02 Aralık 2016 Cuma Saat 11:53
Eski CHP Milletvekili Atilla Kart, ‘FETÖ’ Çatı Davasını
değerlendirdi. Hükümetin, Dumanlı ve Öz’ün yapacağı açıklamalardan kaygı
duyduğunu ifade etti. ‘FETÖ’ çatı
davasında Eski AKP Milletvekili İlhan İşbilen’in avukatlığını yapan Eski
Parlamenter Atilla Kart, AKP hükümetinin
Gülen Cemaatine üye kritik isimlerin yurt dışına gitmesine bilerek göz
yumduğunu iddia ederek, “Hukuksuzluklar dolayısıyla onların hükümete yönelik
olarak yapacakları açıklamalardan kaygı duydular dedi. “Kandırıldık demenin
iktidarın sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını belirten Kart, “Yargılamalarda
binlerce insan tutuklanıyor ama siyasi ayak yok. Sen bu yapıya, kamu ihalesi
vermiş, KPSS kamuya memur alırken ihlal etmişsin, ordu içerisinde terfiler
yapmışsın. Hepsi siyasi iradenin onayı olmadan yapılabilecek işler mi? diye
konuştu. Yargı sürecinde de hukuksuzluklar yapıldığını ifade eden Kart,
müvekkiline iddianameyi ulaştırmasının “İddianameyi hangi maksatla vermek
istediği anlaşılamamıştır denilerek engellendiğini anlattı.
Gülen Cemaatine yönelik 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde
başlayan yargı sürecinin önemli ayaklarından biri olan çatı davasının ilk
duruşması geçtiğimiz hafta görüldü. Davanın tutuklu sanıkları arasında yer alan
Eski AKP Milletvekili İlhan İşbilen’in avukatlığını yapan Eski CHP Milletvekili
Atilla Kartla konuştuk.
‘Elini Kolunu Sallayarak Çıktı’
Kart, “Davada çatı adı altında çatı uçuruldu, çatı
perdelendi ifadesini kullandı. Davada 73 sanığın olduğunu ancak 7 kişinin
tutuklandığını anlatan Kart, “Geri kalanı nerede? Onların çok büyük bölümünün
yurt dışına çıkışına hükümet seyirci kalarak gitsinler istedi. Ekrem Dumanlı,
Zekeriya Öz elini kolunu sallayarak çıktı. Buna izin verdi çünkü bütün o
gerçekleştirilen hukuksuzluklar, dolayısıyla onların hükümete yönelik olarak
yapacakları açıklamalardan kaygı duydular. Bunun başka izahı olamaz dedi.
‘Adil Öksüz Neden Sanık Değil’
“Bakın Adil Öksüz, 15 Temmuz sonrası ortadan nasıl kayboldu?
15 Temmuz’dan evvel bu iddianamede adı geçiyor. Hatta Öksüz’ün hava kuvvetleri
değil deniz kuvvetleri sorumlusu olduğu ortaya çıktı. Ama çatı davasında
sanıklar ve şüpheliler arasında yok. Yani savcılık makamı Öksüz’ü 15 Temmuz
öncesinde de biliyormuş. Neden sanık olarak dava açılmadı, şüpheli olarak
sorgusu yapılmadı? diyen Kart, şöyle devam etti: “Bu soruların cevabını
verecek olan yargı, kolluk mekanizmaları ve siyasi iktidardır. Daha bu çatı
davada kimlerin nasıl kaçırıldığını ve o çatının nasıl uçurulduğunu
göreceksiniz. Kamuoyunun daha bilmediği çok şey var. Bu dava hukuki boyutuyla
birlikte siyasi bir davadır.
‘İşbilen’e İddianemeyi Vermem Engellendi’
Kart, avukatlığını yaptığı İlhan İşbilen’e iddianameyi
vermesinin ‘İddianameyi hangi maksatla vermek istediği anlaşılamamıştır’
denilerek engellendiğini belirterek, “Sanık neyle suçlandığını bilmiyor.
Olabilir mi böyle bir şey. 2016 Türkiyesi’nde halen adil yargılanmayı
tartışıyoruz dedi.
Televizyonlarda dosyadaki delillerin konuşulmasının son
derece vahim olduğunu vurgulayan Kart, “Yetkisi, vasfı olmayan insanlar
dosyadaki delilleri konuşuyor. Oradaki insanların deliller hakkında konuşmaya
ehliyeti olmadığı gibi dosyadaki delilleri bilemez de. Ama ne oluyor? Herkes
kendi konjonktürel konumuna göre tetikçilik yapıyor. Toplumu ajite ederek,
kutuplaştırıyor. Bu çok büyük bir yanlıştır değerlendirmesi yaptı.
12 Eylül’den Beter
12 Eylül ve Ergenekon davaları sürecinde de avukatlık
yaptığını hatırlatan Kart, “12 Eylül’de sağcı, solcu avukat gidip derdini
anlatıyordu. Adalet dört dörtlük tecelli etmiyordu ama müesses (kurulu) bir
düzen vardı. Muhatap kurumlar vardı ve bu kurumlar öyle ya da böyle
çalışıyordu. Silivri dönemi ise dehşet bir kumpas dönemiydi. O dönemi de
yaşadım. Kuddusi Okkır’dan başlayarak o
dönemin hukuksuzluklarını da söyledim. Bugün gelinen nokta 12 Eylül ve
Silivri’den de daha vahim bir nokta. Anlatsınlar hangi hukuk düzeninde
soruşturma yapılmadan on binlerce insanın görevine son verilir, mal varlığına
el konulur. Sadece kişiler cezalandırılmıyor, aileler infaz ediliyor. Gelecek
nesillere intikal edecek mağduriyetler yaratılıyor.
‘Zekeriya Öz’ü Sorgulamanın Öz Güveniyle Konuşuyorum’
Kendisinin Gülen Cemaatine karşı yıllar öncesinde mücadeleye
başladığını dile getiren Kart, “FETÖ’yü savunmak ayrı bir olay, ‘ben FETÖ
mensubu değilim’ diyen insanı savunmak ayrı bir olay. ‘Değilim’ diyeni
savunacaksın. Adil yargılanma, savunma hakkı, masumiyet karinesi diyorsak bu
ikisini niye birbirine karıştırıyoruz? ‘Değilim’ diyen insanı savunmak avukatın
görev ve sorumluluğudur. Benim FETÖ’cüyü savunmam söz konusu değildir. Benim
partimin içerisinde bu konular doğru dürüst konuşulamazken, 2005 ve 2006’da ben
FETÖ’cüleri dile getirmiş, Zekeriya Öz’leri sorgulamış olmanın öz güveniyle bunları konuşuyorum diye
açıkladı.
İddianamedeki çerçevenin genel olarak doğru olduğunu
belirten Kart, “Bütün mesele iddianamedeki çerçevenin sanıklara uyarlanması ve
şahsileştirilmesinde. Hak ihlalleri yapılıyor. Çerçeve, Cumhurbaşkanının da
ifade ettiği ibadet, ticaret, ihanet kavramına uyuyor. Kimler anayasal
haklarını kullanarak ibadet ediyor. Bu hak nedir? Din ve vicdan özgürlüğü,
girişim, tasarruf, sosyal yardımlarda bulunma hakkıdır. Kimler yapıyı ticari amaç için kullanıyor,
istismar ediyor. Kimler devlet içerisinde illegal bir şekilde yapılanıp, ihanet
ediyor. İbadet ayağı anayasal haktır. Ticaret ayağında haksız çıkar, nüfus
suistimali gibi olaylar varsa, o bireysel anlamda suçtur. Ama silahlı terör
örgütü kapsamına girmez diye konuştu.
‘İbadet, Ticaret, İhanet Birbirine Karıştırılmasın’
Çatı davasında sanıklar hakkındaki silahlı terör örgütü
suçlamasına ilişkin Kart, şunları söyledi: “Silahlı terör örgütü, örgütün
kurucu/karar alıcı mekanizmalarında görev ve sorumluluk alan, örgütün suç
işlediğini bildiği halde orada kalmaya devam eden kişileri kapsar. İbadet eden,
ticaret yapan ve ihanet eden birbirine karıştırılmamalıdır. Bir cemaate sempati
duymak suç değildir. İnsanların bağış, sosyal yardım yapması suç değildir.
Anayasa’da ve evrensel hukukta düzenlenen din ve vicdan özgürlüğü kapsamı
içerisinde-dir. Suç, belli inanç grupları ideolojik olarak ve illegal bir
şekilde bir araya gelip, bunu devlet yönetimine taşıdıkları, liyakati dışlayıp
ayrımcılık yaptıkları, görev ve yetkilerini kötüye kullandıkları zaman oluşur.
Bu illegal bir örgüt yapılanmasıdır, suçtur.
‘Niyet Okumasıyla Yargılama Yapılamaz’
Kart, “Araçların yani eğitim, sosyal yardım, mütevelli
heyet faaliyeti meşru araçlarla yapılan çalışmalardır. Hukukun güvencesi
altındadır. Araçlar meşru ise sen hükümet olarak, ‘Senin amacın gayrimeşru’
diye yargılama yapamazsın. Amacın gayrimeşru olduğunu gösteren eylem ve
faaliyetlerin ortaya konulması gerekir. Sadece niyet okuması yapılarak mahkum
edilemez. Hukuki boyutuyla, suçun maddi manevi unsurlarıyla böyledir.
‘Siyasi Ayak Hesap Vermeli’
Kart, siyasi iradenin Cemaat konusunda hesap vermesi
gerektiğini vurguladı. Hükümetlerin, örgütün devlet yönetiminde yapılaşmasını
sağladığını, nasıl koruduğunu tarih, yer, zaman vererek dilekçelerle yargıya
sunduklarını belirten Kart, “Adalet Bakanı, ‘Bunlara çete diyemezsin, bunlar
yiğit insanlar’ diyorsun. 2012 Eylülü’nde dışişleri bakanı olarak ziyaret
ediyorsun. 2013 Mayısı’nda dönemin Başbakanı Erdoğan, Amerika’ya giderken
gazeteci soruyor ‘Efendim Pelsilvanya’ya gidecek misiniz?’ diye. Yanıt ‘Gökten
ne yağar da yer kabul etmez’ oluyor. Bunların hepsi o yapıyı himaye eden,
teşvik eden davranışlardır dedi.
Kart, “Yargılamalarda binlerce insan tutuklanıyor ama siyasi
ayak yok. Sen bu yapıya, kamu ihalesi vermiş, KPSS kamuya memur alırken ihlal
etmişsin, ordu içerisinde terfiler yapmışsın. Hepsi siyasi iradenin onayı
olmadan yapılabilecek işler mi? Bunların suç olduğu belli diye konuştu.
‘Kandırıldık Demekle Suç Ortadan Kalkmaz’
“Kandırıldık, milletimden özür diliyorum. Rabbim affetsin
demekle suçun ortadan kalkmayacağını ifade eden Kart, “İnancına göre bunu
diyebilirsin ama sen devleti yönetiyorsun. Devleti yöneten ve kamu görevi yapanların
adli, siyasi ve anayasal sorumluluğu vardır. ‘Ben yanılmışım’ diyerek bunu
geçiştiremezsin. Bu adli, siyasi ve anayasal sorumluluğu takip edecek
cumhuriyet savcıları hükümet tarafından kuşatılmış durumda. Anayasal kurumlar
askıya alınmış durumda. Anayasa Mahkemesi, Meclis Başkanlığı, Yüksek Seçim
Kuruluna bu duyuruları yaptık. Ama anayasal kurumlar işlevini kayıp ettiği için
devreye giremiyor. TBMM bile şuanda çalışamaz halde. Yasa yapma yetkisi OHAL
kararnameleri ile iktidara verilmiş durumda dedi.
‘Bankayı, Yurdu Hükümet Teşvikiyle Kurdular’
Atilla Kart, 15 Temmuz’un darbe girişimi olduğunun altını
çizerek şunları dile getirdi: “Örgütü fiilen yöneten, siyasetten himaye ve
iştirak eden (ortak olan) örgütün suç işlediğini bilen ve içerisinde kalan
kişiler, örgütün üyesidir, cezalandırılmalıdırlar. Bunun dışında kalarak,
ibadet eden insanları buraya katamayız. Çünkü hükümet banka kurmalarını teşvik
etti, okul, yurt açmalarını sağladı, gazete, televizyon kurmalarını destekledi.
Sade bir vatandaş ne der? ‘Ya benim devletim bunlara sahip çıktığına göre benim
buralara gitmemde bir sakınca yok’ der. Örneğin ışık evlerinde zamanında 20 gün
kalmış, Bank Asya’da hesabı var, falan yurtta kalmış, falan dershanede okumuş
diye kişileri yargılıyor. Bakıyorsunuz sanıklara hep bu sorular soruluyor. 20
yıl, 15 yıl evvelki olay. Buradan suç çıkmaz. Evrensel Gazetesi
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html
0
21
TR
HE
:” ”
:””
” “,” ”