27 Mart 2011 Pazar Saat 09:12
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, Türkiye’de enerji ihtiyacını karşılayabilecek yenilenebilir enerji kaynaklarının oldukça fazla odluğunu belirterek, hükümeti nükleer planlarından vazgeçmeye çağırdı.
Çernobil’den 65 yıl sonra dünya Japonya’daki Fukuşima santrali ile yeni bir nükleer tehdit altında bulunuyor. 9 şiddetindeki deprem ve tsunami ardından yaşanan nükleer tehlike halen atlatılamazken, Türk hükümeti sismik bir alan üzerinde olan Akkuyu’da nükleer santral kurma çalışmalarına start verdi. Oysa depremlere karşı dünyanın en deneyimli ülkesi olan Japonya’da yaşanan felaket, “nükleerin güvenli olduğu yönündeki resmi açıklamaları yalanladı.
Bugün dünya üzerinde en az 436 nükleer reaktör bulunuyor. Yapımına 13 ülkede devam edilen 56 reaktörün 12’sinin inşası da, 20 yıldan uzun süredir devam ediyor. Batı’da ise son 20 yılda sadece 2 reaktörün inşasına başlandı. Japonya’daki felaketin ardından çevrecilerin baskısı altında Almanya eski nükleer santrallerin derhal kapatılmasına karar verirken, Avrupa Birliği nükleer santrallerde dayanıklılık testi için harekete geçerek yeniden “akıllı enerji arayışlarına başladı. Rusya da nükleer tesislerin denetimden geçirilmesini istedi.
Çevreci örgütler nükleerin “kontrol edilemez ve “tehlikeli olduğunu belirterek Japonya’dan ders alınmasın isterken Türkiye dosdoğru felakete koşuyor. Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, Türk hükümetinin nükleer enerji politikası, bu enerjinin getireceği riskler ve yenilenebilir enerji kaynakları konusunda ANF’ye konuştu.
*Hükümet hangi gerekçelerle, nasıl bir nükleer gelecek vaat ediyor?
-Japonya’da yaşanan felaketin sonrasında dünya nükleerin geleceğini tartışırken, Türkiye’de nükleer santrallerin “ülkeyi enerji konusunda dışa bağımlılıktan kurtaracağı , “ucuz enerjinin bu yolla sağlanacağı ve kurulduğu bölgelere istihdam ve iş olanağı kazandıracağı yönündeki görüş ve bu görüşün karşısında mevcut yenilenebilir enerji kaynakları potansiyelinin değerlendirilmesi konusundaki tartışmalara devam ediliyor. Türkiye’nin sahip olduğu güneş ve rüzgar enerjisinin karşısında bu potansiyelinden faydalanma düzeyinin henüz başlangıç seviyesinde olduğunu görüyoruz.
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI
*Yol açtığı felaketler de göz önüne alındığında nükleer enerji gerçekten ucuza mı geliyor? Buna karşın yenilenebilir enerji kaynaklarından ne kadar yararlanılabilir?
-Türkiye’nin enerji ihtiyacını düzenli olarak karşılayabilecek yenilenebilir kaynakları oldukça fazla. Enerji yatırımları uzun dönemli yatırımlar. Yenilenebilir enerjiler bugün dünyanın en hızlı büyüyen ve fiyatları da en hızlı düşen sektörü. Bugün pek çok yenilenebilir enerji türü nükleer enerjiden daha ucuz bunun yanı sıra söküm, atık veya çevresel maliyetleri dahil edersek nükleer enerji dünyanın en pahalı enerjisi. Bu maliyetler doğrudan doğruya faturaya yansımasa da vergilerle bizden alınıyor ve gelecek nesillere aktarılıyor. Akılcı bir enerji senaryosu, politika rüzgar, güneş, hidro, jeotermal ve biyokütle gibi tüm yenilenebilir enerji çeşitlerini akıllı bir şekilde bir arada kullanmaktır. Greenpeace’in hazırladığı Enerji (D)evrimi Raporu, yenilenebilir enerjinin olgunlaşmış, hazır ve büyük ölçekte uygulanabilir olduğunu gösteriyor.
NÜKLEER SANTRAL KURULMAK İSTENEN YERLER DEPREM RİSKİ TAŞIYOR
*Nükleer eksenli politikalar deprem kuşağında bulunan Türkiye açısından ne gibi riskler taşıyor?
-Nükleer santral kurulmak istenen her iki bölge de önemli doğa alanlarında ve deprem riski taşıyan yerler durumda. Nükleer santrallerin halihazırda deprem dışında da birçok kırılganlığı var. Çernobil’den bu yana nükleer reaktörler modernleştirilmiş olabilir, ancak teknolojinin kazalara karşı savunmasızlığının temel sebepleri aynıdır. Bunlar beklenmeyen teknolojik hatalar, operatör yanlışları, genel olarak sektörde şeffaflık eksiği, ekonomik veya politik baskılar ve olası terörist veya dijital saldırılardır. Çernobil’den bu yana resmi olarak yaklaşık 800 dikkate değer kaza Uluslararası Atom Enerjisi Ajansına rapor edilmiştir.
Akkuyu’da nükleer santral kurmak için 1976’da verilen yer lisansı, santral kurma uygulamalarının en temel kriteri olan güvenlik kriterine aykırıdır. Akkuyu’daki nükleer santral, Doğu Akdeniz’in geniş bir bölümünün nükleer atık ve yakıt taşımacılığında bir geçit olmasına yol açacak terörist saldırıları veya sabotaj tehlikesini arttıracaktır. Bunlar çevre, toplum ve bölge için hesaplanamaz sonuçlar doğurabilir. Akkuyu yer lisansını veren 3 kişiden biri olan Prof. Tolga Yarman, ‘1976’da verilen Akkuyu lisansının yeniden değerlendirilmesi gerekiyor çünkü şu andaki bilgiler lisans verilirken yoktu elimizde’ diyor. Bu durumda lisansın iptal edilmesi gerekirken, TAEK bu veriyi görmezden gelerek ilk nükleer santral yapılacak bölgeyi yine Akkuyu olarak belirliyor. Böyle bir tehlike varken, lisansın iptal edilmesi ve nükleer planlarının durdurulması gereklidir.
HÜKÜMET ŞEFFAFLIK VE TARAFSIZLIK ÖLÇÜTLERİNE UYMUYOR
*Türk hükümeti nükleer güvenlik konusunda yeterince ikna edebildi mi, Rusya ile varılan anlaşmada nükleer güvencenin ölçütü ne?
-Bugün Japonya’da yaşanan nükleer felaketi eski teknolojiyle açıklamak hiç gerçekçi değildir. Japonya, nükleer teknolojinin en gelişmiş olduğu ülkelerden biridir. Tüm dünyanın gözü reaktörlerdeki gelişmelerin üzerindeyken, bölgedeki radyasyon oranı ve kazanın boyutu konularında yaşanan bilgi ve şeffaflık eksikliği ve nükleer endüstrisinin süreç boyunca takındığı tavır nükleer karşıtlarının kaygılarını daha da arttırdı.
Bugün güvenlik tartışmaları sürerken, bu konu her açıdan değerlendirilmiyor. Nükleer Santraller insan hataları, kurulum hataları ve doğal afetlere karşı her zaman kırılganlar. Japonya’da yaşanan felaket de bunun bir göstergesi. Rusya ile yapılan anlaşmada da nükleer güvenliğe yönelik hiçbir net ölçüt konulmamış. Nükleer güvenlikten sorumlu kurum olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), hem Başbakan’a, hem Enerji Bakanlığı’na, hem de Rus şirketine bağımlı kılınıyor. Oysa, bu sorumluluğun tüm siyasi etkenlerden bağımsız çalışması gerekiyor. Nükleer enerjiye AB’de her türlü devlet teşviki yasak iken, bu anlaşmayla 15 yıl alım garantisi ve Akkuyu sahasının devredilmesi ile doğrudan devlet teşviki sağlanıyor. Türkiye’de Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) süreçleri zaten zayıf ve göstermelik iken bu anlaşmada hiçbir madde bulunmaması da nükleer santrallerin AB’nin şeffaflık ve tarafsızlık ölçütlerinin hiçbirine uyulmadan inşa edileceği anlamına geliyor.
MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRÜYORUZ
*Türkiye kamuoyunun anti-nükleer bilinci ne düzeyde ve siz Greenpeace olarak nasıl bir duyarlılık oluşturmayı planlıyorsunuz?
-Greenpeace olarak, yıllardır süren nükleer kampanyamızda Akkuyu ve Sinop’ta yapılması planlanan nükleer santrallere karşı mücadelemizi sürdürüyoruz. Greenpeace Akdeniz, 2010 yılı Ekim ayında, yenilenebilir enerjilerin ihmal edilen potansiyeline dikkat çekmek için Akkuyu’nun yanı başındaki Büyükeceli beldesi camisine bir güneş enerjisi sistemi kurarak, güneş panelleriyle, güneş enerjisinin daha temiz, daha hızlı ve daha güvenli olduğuna dikkat çektik. Bugün nükleer karşıtı her vatandaş sokağa çıkma, tepkilerini dile getirme ve çözüm talep etme hakkına sahip. Bu aynı zamanda hükümet politikalarını da değiştirebilen bir güç. Ancak bu konu aynı zamanda bilime dayalı bir temele oturtulması gereken bir güç. Bizler çözümler sunan bilimsel raporları da paylaşıyoruz.
*Ayrıca yaklaşan seçimler öncesi partilere nükleer konuda bir mesajınız var olacak mı?
-Hükümet tüm bu yaşanan gelişmelerin de sonrasında, nükleer planlarından vazgeçtiğini açıklamalıdır. Bugün Akkuyu’da, Sinop’ta ve ülkenin her yerinde nükleer enerji istemeyen insanlar ve nükleer karşıtları politikacılardan beklenti içindedirler. Hükümet, facianın büyüklüğünü kavrayamadan yaptığı açıklamalardan ve Mayıs ayına kadar Akkuyu’ya kazma vurma kararından geri adım atmalıdır. Seçimler öncesinde, nükleer karşıtlarının duyarlığının farkında olarak partiler önümüzdeki dönemde planlarını bu doğrultuda yapmalıdırlar.-ANF
Maxime Azadi
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info