• kurdî
  • Turkish
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa اقسام التحليل السياسي

Solun Durumu ve Milliyetçilikle-Irkçılıkla Maskelenmiş Kapitalizm

Yayınlayan Lekolin
29 سبتمبر 2020
Kategori: التحليل السياسي
288 3
A A
Kapitalizmde Cumhuriyet ve Demokrasi Kavramları Tanınmaz Hale Getirildi
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın
FacebookX

Her ülkede az ya da çok ırkçı kesimleri görmek mümkündür. Bazı ülkelerde ırkçılık devlet politikası haline gelip, yaşamı ve ülkesini beterin beteri bir duruma sürüklemiş, sadece kendi ülkesine değil, dünyaya da büyük zararlar vermişlerdir. Bu ırkçı politikalar Türkiye, Almanya, ve İtalya’da devlet politikası haline gelip, getirilip, korkunç sonuçlara yol açtı. Aslında buna ırkçılığın en tehlikelisi olan, milliyetçilik dersek daha doğru bir tanım yapmış oluruz.  Avrupa ve dünyanın birçok yerinde ortaya çıkan ırkçı çevreler esasen katı ulus-devlet zihniyetinin bir ürünü olarak ortaya çıkıyor. Halkların kardeşliğini savunan sosyalist kesim ve siyasi çevrelerin iktidara ve ülke yönetimine sahip olmasını engellemek için bizzat devlet, derin devletler tarafından devletin gizli derin mekanlarında oluşan, oluşturulan bu milliyetçi fikirler devlet tarafından üretilen ve bazı kesimleri kullanarak piyasaya sürülen, insanlık ve toplumsallık karşıtı anlayışlar olmaktadır. Bu katı ulus milliyetçi zihniyet  Türkiye’de hala devlet iktidarında olup, Türkiye’yi tükenmenin eşiğine getirmiştir.

Avrupa sermaye çevreleri bu ırkçı zihniyetin faturasını ağır ödediği için, 2. dünya savaşı sonrası bazı demokratik adımlar atma ve belli bir siyasi ve ekonomik entegrasyonla beraber bu milliyetçi ve ırkçı zinniyeti devlet politikası olmaktan çıkarıp yaşamın kenarına çektiler, tümden ortadan kaldırmadılar. 2. dünya savaşı sonrası AB’nin bu çerçevede kurulması adı geçen katı ulus zihniyetini en azından Kıta Avrupası’nda etkisizleştirme girişimiydi. Kapitalizmin gelişim dönemlerinde katı ulusçuluk sermayenin global hale gelmesine darbe vurur, sistemin yaşam alanlarını daraltır. Bu açıdan Avrupa’da 1950’ler itibariyle farklı bir siyaset yaşama egemen oldu ama milliyetçilik tümden devletin hafızasının dışına çıkarılmadı, bir kenarda bekletildi, kimi durumlarda kullanmak için. Bu milliyetçi zihniyet ve kesimler bazen görünmeyen güçler tarafından hortlatılıyor. Avrupa devletleri eğer isterlerse bu milliyetçi kesim ve çevreleri tümden ortadan kaldırırlar. Zaten bu çevrelerin öyle dikkate değer bir güçleri yok.

Katı ulus devletlerin ve vahşi kapitalizmin son hızla baş aşağı gittiği bir dönemden geçiyoruz. Artık yüz yıl önceki vahşi kapitalizm ve buna bağlı olan milliyetçi zihniyetin eskisi gibi yaşama hakim olmasına imkan kalmamıştır. Demokratik ulus çağına doğru gidiyoruz. Demokratik ulus koşullarında milliyetçilik yaşama hakim olamaz. Avrupa’da sol, sosyalist kesimler ve halkta da onlarca yıllık belli bir demokratik atmosfer ve kısmi ekonomik rahatlık sonucu oluşan bir hantallaşma var. Bu siyasal hantallaşma aslında ırkçı kesimlere prim veriyor. Sadece bazı ekonomik haklarla yetinen halklar bir süre sonra sistemin yedeğine bile düşebilirler. Fransa’da son yıllarda yükselen, eylemler, işçi grevleri, sistemi zorluyor. Bu durum karşısında sözde sosyalist hükümet, grevleri yasakladıklarını bile söylediler. Ki sosyalist bir parti ve yönetim için utanç bir durumdur. Avrupa’da sosyalist partiler hükümet olduklarında sağ hükümetleri bile geçiyorlar. Avrupa’da başta halklar olmak üzere, sendikalar ve demokratik kitle örgütlerinin direnişleriyle yeni halkçı bir demokrasinin gelişeceği bir döneme doğru gidiyoruz.  Pasifize hale gelen ve sistemin yedeğine düşen reformist sol ve sosyalist parti ve kesimleri bir kurtuluş aracı olarak görmeyeceğiz.

 

Ancak halkların, işçi sınıfının güçlü direnişleri kısmen demokratik olan geleneksel devlet ve partiler üzerinde etkili olur. Avrupa’da son zamanlarda bazı milliyetçi kesimlerin tekrar piyasaya sürülmesi aslında devletçileşen sol ve sosyalist hükümet ve yönetimlerin,  sistemin yedek bastonu haline gelmesinin sonucudur. Avrupa’da halklar ve işçi sınıfı ve sendikalar çok güçlüler ama sistem içileşen sol ve sosyalist partilerin sağ liberal ekonomik ve devletçi bir politika uygulamaları, solun gelişimine ve halkın iktidara gelmesine değil, sağın ve kapitalizmin değirmenine su taşımıştır. Bu nedenle Avrupa’da halklar yeni bir sol arayışına girecekler ya da geleneksel sol ve sosyalistlerin kendilerine çeki düzen vermeleri gerekecek. Çünkü halklar ve işçi sınıfı, liberal ekonomik politikaların içine hapsolan sol, sosyalist partilerle yollarına daha fazla devam etmeyeceklerdir. Meydana gelen bu boşluktan nemalanarak bazı milliyetçi çevre, kesimler güç olmak isteyeceklerdir. 1. dünya savaşı sonrası Almanya’da oluşan büyük yoksulluk ve siyasi istikrarsızlık koşullarında iktidara gelen naziler gibi.

Çünkü mevcut zor ekonomik şart ve durumlarda halklar bazen kendilerine belki yeni bir yaşam verebilirler düşüncesiyle milliyetçi partilere yönelebilirler. Nitekim Almanya’da Hitler bu boşluktan faydalanarak iktidara geldi. Avrupa’da sol ve sosyalist hükümetler halkçı bir politika hayata geçirselerdi, bugün Avrupa, Ortadoğu ve dünya farklı bir durumu yaşıyor olacaktı. Gelinen aşamada ırkçı ya da milliyetçi zihniyetin devlete ve yaşama tümden hakim olmasının çağı geçti. Dönem ve çağımız demokratik ulus-lar çağıdır. Bu açıdan halkların mücadeleyi daha çok geliştirmeleri ve halkçı bir sol devrimci yapılanmayla yeni demokratik ulus ve yaşamı kurmak mümkündür. Avrupa’da fırtına gibi esen halk ve işçi hareketleri yeni gelişmelere yol açacak bir niteliğe sahiptir. Milliyetçilik Avrupa’da iktidara gelemez ama halk hareketlerini sindirmek ve dağıtmak için sermeyenin derin kesimleri tarafından hortlatılmak isteniyor. Avrupa’nın demokratikleşmiş halkları 1 ve 2. dünya savaşı koşullarının doğmasına yol açacak bir savaşa ve milliyetçi yükselişe izin vermezler. Avrupa halkları yüz yıl önceki halklar değiller. Avrupa’da sol, aklını başına alıp sermayenin yanında değil, halkların yanında yer alırsa, sağ-milliyetçi zihniyetin tümden etkisizleşmesi barış ve tam demokratikleşme mümkündür.

Son yıllarda başta Fransa’daki büyük eylemler ve protestolar olmak üzere, Avrupa’da bazı siyasi çalkantıların olması bu yönlü bir gelişimin ortaya çıkacağını ve olacağını gösteriyor. Milliyetçi parti ve kesimler boşuna sevinmesinler, çünkü milliyetçilik vahşi kapitalizmin olduğu dönemlerde sermayenin işine yarar. Demokratik toplumlarda milliyetçilik siyasi prim yapamaz. Solun halkla  doğru bir bütünleşmeyi sağlaması lazım, çünkü Avrupa’da yeni bir dönemin kapısı açılacak. Yani bundan sonra burjuva demokrasisi olarak bilinen Avrupa demokrasileri yerini halk demokrasilerine bırakacak ve sermayenin etki alanları alabildiğine daraltıcalak ve Sosyalizme doğru gitmenin yoluna girilecek. Avrupa halkları yeni bir devrim sürecine doğru hareket edecek. Ama bu aralar tabi bazı krizler yaşanılacak ve böylece yeni sürece gitmenin temeli hazırlanacak. Bütün bu gelişmeler tabiki dünya halklarının mücadelesiyle beraber olacak. Kürtlerin ulusal demokratik mücadelesi ve Latin Amerika halk hareketleri, solun ve komünal yaşamın  gelişmesi için çok önemlidir…

Kemal Söbe

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Önceki yazı

AKP-MHP Faşizminin Yenilgisi

Sonraki Haber

MİT’ten Tasfiyeciye 300 bin Dolar

Benzer Haberler

Özel Savaş Politikalarının Merkezi Amed
التحليل السياسي

Özel Savaş Politikalarının Merkezi Amed

15 يناير 2023
2023’te Kürtleri Büyük Zafer TC’yi Yıkım Bekliyor Neden Mi?
التحليل السياسي

2023’te Kürtleri Büyük Zafer TC’yi Yıkım Bekliyor Neden Mi?

10 يناير 2023
Yemen Senin Değil De Kürdistan Mı Senin?
التحليل السياسي

Teşhir Oluyorlar ! – EDİTÖRDEN

6 يناير 2023
Sonraki Haber
MİT’ten Tasfiyeciye 300 bin Dolar

MİT’ten Tasfiyeciye 300 bin Dolar

Öne Çıkan Yazılar

  • Komünar Sitesi Yayında

    Komünar Sitesi Yayında

    1186 Paylaşım
    Paylaş 474 Paylaş 297
  • Ermenistan 2 Gerillayı Neden Ve Nasıl Teslim Etti

    834 Paylaşım
    Paylaş 334 Paylaş 209
  • Sihad Barzani Komutasında MİT Yeni Üsler Kuruyor!

    1133 Paylaşım
    Paylaş 453 Paylaş 283
  • 30 Yıllık Serxwebûn Arşivi İnternette

    1015 Paylaşım
    Paylaş 406 Paylaş 254
  • İstihbarat ve Türk Devlet Geleneği –DOSYA 1

    994 Paylaşım
    Paylaş 398 Paylaş 249

Önerilenler

Özel Savaş Politikalarının Merkezi Amed

 Kerkük Karışacak! -ÖZEL HABER

2023’te Kürtleri Büyük Zafer TC’yi Yıkım Bekliyor Neden Mi?

MİT Rojava İşgal Operasyonu İçin Urfa’da Arap Aşiretleriyle Toplandı – ÖZEL HABER

Cinayet ve Katliam Çetesi MİT’in Unuttuğu Gerçek

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç

Add New Playlist