04 Haziran 2015 Perşembe Saat 02:21
Washington’ın önemli düşünce kuruluşlarından Brookings’in
Katar’ın başkenti Doha’da düzenlediği Amerika-İslam Dünyası Diyalog
Forumu’ndayım.
Forum, 11 Eylül saldırılarının ardından Amerika ve bölge
ülkeleri arasında bir diyalog kanalı açmak amacıyla düzenlenmeye başlanmış.
İlk toplantı Katar
devletinin de finansal desteğiyle 2004 yılında yapılmış.
Bu yıl on ikincisi düzenlenen foruma Katar Başbakanı Şeyh
Abdullah bin Nasser Al Thani, Afganistan Cumhurbaşkanı Ashraf Ghani, Amerikan
Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Colin Kahl ve ABD
Başkanı’nın IŞİD’le Mücadele Küresel Koalisyon Özel Temsilcisi Org. John Allen
gibi isimler katıldı.
Forumun teması bölge ülkelerinin Amerika’nın Ortadoğu
politikasını nasıl okuduğu.
Toplantıda yapılan
tartışmalardan ilginç ve endişe verici bir tablo ortaya çıktı.
Amerika’nın bölgedeki müttefikleri derin bir kaygı
içerisinde.
İran’ın hızla etki alanını genişlettiği, özellikle Körfez
ülkelerine karşı askeri bir tehdit oluşturduğu ve Amerika’nın bırakın
müttefiklerine yardım etmeyi, İran’ın elini güçlendirmek için adımlar attığı ve
bölgeden hızla çekildiği algısı var.
Bu algı bütünüyle gerçekleri yansıtmıyor ve bölge güvenliği
açısından endişe verici sonuçlar doğurabilir.
Bölge ülkelerinin bölgeyi ve Amerika’yı nasıl gördüğüne daha
yakından bakalım.
Amerika’nın bölgedeki
müttefiklerinin üç temel kaygısı var.
Birincisi Amerika’nın
bölgeden stratejik olarak geri çekilmesi.
Bölge ülkeleri Obama’nın tam olarak bu nedenle başkan
seçildiğini, Amerikan dış politikasının odağını Ortadoğu’dan Asya’ya kaydırmak
istediğini, bu nedenle bölgeyle angajmanını hızla kestiğini düşünüyorlar.
Ayrıca Amerika’nın kaya gazı devrimi sayesinde kısa süre
içinde Ortadoğu petrolüne ihtiyaç duymayacağını, bu nedenle Ortadoğu’dan
çekilişinin daha da hızlanacağına inanıyorlar.
Bölge ülkelerinin
ikinci kaygısı Amerika’nın İran ile ilişkisi.
İran ile varılan nükleer uzlaşının aslında Washington ve
Tahran arasındaki uzun soluklu stratejik ilişkinin ilk adımı olduğunu
düşünüyorlar. Amerika’nın İran’ın bölgedeki ilerleyişini durduran Saddam
rejimini devirerek, Irak’ı bilerek İran’a teslim ettiğine inanıyorlar. Mübarek
ve Kaddafi gibi Sünni rejimleri devirip, Esad’a karşı adım atmak istemeyişini
de bu stratejinin bir parçası olarak görüyorlar.
Son olarak bölgedeki
rejimler, Obama’nın kendi ülkelerinde demokratik reformları destekleyerek rejimlerinin altını oymaya çalıştığına
inanıyorlar.
Oysa tarafsız bir analiz gerçeğin bundan farklı olduğuna
işaret ediyor.
Kaya gazı üretimi sayesinde Amerika’nın 2020 yılına kadar
Ortadoğu’dan aldığı petrolü yarıya düşüreceği, 2030’da ise Ortadoğu petrolüne
ihtiyacı kalmayacağı doğru.
Obama’nın ‘Amerika’yı Irak ve Afganistan’dan çekeceğim’
diyerek seçildiği de doğru.
Amerika’nın askeri ve diplomatik enerjisini Ortadoğu’dan
Asya’ya kaydırmak istediği de öyle.
Fakat Arap ayaklanmaları nedeniyle bunların hiç biri olamadı.
Tam aksine Amerika, istediğinden çok daha fazla angaje olmak
zorunda kaldı Ortadoğu’ya. Belki 2003’te Irak’ta yaptığı türden bir angajman
değil ama yine de Amerika’nın bölgede hatırı sayılır bir askeri, diplomatik ve
siyasi varlığı var. Arap ayaklanmalarının ortaya çıkardığı dinamikler bunu
zorunlu kıldı.
Amerika’nın Körfez’de hala 35.000 askeri var. Birkaç hafta
evvel Körfez ülkeleriyle yapılan Camp David zirvesinin ardından Obama yönetimi
Körfez’e silah satışının hızlandırılacağını söyledi.
Amerika Irak’ta IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyonu
yönetiyor.
Ürdün’de, Katar’da, Suudi Arabistan’da, Türkiye’de Suriyeli
muhalifleri eğitiyor.
Suudilerin Yemen operasyonuna destek veriyor.
Amerika’nın kaya gazı ile kendi enerji ihtiyacını kendisinin
karşılaması Washington’ı enerji alanında bütünüyle bağımsız da kılmayacak.??
Bölge petrolü global petrol piyasası için önemli olmaya
devam edecek. Ve Amerika bölge dinamiklerinin petrol fiyatlarında yaratacağı
dalgalanmaya hep kulak kabartmak zorunda kalacak. ?
İran’a gelince…
Bölge ülkeleri Washington’ı İran konusunda naif olmakla
suçluyorlar. Oysa Washington’ın İran politikası oldukça gerçekçi.
Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı
Colin Kahl, forumda yaptığı konuşmada çok net ifade etti.
Amerika’nın bölgedeki önceliği İran’ın nükleer silah
üretmesini engellemek.
Lozan’da İran ile varılan mutabakatın ‘tek amacı’ da bu.
Washington’ın ümidi, nükleer müzakerelerin ve yaptırımların
kaldırılmasının İran’daki ılımlı cephenin elini güçlendirmesi. Bunun İran’ın
bölge politikalarında da bir yumuşamaya neden olabileceğini ümit ediyorlar.
Fakat Washington bunun olmayabileceğinin de farkında.
Yaptırımların kaldırılmasıyla gelen ekonomik rahatlamanın
İran’ın bölgede daha agresif bir rol oynamasına da neden olabileceğini de
görüyorlar.
‘Eğer böyle olursa, İran’ın hareket alanını kısıtlamanın
başka yollarını buluruz’ diyor Kahl.
Yani öyle sanıldığı gibi İran ve Washington arasında
kurulmuş ‘stratejik bir ortaklık’ yok.
Obama yönetimi müttefiklerinin İran kaygısından haberdar. Bu
kaygıları yatıştırmak için Suudi Arabistan’ın Yemen operasyonuna destek verdi,
Mısır’a silah satışına yeniden başladı.
Bölge ülkelerinin Amerika’nın ‘demokrasi ihracı’ konusundaki
endişelerine gelince…
Obama yönetimi Arap ayaklanmalarıyla başlayan süreçte
demokratik unsurlara destek vereceğini söylemiş olabilir. Fakat bu destek büyük
ölçüde söylem düzeyinde kaldı. Obama Körfez’deki otoriter rejimleri, askeri
darbeyle yönetime gelmiş Sisi’yi desteklemeye, Türkiye’deki demokrasi ihlallerine
sessiz kalmaya devam etti.
Yani Obama yönetiminin Körfez ülkelerinin dillendirdiği gibi
bir ‘demokrasi ihracı’ politikası yok.
Tam aksine Obama, Washington’da, stratejik çıkarlar uğruna
bu ülkelerin demokrasi ihlallerine göz yummakla suçlanıyor.
Kısacası Amerika’nın bölgedeki müttefikleriyle arasındaki
makas gittikçe açılıyor.
Güvenliği için bütünüyle Amerika’ya bağımlı olan Körfez
ülkelerinin Amerika’ya olan güvenlerinin bu denli sarsılmış ve İran’a dair
korkularının bu kadar tavan yapmış olması hayra alemet değil.
Bu panik hali, bölgede daha fazla militarizmin, Suudilerin
Yemen’de giriştiği türden askeri maceraların önünü açabilir…
Gönül Tol/Radikal
Kürdistan Stratejik
Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com –
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info