktadırlar. Umut, ABD ve İsrail’in İran’a karşı olası saldırılarıyla
rejimde değişiklik olabilir hissinden ziyade Kürt gerillalarının mücadelesine
bağlanmıştır. Zaten baskı altında bulunan diğer azınlıklar bunun için “haydi
Kürt aslanları diyerek Kürt mücadelesine sempatilerini dile getirmektedirler.
Irak’ı “bazı kimyasal silahlar var diye
vuranlar bugün mahkemelik olmuşlardır. Ama insan haklarını ihlal, zor, şiddet
ve idam var diye bir rejim yıkılırsa mahkemelerin kurulmasına gerek kalmaz.
Bunun için de bu kavramları kullanan güçlerin demokratik olmaları ve
demokrasiyi gerçekten istemeleri gerekiyor. O halde İran’ı insan hakları ve
sömürgecilik argümanları yerine atom ve nükleer silahlar için vurmak isteyenler
demokrat değiller. Çünkü İran’da bunca vahşet varken ne diye başka sebepler
aranıyor! ABD ve İsrail bu gerçekleri görmek istemiyor olabilirler. Ama er ya da
geç bu gerçek yüzlerine vurulacaktır. Ortadoğu’da İran’ı değiştirmenin yolu PKK
ile diyalogdan geçer. Başka hiçbir güç İran’ı değiştiremez. Türkiye’nin bugünkü
değişimi bunu kanıtlamışa benzemiyor mu? İran’ın değişimi de Ortadoğu’da
Kürdistan sorununun çözümünden geçmektedir. Bu belki abartılı sayılacaktır. Ama
30 yıl önce, “diğer Kürdistan parçaları için de çözümün merkezi Kuzey
Kürdistan’dır, Türkiye’de Kürt sorunu çözülmediği takdirde başka hiçbir parçada
çözüm olmayacaktır diyen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bu
değerlendirmesi de zamanında abartılı sayılmıştı! Ama şimdiki gerçekler her
şeyi ortaya çıkarmıştır. Ortadoğu’da Kürdistan sorununun çözülmesi demek
İran’ın değişmesi demektir. Bu da Almanya ve Fransa gibi ülkelerin Irak’tan
sonra İran’daki büyük çıkarlarının batışı demek olacaktır. Ama ne yazık ki
İsrail Siyonist milliyetçi gözlükleri ve ABD’nin Türkleşmiş danışmanlarının
aracılığı ile bu gerçeklerin görülmesi erteleniyor. Bu erteleme Ortadoğu’da
ABD’nin sonunu getirebilir. İsrail, Türkiye’nin şemsiyesi altında Abdülhamit
gerçeği ile yüz yüze kaldığında ne yapacaktır?
İnsanın kendi kazdığı çukura kendisinin düşmesi kadar kötü bir şey
olamaz. Ekonominin de çaresiz kaldığı irade ve inanç mücadelesi Ortadoğu’da
temel ve tarihi bir realitedir. Kürt Özgürlük mücadelesi bunun en son
örneğidir. Musa, İsa ve Muhammet gerçekliğinin sentezlendiği doğruluk ve
gerçeklikleri içinde taşımaktadır. Bu yüzden herkes için en doğru yoldur.
Barışa gelmeyen
şeytanları taşlamak!
Türkiye’de ise AKP yaptığı son bir açıklamayla anayasada
yapılacak bazı değişikliklerden bahsetti. Bazıları bunun bir işaret olduğunu
söylüyor. Ama çoğu kimse AKP’nin gerçek niyetini habersiz. AKP Türkiye’de “ilk
başkan veya Tayip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması için anayasada değişiklik
yapmak istiyor. Yoksa Kürtlerin haklarını anayasaya koymak ve garantilemek için
bunu yapmıyor. YÖK ve katsayı konularında Danıştay’a karşı ayağa kalkan AKP
nedense Kürt Halk Önderi ve barış için aynı duyarlılığı göstermiyor. Kürt
çocukları da “barışa gelmeyen şeytanları taşlamak misali hac mevsiminde
durmadan taşlıyorlar! Kürt ihtiyarları da yarın ya da öbür gün acının sardığı
boz bıyık ve sakallarıyla barışa gelmeyen AKP şeytanlarını taşlayacaklardır.
Kürt müminleri bunun başını er ya da geç çekeceklerdir. Çünkü dönem, barışa
gelmeyen AKP, panzer, tank, polis, asker, faşist liberaller ve milliyetçi
barbarları taşlama dönemidir. Barışa gelmeyenleri Kürt halkı taşlıyor. Niye
barışa gelmiyorsunuz, niye barış yapmıyorsunuz denmektedir. Barışa karşılık niye
tasfiye ve savaşı dayatıyorsunuz diye 7’den 70’e bütün şerefli ve onurlu
Kürtler taş atıyor! Ta ki barış gelene kadar taş atın ey Kürt çocukları, belki
dünya utanır o küçük ellerinizden!.. Zulme geçit vermemek, günlerce ayakta kalmak ve topyekûn ayağa kalkmak…
Bu başarı en büyük başarılar arasında tarihteki rolünü oynayacaktır. “Önderliği
özgürleşmiş bir toplum ancak özgürleşir şiarı tek yaşam reçetesi olmalıdır.
Başka reçeteler Kürt halkını iyileştirmez. Bunu ABD, İsrail ve Türkiye’nin çok
iyi anlaması gerekir: Kürt halkı özgürleşmeden İran’da hiçbir değişiklik olmaz.
Battığınız Afganistan İran için sadece bir çerezdir. Irak gibi!.. Ama Irak’ın,
İran’a mı yoksa ABD’ye mi yol vereceği belli değilken Pakistan da aynı yola
girerse Suudi sermayesi bile artık sizi kurtaramaz!
Kürtler ve “ağacı
bitiren kendi kurdudur tecrübesi
Özcesi şunu belirtmek gerekir: Türkiye, ABD’nin Halkın
Mücahitleri örgütüne yaptığı gibi PKK’yi tek bir noktada etrafı tellerle
çevrili bir kampa almak istiyor. Bu Türkiye ya da Irak’ta olabilir. Silahlı güçlerini
buraya alıp “terbiye ettikten sonra “yaşam a sürmek niyetini güdüyor. Yine
halka karşı ve şehirlerde büyük operasyonları yapmak istemektedir. Şimdi
yapıyor ama kast edilen daha farklıdır! Son dönemlerde Pakistan ordusunun Svat
vadisinde yaptığı operasyonları sık sık TV’lerine getiren Türkiye’nin aynı
operasyonları Kürdistan’da yapmayacağının garantisini kim verebilir? Hakkâri ya
da Gever bunun için “pilot bölge olarak seçilebilir. Zaten Zap operasyonu
olmadan önce de TC TV’leri Enver paşanın zor koşullarda, karda ve kışta nasıl
operasyon düzenlediği yönünde programlar yapıyorlardı. Ardından Zap operasyonu
oldu. Bugün de, aynısını şehirleri, evleri basan ve büyük bir sindirme
operasyonunu yapan Pakistan ordusunun Svat vadisindeki görüntülerini vererek
adeta o mesajları vermektedirler. Abdullah Gül’ün son açıklamaları da bunu
destekler niteliktedir: “Hepsi bir bir tespit edilir. Operasyon yapılır,
mahkemeye çıkarılır türünden şeyler söylemesi bunun işaretidir. Tayip Erdoğan
ise halka, şehirlere ve evlere operasyon düzenlemek için ABD’de Obama’dan izin
isteyecektir. Tamil Kaplanları’na yönelik yapılan türünden Güney Kürdistan’ı
işgal etmek istemesi, sonuç almasa da başka projeler ortaya çıkaracaktır. Artık
bütün Kürtlerin şunu çok iyi anlaması gerekir: Mümkün gözükmese de Kandil’in
kırılması ya da düşmesi Kürdistan’ın kırılması ve düşmesi demektir! Bunu başta
Celal Talabani ve elindeki pazarlık kozlarını artırmak için hayatta tek doğru
söz söylediğinden olsa gerek bazı Kürtlerin sevinç gösterisiyle karşıladıkları
Neçirvan Barzani’nin de iyi anlaması lazım (“PKK muhatap alınmalı dedi. Aslında, seni tasfiye edecekler ve ben
gizlice bu tasfiyede varım demek istemektedir. Bu sözde değilse, Tayip
Erdoğan-Davutoğlu gizli görüşmesini açıklamalıdır. Rojin, “Neçirvan Barzani’den
izin aldım, öyle TRT 6’ya girdim ve çalıştım diyerek Kürt kamuoyunun kendi
üzerinde oluşturduğu baskıları hafifletmek istemişti. Yani kültürel ajanlıkta
rol oynayanlar neden siyasi ajanlık ve işbirlikçilikte de rol oynamasınlar.
Neçirvan’ın, siyasetin Rojin’lerini de görevlendirmediği ne malum!) Kürdün sadece dağları var. Sırtı dağlarıdır.
Bazı “Kürtler eliyle dağ kırıldıktan sonra o “Kürtler İsviçre’ye yatırdıkları
paralarına mı güvenecekler! Bugünden sonra bütün Kürtlerin ve her dört parça
Kürdistan’ın bilmesinde yarar var. Kürtlere bir kere daha tasfiye dayatılacaksa
ve Kürt Özgürlüğünün direği olan PKK’ye saldırılar olacaksa, KDP ve YNK’nin
içinde yer almayacağı hiçbir plan tutmayacaktır. Yani KDP ve YNK bir kez daha
tarihteki kötü rollerini oynarlarsa Kürtler tekrar büyük acılar yaşayabilir.
Bunun için bütün Kürtlerin KDP ve YNK üzerinde çok ciddi durması gerekmektedir.
Çünkü Kürt düşmanlarını kullanmaya çalıştığı en büyük koz artık bu iki parti
olmuştur. Kürt düşmanları da artık bunu çok iyi ve net anlamışlardır. Kuzey ve
Güney Vietnam’ın zamanında birbirlerine karşı kullanılması gibi! Umarız bütün
duyarlı Kürt kamuoyu bunu derinden anlar.
Güney üzeri tasfiye
planları
Türkiye, İran’a yönelik çalışan İsrail ajanlarını Güney Kürdistan’da
bulunan Türk ordu üslerinde barındırarak ve Türkiye’nin buradaki teknik ve
coğrafik alt yapısını kullanarak İran’a dönük istihbarat faaliyetlerinde
bulunmaktadır. Bunun için de Güney Kürdistan’ın çeşitli yerlerinde bulunan Türk
askeri ve MİT kurumları, tekniki olarak güçlendirilmeye başlanmıştır.
Türkiye’nin, İsrail’den alınacak ve yeni tekniklerle donatılmış tankları, yer
değiştirme adı altında Güney Kürdistan’a getireceği ve bu tanklar ile yeni
mobil teknik araçları, Türk ordusunun Güney’de bulunan üslerinden kontrol edip
İran’a dönük istihbari faaliyetlerde bulunacağı belirtilmektedir. Kandil’in
boşaltılmasını isteyen Türkiye’nin İsrail ajanlarına, iyi istihbarat
toplamaları için bu yolla İran’a dönük yeni faaliyet alanları açacağı sözünü
verdiği de ifade edilmektedir. İsrail’in, bu faaliyetler sonucunda olası bir
hava saldırısını gerçekleştirme ihtimalinin ancak doğabileceği söylenmektedir.
Böylece TC askeri ve MİT’inin İsrail ajanları ile birlikte Güney Kürdistan’da
İran’a dönük ortak çalışmalara girecekleri belirtilmektedir. Bu faaliyetlere
ise Güney Kürdistan federe yönetiminin gerekmedikçe dahil edilmeyeceği de ileri
sürülmektedir. Kısacası Türkiye’nin önümüzdeki süreçte bir yanıyla İran ile
birlikteymiş gibi görünerek İran’ı tasfiye etme planlarını Güney Kürdistan
üzeri denemeye geçireceği belirtilmektedir. Ancak Türkiye’den bazı yönleriyle
bu konuda netlik beklendiği ve bunun özellikle ABD tarafından istendiği
vurgulanıyor.
Bunun karşılığında ise AKP hükümetinin, elini güçlendirmek
için Duhok’ta bulunan 100-200 Kuzey Kürdistanlı ailenin 2000’li yıllarda
Birleşmiş Milletler (UNHCR) yoluyla Türkiye’ye dönmek için yaptıkları
başvurularının yeniden gözden geçirileceği, o dönem Türkiye’nin kabul etmediği
bu mültecileri bugün ise kabul edeceği söylenmektedir. Mîsurîkê kampı Duhok’ta
Sêmêlê’ye bağlı bir kamptır. O dönem KDP baskısından dolayı geri dönmek isteyen
bu aileler bugün ise gitmek istemediklerini söylemektedir. Fakat Türkiye’nin
bunun için KDP’li yerel yetkililer başta olmak üzere birçok kişiye adeta rüşvet
verir gibi para vereceği ve bu yolla ikna edilebilecekleri belirtilmektedir.
Fakat her şeye rağmen KDP’nin büyük baskısı olmazsa eskisi gibi ailelerin
gitmeyeceği belirtilmektedir. Özellikle Zaxo’ya yerleşmiş bilinen bazı
unsurların, MİT ve AKP adına bazı Kürtler aracılığıyla, Türkiye’ye
götürülebilecek kişileri belirlemek için çalışma başlattıkları söyleniyor. Yine
gitmeyenleri KDP asayişi ile tehdit etme, baskı kurma ve Türkiye’ye gönderme
gibi taktik ve yöntemleri deneyecekleri de vurgulanıyor. Zaten Zaxo bunun için
adeta kaçkın merkezi haline getirilmiş durumdadır. Bunun için isim
tespitlerinin yapıldığı yönünde bilgiler yayılsa da şimdiye kadar gitmek için
hiç kimse kendisini açıklamamıştır.
Tasfiye planlarına bu
belirlemeler çerçevesinde kısaca bakarsak
1- Tamil
Kaplanlarına yönelik gerçekleştirilen türden tasfiye yöntemi: Bu zor
görünmektedir. Ancak Türkiye’nin bunu isteyeceği bellidir. Bu ise ABD’nin
tavrına göre şekil alacaktır. Güney Kürdistanlı güçler, buna katılmaları
halinde kendi sonlarını hazırlayacaklarını kısmen bilmektedirler.
2- İşbirlikçi
yöntem ve Mele Mustafa Barzani’ye karşı gerçekleştirilen örnek: Kürt sorununu
PKK’siz çözmedir. Bu, bazı Kürt ajanları ve Kürt koruculuğunun eliyle
gerçekleştirilmek amaçlanmaktadır. Güney tarihi bunun örnekleri ile doludur.
Mele Mustafa Barzani adına Bağdat yönetimiyle görüşmeye giden ve içlerinde Aziz
Akreyi’nin de bulunduğu müzakere heyeti, yoğun diplomasi ve gizli görüşmelerin
sonucunda Kerküksüz otonomi hakkını ancak alabildiklerini söylemişler. İran ve
Türkiye’nin Irak’ta çözüm istememesinin sonucu olarak Kerkük’ün Kürtlere
verilmemesi neticesinde Mele Mustafa Barzani bu otonomiyi kabul etmedi.
Ardından Bağdat yönetimi, Aziz Akreyi ve arkadaşları ile Irak’ta bulunan
korucuları da kullanarak (Zebariler gibi) yeni bir KDP kurdu söz konusu
otonomiyi kabul etti. Bununla beraber bu korucuları Irak yönetimiyle birlikte
Mele Mustafa peşmergelerine karşı büyük bir saldırı gerçekleştirdiler. Musul ve
Bağdat’ta Irak hükümetinin kurduğu KDP’nin bayrakları asıldı. Resmi büroları
açıldı. Saddam rejimi yıkılıncaya kadar da bu kesimlere bağlı KDP bürosu ve
bayrağı hala Musul’da vardı.
3- Her
ikisinin sentezi: Aslında bunu kısa bir cümleyle açmak yeterli olabilir. Özgür
Kürdü tasfiye etme ve yerine köle Kürdü geçirmek. Osmanlı’da böyleydi.
Sonuç olarak artık herkesin şunu çok açık ve net görmesi
gerekiyor. Gerçekten değişim, özgürlük ve barış isteyen bütün güçlerin,
Ortadoğu’da PKK’siz hiçbir şeyi yapamayacaklarını anlamaları gerekiyor. Artık Ortadoğu’da
PKK muhatap alınmadan hiçbir şey değişemez, demokratikleşemez ve barış da
gelmez. Onurlu insanların insanlık adına bu gerçeği kabul ederek dünya
kamuoyuna bunu açıklamaları son derece önemli olmaktadır.
Mehmet Botan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info
0
21
TR
:” ”
:””
” “,”serif”
” ”