26 Eylül 2012 Çarşamba Saat 06:47
Eğitim konusunda sürekli skandallar yaşanan Türkiye’de Kürdistan’a ataması yapılan branşlara dikkat edildiğinde yine gizli ve derin asimilasyon planlarının yer aldığı görülmektedir. Asimilasyonun ilk aşaması olan Okul Öncesi öğretmenliği ve Türkçe öğretmenliği branşına atanan öğretmenlerin sayısının fazla olması bir tesadüf değildir. Son zamanlarda 4+4+4 yeni eğitim sistemi ile asıl amacın ne olduğu gizlemeye çalışılsa da yapılan atamalar neyin amaçlandığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Kürdistan’da sayısal ders ağırlıklı branşlarda fazlasıyla açık olmasına rağmen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliğine yapılan atama ülkenin daha fazla imama ihtiyaç olduğu, yine yapılan atamaların sözel ağırlıklı olmasının acaba Kürdistan’da ki çocukların sayısala ihtiyacı yok mu? Sorusunu akıllara getiriyor. Ayrıca son zamanlarda Erdoğan’ın İmam hatiplerine ağırlık vermesi Türkiye ve Kürdistan’da yaşayan Alevi, Süryani, Keldaniler, Yezidileri ve diğer birçok halkı göz ardı ettiğinin ifadesidir. Herkes tarafından bilindiği gibi cemaat’in yetiştirdiği Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri eliyle okullar İmam Hatip Liselerine çevrilmek isteniyor.
KÜRT ÇOCUKLARA FAŞİZM YEMİNİ OKUTULUYOR
Kendi dilleri, tarihleri ve kültürlerinden uzak yapılan atamalar Kürdistan’da yürütülen asimilasyon politikalarının çemberini oluşturmaktadır. Şimdi bu okullarda öğretmenlik yapacak Kürt öğretmenlerin bu derslerde çocuklara eğitim verirken kendilerini vicdanen nasıl rahat hissedebiliyorlar. Kendileri de verilen bu branşlardaki derslerin Kürt kültürünü ortadan kaldıran unsurlar olduğunun farkındalar. Bunların yanı sıra okullarda okutulan Andımız ve İstiklal marşında ayrı bir mevzu. Her gün çocuklara yalan söylemenin ayıp ve yanlış olduğunu söyleyen öğretmenlerin Kürt çocuklarına içinde “Türküm sözcüğünün geçtiği “Andımız denen faşizm yeminini okutmaları bile kendi başına büyük bir çelişki ve yalanın yanlış olduğunu söyleyen öğretmenlerin de koca bir yalan dünyası içinde yaşadıklarını gösteriyor. Sürdürülen asimilasyon politikasının bir parçası olan öğretmenlerin böylesi bir süreçte çok iyi düşünmeleri gerekir. Bunca yıldır bütün imha ve inkâr politikalarına karşı bu kültür yok olmamak için direndi ve şimdi direnişin zirvesini yaşıyor. Kendine ait olmayan bir dil, tarih ve edebiyatın kimseye faydası olmadığının bilinmesine rağmen verilen bu derslerin bu halka ait olmadığı kendine ahlaklı bir akademisyen olarak yaklaşan bu öğretmenler tarafından sorgulanması önemli bir insani ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.
KÜRT ÇOCUKLARININ BİLMESİ GEREKEN KENDİ DİLİ VE TARİHİDİR
Çok iyi bilinmesi gereken bir şey var ki kimsenin bu halkın çocuklarına asimilasyon dayatan sisteme hizmet etmek gibi bir hakkı yok. Çünkü bir çocuğun asıl bilmesi gereken kendi dili, tarihi ve edebiyatıdır. Uzun yıllardır Kürdistan ‘da bu kirli asimilasyon politikaları yürütülüyor ve buna rağmen devlet Kürtleri asimile edemediğinin farkındadır. AKP devleti de aslında bu gerçekliği görmekte ancak son olarak elinden gelen her şeyi yapmak istiyor. AKP sömürgeci zihniyeti kültürel soykırımda ısrar ediyor. Ve bunun içinde Kürdistan’ın her alanında seferberlik ilan etmiş, bütün bir cemaat olarak çalışma yürütmektedirler. Bunun içinde önce binlerce imamını Kürdistan’a yerleştiren AKP devleti şimdi de binlerce özel görevli asimilasyon kadrosunu Kürdistan’ın her yerine dağıtmıştır. Bunun için özellikle Kürt öğretmenlerin bunun bir parçası olmaktan kendilerini korumaları gerekmektedir. Bunca yıldır Kürt halkının çocuklarına yalancı bir tarih anlatmaktan vazgeçilmelidir. Daha çok küçük yaşlarda olan çocukları okul öncesi bahanesiyle, okula bir ön hazırlıkmış gibi göstererek çocukları kendi kültürüne yabancılaştırma ve soykırım politikalarına daha erken yaşlarda tabi tutulmasından vazgeçilmelidir.
AKP’NİN TEKÇİ ZİHNİYETİNİN PARÇASI OLMA!
Tabi burada anlatmak istediğimiz her şey sadece Kürt öğretmenleri için geçerli değildir. Bu yalandan haberi olan ve bunu bilen sol, demokrat ve insanım diyen bütün vicdan sahibi öğretmenlerin Kürt çocukları üzerinde yürütülen bu çirkin politikanın parçası olmaktan kendini uzak tutmalıdır. Öğretmek kutsal bir meslektir ve öğretmenlikte bu kutsallığın en önemli eylemidir. Ancak doğru olanı kime, neden, nasıl ve hangi amaçla öğretildiğinin sorgulayıcı bilinciyle öğretmek bu mesleği daha da anlamlı kılar. Öğretilen her şeyin öğrettiğin kişiye yararlı olması, kendini bilmesini sağlamalıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan beri bu gerçeğin tersi uygulanmaktadır. Bütün öğretmenlerde kendi dilinde eğitim gören bir çocuğun daha başarılı olduğunu psikolojik ve ruhsal olarak daha sağlıklı olduğunun bilincindedir. Bu hassasiyetle yaklaşmaları da temel görevleridir. Özellikle ilkokul öğretmenleri okulda ilk derslerini verirken Türkçe bilmeyen çocukların yüz ifadelerine dikkat etmeleri gerekiyor. O çocuğun duygularını neler hissettiğini anlamak ve anlam vermek önemlidir. İnsanın yaptığı mesleğin hakkını vermesi ahlaklı olandır. Bütün Kürt öğretmenleri bunu çok iyi bilmelidir ki hizmet ettikleri AKP devletinin “Tek devlet, tek dil, tek din, tek bayrak zihniyetinin kültürel soykırım politikalarıdır. Tabi bu kirli işte Kürt öğretmenlerde kullanılarak yapılmak isteniyor. Bu anlamda kendini kandırarak ve farklı teoriler üreterek kendini bu kirli planın dışında tutmanın gereği yok. Özellikle Kürt, devrimci ve demokrat öğretmenlerin AKP’nin asimilasyoncu politikalarına daha fazla alet olmayarak gerekli onurlu tutumu ortaya koyma cesaretini sergilemelidir.
Evet, her çocuk gibi bizim çocuklarımızın da eğitime ihtiyacı var, ancak bu zorla dayatılan bir dil ile değil kendi anadilleriyle olacak bir eğitim sistemidir. Ve yine öğrenmeleri gereken bir tarih ve edebiyat varsa o da yine kendi kültürlerine ait olacaktır…
Jînda Roj
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info