• kurdî
  • Turkish
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa اقسام تحديثات

Oya Baydar: Açlık Grevindekilerin Zoru Görüp Pes Edeceklerini Düşünmeyin

Yayınlayan Lekolin
15 مارس 2020
Kategori: تحديثات
242 15
A A
Oya Baydar: Açlık Grevindekilerin Zoru Görüp Pes Edeceklerini Düşünmeyin
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın
FacebookX

31 Ekim 2012 Çarşamba Saat 09:18

Yazar Oya Baydar, T24 sitesindeki köşe yazısında Başbakan Erdoğan’ın süresiz-dönüşümsüz açlık grevindekiler için söylediği “Aç değiller, yiyorlar” sözlerini eleştirdi.

Yazar Oya Baydar T24 sitesindeki yazısında açlık grevlerine dikkat çekti. Başbakan Erdoğan’ın “Kuzu şişi götürürken, içerdekilere ölün diyorlar” sözlerine ilişkin, “Tayyip Bey’e ilham veren fotoğrafın tümüyle provokatif bir psikolojik harekâtın, iğrenç bir sahtekârlığın parçası olduğu, BDP’lileri birlikte kır yemeği yerken gösteren bu resmin aylar önce çekildiği tartışmasız bir gerçek” dedi. Başbakan’ı uyaran Baydar, “Yarın 63 yurttaşınız kritik aşamaya giriyor. Daha sonra açlık grevine başlayan yüzlerce tutuklu onları izliyor. Açlık grevindekilerin zoru görüp pes edeceklerini düşünmeyin, örgütün zorlaması gerekçesinden medet ummayın. İnanç tehlikeli bir uyarandır, insanlar kışkırtıldıkça ve aşağılandıkça inandıkları davaya daha sıkı sarılırlar ve yaşamlarını ortaya koyarlar” diye kaydetti.

Yazar Oya Baydar, T24 sitesindeki köşe yazısında Başbakan Erdoğan’ın süresiz-dönüşümsüz açlık grevindekiler için söylediği “Aç değiller, yiyorlar” sözlerini eleştirdi. Başbakan Erdoğan’ın sözlerinin 12 yıl önce de dönemin yetkilileri tarafından ölüm oruçlarında olanlar için kullanıldığını hatırlatan Baydar, “Sadece tarih değil vicdansızlık da tekerrür edermiş meğer” diye kaydetti.

Baydar’ın yazısı şöyle:

Yarın 50. gününü dolduracak ve kritik eşiğe ulaşacak açlık grevleri karşısında devletin, hükümetin, çözüm üretmekle görevli yetkililerin, siyasilerin ve bir kısım medyanın tutum ve sözleri bu ülkede insanî değerlerin, vicdanın, duygudaşlığın (empati) fena halde aşındığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bırakalım evrensel insanî değerleri bir yana, devletin-hükümetin siyasal basiretten ne kadar yoksun olduğunu, gerilim siyasetinden medet umduğunu, barışa, uzlaşmaya, yumuşamaya niyetsizliğini, bir kez daha ayan beyan gördük. Çocukların, gençlerin, kadınların, erkeklerin, bu ülkenin insanlarının kanı hiç bu dönemde olduğu kadar ucuza gitmemişti. Kadınların hedef olduğu namus(suzluk) cinayetlerinden küçücük çocukların yakınları tarafından hunharca öldürülmelerine yan baktın, eğri durdun, solladın, yolladın cinayetlerine kimisine şehit, kimisine “ölü ele geçti” dense de onbinlerce insanımızın şu kirli savaşta aynı ölümle ölmelerine toplum alıştı, kanıksadı. Bu ülkenin insanlarını, hele de siyasilerini kan tuttuğu, sürmekte olan açlık grevleri karşısında takındıkları tavırdan belli.

Biz bu filmi daha önce de gördük

On iki yıl önceydi, hatırlarsınız. F tipi hapishaneleri protesto eden tutuklular açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştürdüler. Yakından, yüreğim yanarak izlediğim, ölümleri engellemek için elimden geleni yapmaya çalıştığım acı bir olaydı. Gencecik kızlar ve erkekler kendilerini ölüme terk ettiler. Benim bildiğim, izlediğim, hatırladığım kadarıyla o dönemde 153 tutuklu yaşamını yitirdi. Ölüm oruçlarını sonlandırmak için, korkunç ve iğrenç bir ironiyle Hayata Dönüş adı altında girişilen operasyonda (devlet katliamında) otuz tutuklu yakılarak, vurularak öldürüldü, iki de asker öldü.

Bugün beni ürperten, içimi soğutan, son kırıntılarını tüketmekte olduğum umudu karartan on iki yıl önceki devletlûların sözlerini, tutumlarını Başbakan Erdoğan’ın on iki yıl sonra aynen, hatta sözcük sözcüğe tekrarlaması tekrarlamakla yetinmeyip kendine özgü kahvehane üslubuyla katkılar getirmesi oldu. Bu topraklarda devlet urbasını sırtına geçiren devletleşiyor, zalimleşiyor hele de kişiliği müsaitse… Başbakan’ın üslubuna gelince, o da kişiliğiyle, yetişme koşullarıyla, çevresiyle ilgili. İfadei meram, ayniyle insan, derdi eskiler.

Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda gazetecilerin konuya ilişkin sorularına, “Aç değiller, yiyorlar… Gerektiğinde müdahale edilir” cevabını veren Sayın Başbakan, ertesi gün hızını alamadı, “Kuzu şiş götürürken, içerde olanlara ölün diyorlar. Oturmuş Kızıltepe’de kuzu kebabı yiyorlar” incisinin ardından “Devlet şantaja pabuç bırakmaz” sözü geldi. Söyleyene değil söyletene bak on iki yıl önce de aynı cümleyi duymuştuk.

Kim ne yiyor, neden yiyor?

Bazen, Tayyip Bey’i çevresi yanlış mı bilgilendiriyor, diye düşündüğüm oluyor. Aşağılayıcı, biraz da alaycı, en önemlisi de acımasız bir tonda “Aç değiller, yiyorlar” derken, bilerek bilmeyerek açlık grevi ile ölüm orucunu bir tutuyor. Şu sırada tutuklular açlık grevi yapıyorlar ve bu süreçte, kesin ölümü hızlandırmayacak bazı yaşamsal önlemler alınır. Alınır çünkü talepler kabul edilme yoluna girilirse iş işten geçmiş, insan yaşamı dönüşsüz biçimde etkilenmiş olmamalıdır. Şekerli su, B vitamini, başka minimum takviye… Ne var ki, bir an gelir açlık grevi ölüm orucuna dönüşür. İnsan, hele de inanan insan, bir de üstüne varıldığında, kimliğinin kişiliğinin ayaklar altında çiğnendiğini hissettiğinde, Başbakan’ın yaptığı gibi provoke edildiğinde, o sıkıştırılmışlık koşullarında bu işten hiç anlamayanların, en küçük duygudaşlık gösteremeyenlerin sandığı gibi, öyle örgüt baskısıyla falan değil, kendi iradesiyle ölüme yatar. Onun kendine saygı duyabilmesinin, kimliğini pekiştirmesinin, yaşamına bir anlam kazandırmasının, ne yazık ki o koşullardaki tek yoludur bu.

Ölüm orucunu, yöntem olarak hiç benimsemedim, ölümün kutsanmasını ve teşvikini eleştirdim. Hep, “Yapmayın, ölmeyin çocuklar”, dedim. Ama ölüme yatanları anladım, iradelerine, inançlarına saygı duydum ve yaşamın korunmasının herkesden önce devletin sorumluluğunda olduğunu düşündüm. 12 yıl önceki açlık grevleri karşısında toplumun suskunluğu, hepimizin suskunluğu vicdanımı o kadar yaraladı ki, Erguvan Kapısı romanını bir çığlık gibi yazdım. Yazarken, o ruh halini, o süreci çok daha iyi anladım. Belki de bu yüzden Başbakan Erdoğan’ın vicdanı – insanı ıskalayan sözleri yüreğime oturdu.

“Kuzu şişi götürürken, içerdekilere ölün diyorlar. Oturmuş Kızıltepe’de kuzu kebabı yiyorlar” sözlerini ne vicdanla ne de sorumlu devlet adamlığıyla bağdaştıramadım. Öncelikle, Tayyip Bey’e ilham veren fotoğrafın tümüyle provokatif bir psikolojik harekâtın, -eşyayı adıyla çağıracak olursak- iğrenç bir sahtekârlığın parçası olduğu, BDP’lileri birlikte kır yemeği yerken gösteren bu resmin aylar önce çekildiği tartışmasız bir gerçek. Ayrıca, BDP’lilerin yediğinin içtiğinin konuyla en küçük bir ilişkisi yok. Bu kadar düzeysiz bir polemikle mi hallolacak Kürt sorunu? Üste çıkmanın, hasmı yenip -o neyin kanlı zaferiyse- zafer kazanmanın mümkün olacağını düşünen bir kafayla bu ülke nereye gidecek? Kürt sorunu nasıl çözülecek? Barış nasıl sağlanacak?

Kimin ne yediği, neden yemediği, neden kendini açlığa ve ölüme mahkûm ettiği sorusu gündeme geldiğinde, “Siz neler yiyorsunuz Sayın Başbakan?” diye sormadan edemiyor insan.

Sorumlu ve suçlu olursunuz

Sayın Erdoğan! Açlık grevlerinin ölüm orucuna dönüşmesi ve insanların ölmesi, anlayamadığınız, hesaplayamadığınız sonuçlara gebedir. Bırakalım insanı, vicdanı bir yana, bu dil size yabancı gelebilir. Daha kolay anlayabileceğiniz bir dille söylenecek olursa, açlık grevlerinin sona erdirilmesi için adım atmamanızın siyasal sonuçları öylesine büyür ki, sizi de iktidardan götürür. Bu ülkenin insanlarının yaşamından herkesten fazla siz sorumlusunuz. Elinizde olduğu halde, açlık grevlerini Hayata Dönüş Operasyonu türünden caniyane yöntemlerle değil insanca yöntemlerle çözmeyi başaramazsanız, hayat bu hiç bilinmez, yarın öbür gün yitirilen yaşamların hesabını vermek durumunda kalırsınız.

Yarın 63 yurttaşınız kritik aşamaya giriyor. Daha sonra açlık grevine başlayan yüzlerce tutuklu onları izliyor. Çevreniz sizi yine yanıltmasın. Benden size bir kıyak: Açlık grevindekilerin zoru görüp pes edeceklerini düşünmeyin, örgütün zorlaması gerekçesinden medet ummayın. İnanç tehlikeli bir uyarandır, insanlar kışkırtıldıkça ve aşağılandıkça inandıkları davaya daha sıkı sarılırlar ve yaşamlarını ortaya koyarlar.

Size, o insanları anlayın, vicdanınızla hareket edin demeyeceğim, bundan umudum yok. Zararın neresinden dönseniz kârdır, diyeceğim. Gerektiğinde pragmatik davranmayı iyi biliyorsunuz açlık grevindekilerin talepleri o kadar haklı ve gerçekten barış isteniyorsa haklılıklarının teslimi o kadar kolay ki, bu konularda küçücük adımlar atmak, bir umut ışığı yakmak sadece barışa ve dolayısıyla size yarayacaktır. Çünkü gelinen tarihsel aşamada, bölgenin özel koşullarında, dünyanın önümüzdeki günlerinde savaş, ülkeyle birlikte sizin iktidarınızı da yıkıma götürür.

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info

Etiketler: araştırmakurdiKurdishkurdistanLekolinTurkishTürkiye
Önceki yazı

STEPHEN HADLEY: KÜRTLER SURIYE’DE DAHA FAZLA ÖZERKLIK ALACAK

Sonraki Haber

15-22 Ağustos 2016 Haftalık haber kronolojisi

Benzer Haberler

Cizre belediyesi AKP’liler tarafından talan ediliyor
تحديثات

Cizre belediyesi AKP’liler tarafından talan ediliyor

5 مايو 2020
NCT: PKK İsveç’in güvenliği için tehdit oluşturmuyor
تحديثات

NCT: PKK İsveç’in güvenliği için tehdit oluşturmuyor

5 مايو 2020
Başkanlık Rejimi ve Ekonomi
تحديثات

Başkanlık Rejimi ve Ekonomi

5 مايو 2020
Sonraki Haber
15-22 Ağustos 2016 Haftalık haber kronolojisi

15-22 Ağustos 2016 Haftalık haber kronolojisi

Öne Çıkan Yazılar

  • Komünar Sitesi Yayında

    Komünar Sitesi Yayında

    1186 Paylaşım
    Paylaş 474 Paylaş 297
  • Ermenistan 2 Gerillayı Neden Ve Nasıl Teslim Etti

    834 Paylaşım
    Paylaş 334 Paylaş 209
  • Sihad Barzani Komutasında MİT Yeni Üsler Kuruyor!

    1133 Paylaşım
    Paylaş 453 Paylaş 283
  • 30 Yıllık Serxwebûn Arşivi İnternette

    1015 Paylaşım
    Paylaş 406 Paylaş 254
  • İstihbarat ve Türk Devlet Geleneği –DOSYA 1

    994 Paylaşım
    Paylaş 398 Paylaş 249

Önerilenler

Özel Savaş Politikalarının Merkezi Amed

 Kerkük Karışacak! -ÖZEL HABER

2023’te Kürtleri Büyük Zafer TC’yi Yıkım Bekliyor Neden Mi?

MİT Rojava İşgal Operasyonu İçin Urfa’da Arap Aşiretleriyle Toplandı – ÖZEL HABER

Cinayet ve Katliam Çetesi MİT’in Unuttuğu Gerçek

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç

Add New Playlist