26 Aralık 2013 Perşembe Saat 11:28
Kamuoyunda bir süredir devam eden AKP-Cemaat çatışmasının en doruğa çıkmış haline şahit oluyoruz. 17 Aralık 2013’de AKP devletinde üç bakanının oğulların da aralarında bulunduğu 49 kişiye yönelik bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu gerçekleştirildi. Ertesi günde operasyonları yapanlar hakkında görevi kötüye kullanma iddiaları ile soruşturma açıldı. Yani böylesi bir operasyonun AKP devletinin bu denli etkili olduğu, bütün yargıyı denetimine aldığı bir ülkede olması, daha doğrusu kendi emniyet teşkilatı tarafından operasyonun gerçekleştirilmesi ayrıca kendi medya organları tarafından basında bu derece işlenmesi kimsenin beklemediği şekilde AKP ve Cemaat aleyhine haberlerin işlenmesi şok etkisi yarattığı bir durumdu.
Kürdistan’a Hakim Olmak Çatışması
Aslına bakılırsa bu çatışma hem şiddeti hem de süresi itibariyle yeni değil. Uzun süredir devam eden çatışmanın deşifre olmuş halinin en açık şeklini görüyoruz. Sorulması gereken soru, AKP- Gülen Cemaati bu kadar yakın hatta AKP’nin oylarının çoğunu Gülen Cemaati yanlılarından aldığı bilinirken ne oldu da seçim öncesi bu derece bir çatışma durumu yaşandı? Paralel devletin uzantısı Gülen Cemaatinin nasıl bir politikaya sahip olduğu biliniyor. Türkiye ve Kürdistan’ın birçok kentinde geniş bir örgütleme çalışması yürüten Gülen Cemaati’nin AKP için bir tehdit oluşturduğu ortadadır. Kürt Halk Önderi tarafından başlatılan çözüm sürecini AKP devleti süreci tek taraflı yürütmesi ve somut adımların atmamasıyla samimiyetsizliğini birde Türkiye’de kurmaylarının yolsuzlukları bir kez daha niyetlerini göstermiştir. Aslında AKP devleti ile Gülen cemaatinin birbirlerine ilan etmiş oldukları savaşın amacı Kürdistan’da varlıklarını sürdürmek istemeleridir. Ve her iki tarafın da Kürtleri asimilasyon, imha ve inkar politikalarıyla tekçi anlayışı ve devletçi zihniyeti yerleştirmektir. Gülen Cemaati’nin AKP’den daha eski ve daha örgütlü olduğu biliniyor. Özellikle Kürdistan’da yapılanmasından dolayı AKP’nin Kürdistan’da aldığı oyların kaynağında da Gülen Cemaati vardı. Yani AKP’nin Türkiye’de ve Kürdistan’da bir güç olmasının arkasındaki en büyük destek Gülen Cemaati idi. Ancak ikisinin de hesaplamadığı durumlar ortaya çıktı. AKP’nin tek başına iktidar olma yolundaki hayalleri ve bu yolda karşısında gördüğü bütün güçleri kendi yol ve yöntemleri ile ortadan kaldırma çabaları karşısındaki güçlerce bir tehdit durumundaydı.
AKP’nin Tek Kurtuluşu Kürtlerle Masaya Oturmak
Çevresinde ne olup bittiğinden habersiz daha uzun bir iktidara doğru hızla gözü kapalı koşmaya çalışan AKP devleti büyük kayalıklara çarpıyor. En az 2070’leri hedef alan AKP Devleti karşısında gördüğü bütün güçlere savaş açtığı da biliniyor. Yani Erdoğan kendisi dışında bir gücün söz sahibi olmasını ya da karar almasını hazmedemez. Belki Tayyip’i iktidara getiren derin devlettir ancak şu anda Tayyip’in bu derin devleti de tanımadığı ortadadır. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı demokratik çözüm süreci Tayyip için bir fırsat niteliğindeydi. Ancak Tayyip’in bu fırsatı değerlendirmek yerine sabote etme niyetinde olduğu ya da ettirildiği görülüyor. Onun bu politikası şu anda başına gelenlerin sadece bir giriş olduğu ve bundan sonra AKP’yi iktidara getirenlerin aynı şekilde iktidardan düşürmek için yeni politikalar peşinde olacağı ve bunun uygun zemininin yaratılmaya çalışacağını gösteriyor. Eğer Tayyip Kürt Sorunu konusunda dürüst davransaydı, çözüm niyetinde olsaydı durumu çok daha farklı olurdu. AKP devleti kendilerinin ayakta kalması için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ının başlattığı çözüm sürecini müzakerelere dönüştürmeyle mümkün olacaktır.
Çatışma, Bilinmeyen Yolsuzlukları Açığa Çıkardı
11 yıllık AKP iktidarını incelediğimizde işin sadece görünen yüzüyle insan aklını donduracak şekilde yaşanan vahşet, katliam, baskı zulüm göz önündedir. Sadece Roboskî’de 34 masum sivili hunharca katledip olayın üzerini şuana kadar bile kapatmaya çalışan bir iktidardan bahsediyoruz. Yine demokratik çözüm sürecinde Gever’de katledilen üç Kürt genci de AKP’yi bize yeterince tanıtmaktadır. Bunlar kanıtlanabilir belgeli durumlardır. Diğer taraftan AKP devleti yetkililerinin, belediyelerinin, kurum kuruluşlarının yolsuzluk, rüşvet vs. Gibi durumlarını yine AKP’yi tanıyan herkes bilir ancak kanıtlayamaz, nasıl kirli olayların döndüğünü bilir ancak buna karşın yapabileceği bir şey yoktur. Ancak son görülen olaylarda ortaya çıktı ki kendi kirli durumlarını kendileri ortaya çıkartıyorlar. Yani bu yolsuzluk, rüşvet vs. Gibi durumları kendileri bildikleri için devlet içinde nelerin döndüğünü bizzat kirliliklerine şahit oldukları için birbirlerini bu şekilde tehdit ediyorlar. Şimdi bunu çok bariz bir örneği ortaya çıktı. Derin devlet içinde gırtlağına kadar kirin içine batmış bu güçler birbirlerini tanıdıkları için, işine gelmezse çok rahat yolsuzluk, rüşvet belgeleri veya kasetlerle birbirlerini çok rahat düşürebiliyorlar. Tayyip Erdoğan diğer olaylara gösterdiği kabadayı yaklaşımlarını burada da göstermeye çalışıyor. Ancak bu sefer çok komik bir duruma düştüğünün farkında değil. ” Arkasına karanlık odakları alanlar, çeteleri alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler. Arkasına sermayenin medyanın gücünü alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler. AK Parti iktidarı buna izin vermez” şeklindeki kabadayıca konuşmaları etki etmiyor. Şu çok açık biliniyor ki Tayyip bütün medya organları dahil Türkiye’deki bütün kuruluşları denetimine almış durumdaydı. Daha düne kadar neredeyse bütün medya organları AKP propagandası yaparken birden bire AKP’nin yolsuzluk haberlerini yayınladılar. Bu da kendisinin hesaplamadığı güçlerin Türkiye üzerindeki etkisinin açık göstergesi. Aslında doğru söylüyor AKP medya organlarının kendi politikasına hizmet dışında hiçbir yayına izin vermez. Böylesine bir diktatörlük 11 yıldır devam ediyordu.
Tek Başına İktidar Tutmayacak
AKP-Cemaat çatışmasının çok yeni olmadığını belirtmiştik. Önceden başlayan dershane tartışmalarında AKP Gülen Cemaatinin en örgütlü kurumlarından olan dershaneleri kapatma kararı Cemaate büyük bir darbe olurdu. Çünkü Gülen Cemaati’nin özellikle Kürdistan’daki örgütlemesi dershaneler üzerinden yürüyor. Gülen Cemaati dershaneler aracılığıyla üniversiteler ve evlerde örgütleme yapıyor. Yani Türkiye içerisinde bunca sorun yaşanırken birdenbire dershane tartışmalarının ortaya atılması Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’deki Cemaat örgütlemesini yıkmaya çalıştığının açık göstergesi. Yani Tayyip’in bu durumu sadece Gülen Cemaati’ne karşı değil, bilindiği üzere Türkiye’de hakim güç olma peşinde olan Tayyip daha önce de Türkiye’deki Atatürk etkisini yıkmaya çalışmaktaydı. Bunun için Atatürk’ün getirdiği uygulamaları kamuoyuna uygun ortam oluşturup kaldırmak için çalışıyordu. Ancak Tayyip’in hesap edemediği karşısındaki güç kendisinden daha örgütlü ve güçlü. İstenirse AKP iktidarı çok rahat bir şekilde ortadan kaldırılır. Yaşanan çatışmalardan ortaya çıkan sonuçlar bunun bir başlangıç olduğunu daha birçok kirli sürpriz ile karşılaşacağımızı gösteriyor.
Sonuç olarak Gülen cemaati ile AKP devleti Kürdistan’da da Kendi Kürtünü oluşturmaya çalışıyor. Kürtler demokratik haklarını talepte bulunduklarında bütün kirli güçlerin Kürtlere karşı cephe aldıklarını unutmamak gerekir. Kürtler nice diktatörler gördü, bedeller ödedi, kendi öz güvenlerinden ve inandıkları mücadeleden vaz geçmeyerek bu günlere geldi. Dünyada ve Ortadoğu’da statüsüz Kürtlerin olmayacağını dört parça Kürdistan’daki Kürtlerin mücadelesi gösteriyor ki 21. Yüz yılın Kürtlerin Demokratik Özgürlük yılı olacaktır.
Nergîz Botan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info