İran halkları önemli bir kavşakta kendi geleceğini ararken hangi yöne nasıl gideceği konusunda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Öndersiz ve örgütsüz başkaldırının İran’ın geneline yayılması çok önemli bir destek-dayanışma görmesine rağmen nihai sonucu belirlemeye yeterli değildir. İslam rejimi konjonktürle olarak aslında en zayıf dönemini yaşamaktadır. Rejimin kendi iç çelişkileri, etnik azınlıkların hoşnutsuzluğu, dışardan dayatılan ambargo, ekonomik sıkıntılar ve siyasi çekişmeler İran’ı bir değişime zorlamaktadır.
Nükleer programından dolayı batı dünyasından soyutlanan, İsrail ve ABD ile hasım olan, NATO ile karşıt cephede konumlanan Ulus devlet yapısını korumak için eldeki bütün seçeneklerini harcama aşamasına gelmiştir. Yemen, Libya, Suriye, Irak gibi geniş bir sahada savaş gücü bulundurmasının ekonomiye bindirdiği yük de hesaplanınca hem içerde ve hem de dışarda ciddi bir sıkışmayı yaşamaktadır.
İran rejimi, kendi iç sorunlarını kısa sürede çözme kapasitesinden yoksundur. Yükselen halk muhalefetinin özgürlük talepleri zaman zaman sokaklara taşımasına rağmen her defasında şiddetle bastırılmış ve etkisiz hale getirilmiştir. Kürt kadını Jîna’nın katledilmesinin ardından İran halkları öfke patlaması yaşamış ve son dönemlerin en ciddi başkaldırısını gerçekleştirmiştir. Bu seferinde de İslami rejim, baskı ve şiddete baş vurarak ayaklanmaları bastırma yoluna gitmesine rağmen halen önleyememiştir.
İran içi siyasi ayrışmalara projeksiyon tutulduğunda ciddi bir kamplaşmanın olduğu görülecektir. Kendi aralarında 4 eğilim şeklinde uç veren siyasi ayrışmalar daha da derinleşmektedir. Ruhani liderin siyasetteki sultası, tek kişi egemenliğinin belirleyici konumda olması siyasi istikrarsızlığa yol açmaktadır. Bütün bu kamplaşmalar, rejimin artık sürdürülemez bir noktaya doğru gittiğinin sinyalini vermektedir.
Birinci eğilim: İktidardaki Reyisi İran’ın en katı muhafazakâr kanadını temsil etmektedir. Bu aynı zamanda İslam devriminin radikal kesimi, mevcut rejimin şahinleri anlamına geliyor ve Ali Hamaney’nin tercih ettiği yönetimdir.
İkinci eğilim: Fars milliyetçiliğinin öncülüğünü yapan Mahmut Ahmedi Nejad liderliğindeki eğilimdir. Sertlik yanlısı, muhafazakâr-milliyetçi kimliğiyle ön plana çıkmıştır. Bir dönem İran yönetimini elinde bulunduracak kadar önemli bir kitle tabanına sahiptir.
Üçüncü eğilim: Şia reformcu kanat olarak tanımlanan Xatemi’nin temsil ettiği çizgidir. Diğer eğilimlere nazaran kendisini liberal siyasette konumlandırmış, İslam demokrasini savunan bir eğilimdir.
Dördüncü eğilim: Mevcut rejimi eleştiren ve hatta mesafeli duran neo-liberal çizginin temsilcileridir. Rafsancani siyasi görüşün devamı olan eski Cumhurbaşkanı Ruhani’nin siyasi eğilimdir.
Beşinci eğilim olarak, saltanat yanlısı olan Şah Pehlevi hanedanlığının devamını savunan kesimlerdir. İran içinde resmen temsili olmasa da taban kitlesi olduğu varsayılmaktadır.
Böylesine geniş bir yelpazede siyasi parçalanmışlık yaşayan İslam rejiminde, bu eğilimler arasında ciddi bir reform hareketinin ortaya çıkması pek olası değildir. Farklı siyasi eğilimler olmasına rağmen mevcut rejimi karşısına alacak potansiyelden de uzaktırlar.
Rejim karşıtı Kürt siyasi hareketi de tıpkı rejim içi siyasi eğimler gibi parçalı durumdadırlar. Parçalı olmanın ötesinde ciddi bir öncülük krizi içindedirler. Genele hitap edecek kapsamda siyasi perspektiften ve pratik-politik boyuttan yoksundular.
İlkel milliyetçi eğilimin temsili durumundaki Irak KDP’sinin seksiyonları gibi örgütlenen ve sonrada ikiye bölünen HDK (Heza Demokrata Kurdistan) ve HDK-I (Heza Demokrata Kurdistana İran) çizgi olarak Kürt milliyetçiliğinin savunuculuğunu yapmaktadırlar. Rojhelat’ta güçleri bulunmadığı için marjinal olmaktan kurtulamamışlar.
Komela: Marksist-Leninist çizginin savunuculuğunu yapmaktadır. Klasik söylemlerinden kurtulmuş değildir. Yurt dışında olmaları nedeniyle halk ile ciddi organik bağları yoktur. Hal böyle iken kendi içinde Elizade, Mohtedi ve Komünistler şeklinde üç ayrı önderlik etrafında kümelenerek kendilerini ifade etmektedirler.
PAK adındaki Parti de Kürt milliyetçiliği çizgisinde kendisini tanımlamaktadır. Barzanilerin PDK’sinin tıpkı İran kolu olarak tanımlamak mümkündür.
PJAK (Partiya Jiyana Azadiya Kurdistan) Rojhelat’ta güç bulunduran ve silahlı mücadele yürüten tek güçtür. Ulusal mücadelede ideolojik perspektifle hareket eden bir parti olmasına rağmen bu günkü halk hareketine İran’ın genelinde öncülük etmeye güç yetirememektedir.
İran’daki halkların kendi aralarında rejime karşı dayanışmaları oldukça zayıftır. Ayaklanmanın merkezi genelde Kürt coğrafyasıdır. Kürtler diğer etnik kesimlerle güç birliği temelinde dayanışması ve örgütlenmesi halk devrimi ekseninde bir diyalogdan kurmasından bahsedilmez. Bu nedenle ayaklanmalar genelde parçalı ve yerel kalmaktadır.
Kürtler dışındaki halklar, Belucler, Araplar, Azeriler, Gîlekler İran fars milliyetçiğinin baskısı altında bulunan halklardır. Bu halklarda da rejim karşıtı örgütlenmeler vardır. Özelikle Belucler çok daha faal ve radikal çıkışlar yaparak çatımalar içine girdikleri bilinmektedir. Buna rağmen mevcut halk ayaklanmalarına hiçbirinin de öncülük misyonu yerine getirecek güçte değillerdir.
Bir başka siyasi hareket ise selefi İslam radikalizmin varlığıdır. Arap azınlık içinde taban bulan bu yapılanma ciddi bir güçleri olmasa da dış destek gören ve İran’a karşı kullanılmaktadır. Şia karşıtı mezhep temelinde oluşan bir yapılanmadır.
Bu tablodan da görüldüğü gibi gerek rejimin iç siyasi eğilimleri gerek Kürt muhalefetin parçalı ve pratikten kopuk durumu ve gerekse de halklar arası dayanışmanın yokluğu nedeniyle yaşanan halk ayaklanmasının geleceğini ve başarı şansını zora sokmaktadır. Öncü olabilecek ve genele hitap edecek siyasi, ideolojik çizgiden yoksunluk ciddi bir sorundur.
Kadınların omuzlarına yüklenen bu büyük devrimin sorumluğunu üstlenecek kolektif bilinç etrafında bir araya gelmiş, ortak eylem anlayışını benimsemiş, gelecek perspektifine sahip oluşuma ihtiyaç vardır. Kendiliğinden gelişen halk eylemliliğinden çıkarak daha fazla organize olmuş hareket tarzına ve eşgüdümlü eylem planlamasına ihtiyaç vardır.
Rauf KARAKOÇAN