• kurdî
  • Turkish
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa اقسام نصوص

‘Sürgün Kürdistan’a Yolculuk -1

Yayınlayan Lekolin
15 مارس 2020
Kategori: نصوص
263 3
A A
‘Sürgün Kürdistan’a Yolculuk  -1
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın
FacebookX

21 Nisan 2010 Çarşamba Saat 18:12

Ezidi Kürtlerin kutsal bayramı Çarşema Sor’a katılma davetini Mart sonlarında aldık. Haliyle davete icabet edeceğiz.

0

21

TR

:” ”

:””

” “,” ”

” ”

İzlenim

Ezidi Kürtlerin kutsal bayramı Çarşema Sor’a katılma
davetini Mart sonlarında aldık. Haliyle davete icabet edeceğiz. Çarşema Sor
kutlamalarına iki gün kala, yani 12 Nisan’da Şengal’e gitmenin yollarını
araştırmaya başladık. Bu sırada Ezidi Demokrasi ve Özgürlük Hareketi TEVDA’nın
Maxmur mülteci kampının müzik grubu Koma Penaber’i resmi davet ettiğini
öğreniyoruz. Hemen telefona sarılıp Maxmur’dan yola çıkacak heyete katılmanın
yol ve yöntemlerini araştırmaya başlıyoruz. Araştırma telaşında Maxmur’da gazetecilik
yapan Nalin ve Berivan’ın da müzik grubuyla beraber Şengal’deki Çarşema Sor
kutlamalarını izlemek üzere yola çıkacağını öğreniyoruz. Telefon üzerinden
randevulaşıp, buluşma noktasını netleştirdikten sonra, Hewler, Musul, Maxmur
üçgeninde üç arabadan oluşan konvoya katılıyoruz.

Musul istikametinde

Beklemeden Musul istikametine yol alıyoruz. Yeni gördüğümüz
yol güzergahını ve çevresindeki köyleri, beldeleri meraklı gözlerle
incelediğimizi gören şoförümüz Metin, devreye girip neredeyse metrekaresine
kadar geçtiğimiz yerleri bir bir bize tanıtmaya başlıyor. Ne de olsa ekmek
parası için haftada bir iki sefer bu yolları arşınlamış Metin. Yollardaki
tehlikelere, insan kaçırmalara ve mayınlı tuzaklara rağmen, haftada bir-iki
sefer ölüm yolunda yolcu taşıması Metin için olağan bir hal almış.

Yola çıktığımız Hewler-Maxmur kesişme noktasından ekili
buğday tarlalarının muhteşem güzelliği arasında ölüm sessizliğini andıran yıkık
ve viraneye dönmüş köylerin manzarası iç burkutucu. Birbirine benzemeyen,
birbirine zıt iki manzara arasında yolculuk yapmak, insanda tarifi zor duygular
oluşturuyor. Bu duygu yaşamla ölüm kadar birbirine karşıt iki görüntü sunuyor.

Yol boyunca kilometre başı rastladığımız karakollar ve
karakolların yansıttığı ürkütücü manzara karşısında düşüncelere kapılmamak elde
değil. Bu hat üzerinde yol güvenliğinden sorumlu karakollarda Arap ve Kürt
askerler beraber nöbet bekliyor. Karakolların giriş ve çıkışında 200’er
metreden oluşturulan güvenlik bariyerleri tehlikenin boyutlarını gözler önüne
sermeye yetiyor. 3 metre yüksekliğinde, bir metre genişliğinde demir ve
betondan yapılmış blokların yerleştirildiği şehirlerarası karayolu adeta
cezaevi hücresini andırıyor.

‘Tehlike var’

Yol güvenliğinden sorumlu ve ürkütücü manzaraya sahip çok
sayıda karakolu geride bıraktıktan sonra, ‘Musul’a varıyoruz, vardık’ derken,
Maxmur heyetini Şengal’e götürmeye gelen Şex’e gelen ani telefon tüm dikkatleri
üzerinde topluyor. Yapılan hararetli tartışmalardan bir terslik olduğunu
anlıyoruz. Şex bir yandan telefonla konuşurken, diğer yandan eliyle şoförümüz
Metin’e durmasını işaret ediyor. Telefonla konuşmayı bitirdikten sonra “bir
sorunumuz var diyor. “Şengal’den arayan TEVDA yöneticileri, Musul üzerinden
geçmenin güvenli olmadığı için yol güzergahımızı değiştirmemizi istiyorlar
diyor. “Ama nasıl olur, Musul’a varmamıza 10 km kaldı, Duhok seçeneğine
yönelirsek yolumuz en az 5 saat uzar tartışmaları arasında geçen birkaç
dakikanın ardından, mecburen yönümüzü Kuzeye çeviriyoruz. Yolumuzu bile bile 5
saat uzatıp Duhok yoluna sapıyoruz.

“Ama neden? itirazları arasında üçüncü arabanın geride
kaldığını farkeden araç sürücüsü Metin biraz beklemenin iyi olacağını söylüyor.
Zaten herkesin molaya ihtiyacı var, arabadan iniyoruz, tanıdık simalar arasında
yabancı biri var. Hemen yanaşıp sohbete başlıyoruz. Onu tanımadığımızı fark
edip “ben Berbang diyerek kendini tanıtmaya başlıyor. Tanışma faslını fazla
uzatmadan sohbet etmeye başlıyoruz.

‘Ben Berbang’

Berbang bir Kürt sanatçısı, uzun yıllardır Avrupa’da
kalıyor. Yanık sesiyle Kürtlerin acılarını müzik notalarıyla dile getiren
klasikleri söylerken, bu çağda yaşadığını unutuyor adeta. “Seni buralara hangi
rüzgar attı, neden gelme gereği duydun sorularımıza “Kürdistan ve dağlar diye
net yanıtlar veriyor. Ama hayal kırıklığına uğradığını da saklamıyor. “Ben
diye söze başlıyor, “daha farklı bir Kürdistan bekliyordum diyor. “Seni hayal
kırıklığına uğratan ne? sorumuza “Federal Kürdistan diye yanıt veriyor.

“Binlerce yıl acı çeken ve özgürlüğü uğruna büyük bedeller
vermiş bir halka reva görülen Kürdistan böyle olmamalıydı diyerek hayal
kırıklığını dile getiriyor. Berbang’ın hayal kırıklığını sorularla anlamaya
çalışırken, “Şengal yolu gece tehlikeli, hemen çıkmamız lazım söylemi üzerine
Berbang’la sohbetimizi erteleyerek arabalarımıza biniyoruz.

Bomba yüklü kamyonlarla patlatılan TNT, C-4 gibi
patlayıcıların viraneye dönüştürdüğü kasabalar ve askeri yerler arasında bir
saati aşkın yaptığımız yolculuk ardından başka bir ülkeye geçmenin sınır
kapısına benzeyen yeni bir karakola varıyoruz. Askeri elbisesinin sağ omuz
altına Federal Kürdistan amblemi olan ve yol üzerinde nöbet bekleyen asker
eliyle arabayı sağa çekip beklememizi işaret ediyor.

Üç araçtan oluşan konvoyumuz yol kenarında beklerken, başka
bir asker gelip kimliklerimizi topluyor, fırsattan istifade eden herkes
arabalardan iniyor. Kimlik bilgilerimizin karakoldaki deftere yazılması 20
dakikayı alıyor, ardından yeniden yola devam ediyoruz. Bir başka karakolda da
aynı muameleyle karşılaşıyoruz.

Eluka karakolu…

Duhok girişine varmadan önümüzde Eluka karakolun olduğunu,
bu karakolda PKK’den 12 yıl once kaçan Kara Ömer kod adlı Salih Tarhan’ın da
görev yaptığını gazeteci arkadaşımız Nalin’den öğreniyoruz. Kara Ömer’in
Federal Kürdistanlılar dışında bütün Kürtlere ve Maxmurlulara tepki duyduğunu
ve hiç yere engel çıkaran biri olduğunu da bu vesileyle öğreniyoruz. Eluka
karakoluna vardığımızda önceden söylenen manzarayla karşılaşınca şaşırıyoruz.
Kimliklerimizin alınması üzerinden yarım saat geçtikten sonra hepimiz karakolun
arkasında bulunan yıkık-dökük bir odaya çağrılıyoruz. Odada beli eğri, giydiği
siyah takım elbise altında ruh hastalarını aratan, kara bir kişinin eskimiş
masa başında oturduğunu görüyoruz. Şoförümüz Metin gözleriyle bana oturanın
Kara Ömer adlı kekli soyu olduğunu işaret ediyor. Toplanan kimliklere bakarak,
tek tek isimleri ve nereden geldiğimizi sormaya başlıyor. Okuma yazma bilmediği
Berbang’ın pasaportuna baktığında anlıyoruz.

Isim sorma faslı bitince aniden “aranızda gerilla olanlar
var, geçişinize izin vermiyoruz diyor. Herkes bir ağızdan “aramızda gerilla
falan yok, sanatçılar ve gazeteciler dışında kimse aramızda yok, hepimizin
kimlikleri önünde işte diye yanıt veriyor. Gazeteci arkadaşımız Nalin hemen
araya girerek sert bir çıkış yapıyor söz konusu şahsa. “Yalansız konuşmayı
beceremiyor musun? sözü ile karşısındakini adeta şoka sokuyor.

Nalin’den sonra devreye Berbang giriyor. “Burası Kürdistan
değil mi? sorusu ile başladığı sözlerine, “ben bir Kürt olarak heryere gitme
hakkına sahibim. Bu hakkımı ne sen, ne da başka birinin engellemesine asla izin
vermem diyerek, net, ikirciksiz bir tutum takınıyor. Yine “senin gibi binlerce
kişi de engellese Şengal’deki halkımızın yanına gidip bayramlarına katılacağım
ve şarkılarımı söyleyeceğim diyor. Sinirlerin gerildiği bu sözler üzerine
malum kişi susuyor, ardından herkes dışarı çıkıyor.

Takınılan tutum dışarıda da sürdürülüyor. Sinirler gergin.
Göbekli, sempatik bir KDP peşmergesi yanımıza gelip, “heval, bununla hiç
muhatap olmayın, bu kişinin sizi zorlaması bizi de üzüyor ama elimizden gelen
birşey yok. Bu adam tüm Kuzey Kürtlerini ve Maxmur kampı sakinlerini potansiyel
PKK’li görüyor, siz geçişinizi Duhok emniyeti üzerinden sağlayın. Bu pisliğin
yapabileceği hiç bir şey kalmaz diyor. Peşmergenin söyledikleri son derece
mantıklı. Koma Penaber üyelerinden Baran Maxmur meclisini, Yezidi Şex’e ise
TEVDA’yı arıyor. Nitekim 15 dakika sonra başka bir peşmerge yanımıza gelip
kibarca “sizi uğraştıran şahısın sizi engelleme şansı kalmadı. Kimlik
bilgilerinizi bir de ben yanıma aldıktan sonra gidebilirsiniz diyor. Iki
saatlik bir bekleme ardından tekrar Şengal’e doğru yola çıkıyoruz. Eğri belli
ve siyah takım elbise altında deli, yabani gibi duran adam, başını kaldırmadan,
varlığını belli etmeden yanımızdan uzaklaşıyor.

Bir halk, iki sınır

Kuzeydoğuya, Zaxo’ya doğru yol alıyoruz. Gare dağı ve Çiyaye
Spi’nin Güney eteklerinden geçerken, şoförümüz Metin Kandil ve Maxmur’dan
Türkiye’ye giden Barış Grupları’nın da bu yoldan Habur sınır kapısına gittiğini
söylüyor. Habur sınır kapısına 15 kilometre kala doğuya, Suriye sınırına
yöneliyoruz. Dolambaçlı yollardan tepe görünümü veren dağ yamacını tırmanıp
zirveye çıktığımızda Dicle nehrinin heybetli görüntüsü baş döndürücü bir
görüntü sunuyor. Dicle nehrinin her iki yakasında karşılıklı iki köyün
güzelliği cezb edici. Dicle nehrinin doğu yakasında kalan köy Irak’a bağlı
iken, batıda kalan ise Suriye’ye bağlı. Her iki köy halkı da akraba ama
iradeleri dışında toprakları iki ayrı devlet arasında bölüştürülmüş. Köy
halkını ve iradeleri dışında paylaştırılan o cennet parçası coğrafyalarını
izleyince herkesin içi burkuluyor. Nehrin akış yönüne doğru birkaç kilometre
yol aldıktan sonra, suyun öte tarafına geçip Suriye sınırına paralel gitmeye
başlıyoruz.

Yol boyunca açılan kuyulardan petrol çıkaran pompalar
dikkatimizi çekiyor. Sınırın her iki yakasında manzara aynı. Gözlerimizle Kürt
coğrafyasını Suriye ve Irak arasında paylaşan sınır hattını arıyoruz ama
belirgin bir işaret gözükmüyor. Şex kafamızdaki çelişkiyi anlarcasına “yeğen burada
tampon bölge yok, tel örgü yok, bazı yerlerde sınır taşı var o kadar. Şu 50
metre ötede gördüğün toprak yükselti sınır işareti diyor. Hayret ediyoruz.
Yarım metre toprak yükselti sınır işareti olarak belirlenmiş. Yarım metrelik
toprakla bölünmüş sınırın her iki yakasında farklı renkte petrol çıkarma
pompaları aralıksız çalışıyor. Irak tarafında petrol çeken pompaların rengi
beyaz, Suriye tarfındakiler ise siyah renge boyanmış. İşin en ilginç yanı ise
iki ülkenin petrol kuyuları arasında en fazla 60 metre mesafenin olması.
Anlıyoruz ki, her iki ülke de aynı kaynaktan petrol çekiyor.

Yakın zamana kadar adı bile kabul edilmeyen bir ülkenin ve
halkın yeraltı zenginlik kaynakları iki ayrı Arap ülkesi tarafından böyle
paylaşılıyor işte. Gördüğümüz manzaranın şokunu üstümüzden atmadan adı Rabia
olduğunu öğrendiğimiz bir kasabanın yanından geçiyoruz. Takip ettiğimiz toprak
yükselti ile oluşturulan Irak-Suriye sınırı tam Rabia kasabasının içinden
geçiyor. Uzaktan bakıldığında kasabanın iki ayrı ülke arasında paylaşıldığına
inanmak güç. Yapıları neredeyse birbirinin aynısı. Gidip yakından inceleme
koşulumuz yok ama bu kasaba iki ayrı ülke arasında paylaşılmış, hem de tel örgü
çekilerek.

Her iki ülke de kendince kasabaya bir isim vermiş. Kasabanın
Irak tarafında kalan kısmı Rabia olarak isimlendirilirken, Suriye tarafında
kalan kısmı ise Tılkoşer olarak adlandırılmış. Bu manzara bizi bir kez daha
Propaganda filmine götürüyor. Bu kasaba iki ülke arasında tel örgülerle
paylaştırılırken, burada yaşayan Kürtler ne hissetmişti acaba?

 

Şahan Dicle

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info

Etiketler: araştırmakurdiKurdishkurdistanLekolinTurkishTürkiye
Önceki yazı

Pozitivist Siyaset Ve Toplumsal Putçuluk -3

Sonraki Haber

Karayılan: Demokratik Özerklik Planını Açıklayacağız

Benzer Haberler

Devlet Eliyle Üzeri Örtünmek İstenilen Taciz Ve Tecavüz Olayları BÖLÜM – 2 SON
دراسات

Devlet Eliyle Üzeri Örtünmek İstenilen Taciz Ve Tecavüz Olayları BÖLÜM – 2 SON

12 ديسمبر 2022
Yeni Suriye’nin Kuruluşunda Kürtlerin Rolü   BÖLÜM – 2
نصوص

Yeni Suriye’nin Kuruluşunda Kürtlerin Rolü BÖLÜM – 2

11 ديسمبر 2022
Devlet Eliyle Finanse Edilen Vakıflarda Taciz Ve Tecavüz Olayları! BÖLÜM – 1
دراسات

Devlet Eliyle Finanse Edilen Vakıflarda Taciz Ve Tecavüz Olayları! BÖLÜM – 1

10 ديسمبر 2022
Sonraki Haber
Karayılan: Demokratik Özerklik Planını Açıklayacağız

Karayılan: Demokratik Özerklik Planını Açıklayacağız

Öne Çıkan Yazılar

  • Komünar Sitesi Yayında

    Komünar Sitesi Yayında

    1186 Paylaşım
    Paylaş 474 Paylaş 297
  • Ermenistan 2 Gerillayı Neden Ve Nasıl Teslim Etti

    834 Paylaşım
    Paylaş 334 Paylaş 209
  • Sihad Barzani Komutasında MİT Yeni Üsler Kuruyor!

    1133 Paylaşım
    Paylaş 453 Paylaş 283
  • 30 Yıllık Serxwebûn Arşivi İnternette

    1015 Paylaşım
    Paylaş 406 Paylaş 254
  • İstihbarat ve Türk Devlet Geleneği –DOSYA 1

    994 Paylaşım
    Paylaş 398 Paylaş 249

Önerilenler

Özel Savaş Politikalarının Merkezi Amed

 Kerkük Karışacak! -ÖZEL HABER

2023’te Kürtleri Büyük Zafer TC’yi Yıkım Bekliyor Neden Mi?

MİT Rojava İşgal Operasyonu İçin Urfa’da Arap Aşiretleriyle Toplandı – ÖZEL HABER

Cinayet ve Katliam Çetesi MİT’in Unuttuğu Gerçek

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç

Add New Playlist