• kurdî
  • Turkish
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa اقسام التاريخ

‘Demokratik Özerklik Kabul Edilmezse Topyekun Direnişe Geçeriz’

Yayınlayan Lekolin
15 مارس 2020
Kategori: التاريخ
255 3
A A
‘Demokratik Özerklik Kabul Edilmezse Topyekun Direnişe Geçeriz’
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın
FacebookX

08 Temmuz 2010 Perşembe Saat 14:57

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, ”demokratik özerklik formülasyonunu devlet kabul etmezse o zaman topyekun bir direniş

0

21

TR

:” ”

:””

” “,” ”

” ”

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, ”demokratik
özerklik formülasyonunu devlet kabul etmezse o zaman topyekun bir direniş
dönemine geçeriz’’ dedi.

Karayılan, “Demokratik Özerklik çözüm modelinin Türkiye ile
birlikte çözümü içerdiğini Türkiye’nin demokratikleşmesi anlamını taşıdığını
söylüyor. CHP ve AKP’nin siperlere giderek şiddeti desteklediklerini oysa
sorunun çözümünün siperlere gitmek değil siyaset alanını açmak ve meclisi çözüm
zemini olarak değerlendirmektir diyen Karayılan eğer çözüm gelişmezse sürecin
ne yöne evirilebileceğini değerlendirdi…

 

* Bu dönemde siyasi partilerin rolü nedir? AKP, CHP’nin Kürt
meselesi konusundaki yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz…

– Yeni sürecin üzerinden bir aydan fazla zaman geçti. Bu
süreci gerilla açısından değerlendiriyoruz. Genel olarak normal bir performans
sözkonusu. Ama bir takım yetersizlikler de var. Biz bunlar üzerinde duracağız.
Gerekli hususları halkımızla kamuoyuyla paylaşacağız. Biz daha profesyonel ve
yetkin bir direniş sürecini kontrollü bir biçimde adım adım gelişeceğini
belirtmek istiyorum. Daha etkili kılma süreci gündeme girecek. Bu direniş
sürecinin Türkiye toplumu ve medyası üzerinde gündem oluşturulmasına yol açtı.
Bu çerçevede herkes bakış açısını ortaya koydu. Bu önemli bir husus. Ama hala
sınırlı bir kesim dışında bilinen ezberi bozanlar yok. Bu çerçevede şunu
söylemek mümkün: Kürt sorunu hala Türkiye’nin temel bir sorunu. AKP başta biraz
kendi kendine faydacı yaklaşarak “açılım adı altında bazı şeyler ortaya attı.
Ama bu böyle olmaz. Basit sloganvari kurnazlıklarla olmaz. AKP’nin yöntemi
basitti. Aslında hiçbir çözüm niyeti de hazırlığı da yoktu. Güncel duruma göre
hareket ediyor. Çözüm iradesi yoktu. Örneğin barış gruplarının gitme süreci.
Aslında bu AKP’nin de hükümetin de istemiydi. Başbakan önce onayladı. Ama MHP
vb. tepki gösterince AKP de onlarla aynı saldırganlığa geçti. Yani bu da şunu
gösterdi ki AKP aslında bu işi tek başına götürecek bir iradeye sahip değil.

 

ÇÖZÜM SİPERDE DEĞİL SİYASETTE VE MECLİS’TEDİR

* CHP’deki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Biz CHP’nin soruna yaklaşım biçimini hala anlamaya
çalışıyoruz. CHP zaten sistemin partisidir. Sipere gitme meselesi biraz CHP’nin
gerçeğini ele veriyor. Oysa CHP’nin bir alternatif çözümü olabilirdi. CHP’deki
değişim böyle olabilirdi. Ama sipere gitmek “şiddet politikasına bağlıyım
demektir. Bunu zaten AKP yaptı. Kılıçdaroğlu da AKP’nin taklidini yapıyor. Hem
de şov yaparak. Çokça tartışıldı. “Ben çömelmedim diyerek aynı ucuz yaklaşımı
gösterdi. Sorunun çözümü sipere gidip biri iki saat orda kalmak değildir.
Sorunun çözümü siperde değildir. Böyle çözülmez. Sorunun çözümü siyaset
sahnesindedir, meclistedir, Anayasal sistemin değişmesindedir. Özellikle
herkesin şunu görmesi gerekiyor: AKP gibi soruna basit yaklaşmak sorunu çıkmaz
bir duruma getirmiştir. Bugün çatışmalar bu noktaya gelmişse AKP’nin bunda çok
büyük sorumluluğu vardır. Biz bir yıl önce 13 Nisan’da tek taraflı eylemsizliği
ilan ederken de sonuna kadar samimiydik. Ama biz kendi felsefemize, onurumuza
da sonuna kadar bağlıyız. Bu kararlılıktayız. Bunun iyi anlaşılması lazım. Eğer
çözüm umudu ışığı olsaydı böyle olmazdı. Ama tüm kapılar kapatıldı. Üstünkörü
basit yaklaşımlarla tasfiye devreye konuldu. Böyle olunca da biz kendi
çözümümüzü kendimiz gündemleştirmek durumunda kaldık. Bugün yaptığımız da
budur.

 

‘DEMOKRATİK ÖZERKLİK EN GERÇEKÇİ ÇÖZÜMDÜR’

* Demokratik Özerklik nedir? Ne zaman ilan edilecek?

– Demokratik Özerklik olgusunu kimi çevreler anlıyor ama
anlamazlıktan geliyor. Kimi çevreler de galiba tam anlayamamış. Türkiye
yeryüzünde kendisini tek varlıkmış gibi ele alarak soruna yaklaşamaz.
Demokratik Özerklik şimdi nedir? Bir yerde eğer farklı kültürler varsa ve sen
bu farklı kültürleri soykırım ve asimilasyonla yok etme niyetinde değilsen bu
kültürleri tanımak ve yaşatmak ancak demokratik özerklikle olur. Bu nerde var.
Batı da var. Sadece batıda değil Rusya da doğuda ve Çin’de var. Farklı
kültürlerin kendi yaşatma yolu bir devlet sistemi içinde o farklı kültüre
özerlik hakkı tanımakla olur. Bu farklı devlet kurma anlamı da taşımıyor. Kaldı
ki Türkiye’nin kuruluş sürecinde Kürtlere özerklik hakkını bizzat Mustafa Kemal
ifade etmiştir. Sonra arkasına Lozan anlaşmasını alan TC inkarcı yaklaşarak
Kürtlere verilen sözü tutmamıştır. Hem de Mustafa Kemal söylemesine rağmen.
İsmet İnönü, Fevzi Çakmak dayatmaları ile süreç tersine çevrilmiştir. Bu
ittihat ve terakki zihniyetinin dayatılması ile oldu.

Demokratik özerklik dünyanın her tarafında uygulanan bir
sistemdir. Bir yerde farklı bir dil kültür varsa orada özerklik sistemi ile
aynı devlet sistemi içerisinde o farklı kültürün kendisini yaşatması hakkı
vardır. Bu da başta Türkiye’de tartışılmıştır. Ama daha sonra o İttihat
Terakici, ceberut anlayış bunu yok saymıştır. Biz bunu şimdi düzeltelim
diyoruz. Bu açıdan demokratik özerklik bir çözüm formülüdür. Demokratik
özerklik devletle bir çözüm arayışıdır. Ama bizim kendi çözüm tarzımızdır.
Devlet buna gelmezse de biz demokratik özerkliği inşa edeceğiz. Halk olarak
kendi içimizde bunu inşa etmek durumunda oluruz ve devlet de bunu kabul etmek
durumundadır. Devlet bunu kabul etmezse, ben yok edip, ortadan kaldıracağım
derse o zaman Kürtler de kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalırlar.
Demokratik özerklik biz diğer dünyanın diğer yerlerinde uygulanan özerklik sisteminden
daha farklı, demokratik muhteva kazandırarak, daha özgürlükçü, daha halkların
bir arada yaşamasına imkan sunan, her türlü milliyetçilikten uzak, etnisite
olgusunu öne çıkarmayan, farklı kültürlerin bir arada yaşamasına olanak tanıyan
demokratik özerklik formülünü esas çözüm tarzı olarak görüyoruz.

 

LİBERALLAR VE DEMOKRATLARIN YAKLAŞIMI EKSİK

* Sizin bahsettiğiniz Kürtlerin demokratik özerkliği eşittir
Türkiye’nin demokratikleşmesi mi?

– Kuşkusuz. Eğer Türkiye demokratikleşmezse Kürdistan’da
demokratik özerklik olmaz. Bu demokratik özerklik formülümüz Kürt sorununun
çözümünü ve Türkiye’nin demokratikleşmesini öngören bir çözüm formülüdür. Bu
açıdan benim Türkiye’de kendisine liberal, sosyalist, devrimci ve demokratım
diyenlere eleştirilerim var bu konuda çok sessiz kalmaları, arka çıkmamaları
bir eleştiri konusudur. Demokratik özerklik Sadece Kürtlerin bir çözüm formülü
değil, Türkiye’nin de demokratikleştirilmesi formülüdür. Bir de buna doğru
yaklaşım çözümü hızlandırır. Demokratik özerklik devletle çözüm arayışını eksen
alan bir formüldür. Devlet+demokrasi formülü ile Kürtler ve devlet arasında bir
çözüm formülü ve arayışıdır. Eğer devlet buna gelmezse o zaman Kürtler kendi
demokratik sistemini, kendi öz iradesi ve gücüyle kendi başına inşa etmek ve
ilan etmek zorunda kalır.

 

* Peki Demokratik Özerkliği nasıl yaşamsallaştırmayı
düşünüyorsunuz?

– Demokratik konfederalizm sistemi mutlaka devletin yanı
başında yaşanabilecek bir sistem değildir. Tersine demokratik konfederal sistem
beş bin yıllık devlet geleneğine alternatif bir sistemdir. Devlet olmadan da
toplumların kendini savunabildiği, kendini özgürce yaşatabildiği, ekonomisiyle,
yaşamıyla, sosyalitesiyle gelişmeyi yaşayabildiği bir sistemdir. Eğer devlet
bizimle çözüme gelmez, demokratik özerkliği reddederse bu devlet açısından
tehlikelidir. O zaman biz de demokratik konfederal sistemi kendi öz gücümüzle
Kürt halkı olarak inşa etmek zorunda kalırız.

Ama bu bizim öncelikli tercihimiz değildir. Öncelikli
tercihimiz, temel seçeneğimiz demokratik özerklik temelinde çözümün
gelişmesidir. Bu artık bir seçenek meselesidir. Birinci seçeneğimiz demokratik
özerkliktir. Buna gelinmezse ve bunun üzerine gidilirse o zaman biz demokratik
konfederal sistemi bağımsız bir biçimde ilan etmek durumuyla karşı karşıya
kalırız. Umarım devlet aklı bunu doğru anlar. Doğru ele alırsa o zaman kalıcı
barış gerçekleşir.

Bazıları “terör bitmez, çözüm olursa terör biter mi
diyorlar. Çözüm gelişirse niye bitmesin ki? O kavramla kastettikleri
çatışmadır, çatışma neden bitmesin ki? Bir sorun var, eğer sorun olmasaydı siz
yirmi altı yıldır tasfiye ederdiniz. Ama dayandığı bir kitlesi olduğu için siz
tasfiye edemezsiniz. Çünkü dayandığı haklı bir temel var. Halkın sinesinden
gelen bir çıkıştır. Bugün ben burada ne söylüyorsam

dağdaki çoban da aynı şeyi söylüyor, şehirdeki esnaf da aynı
şeyi söylüyor, merkezlerdeki Kürt akademisyen de aydını da aynı şeyi söyler.

Gerçekleri artık görelim, başımızı kuma gömmekten artık vazgeçelim.
Böyle yaparsanız Türkiye’yi mahfedersiniz. Fakat çağ dışı bir anlayışla biz
bastıracağız, diyerek olmaz. Ana dil parçalanmaya götürür, deniliyor. Bu hangi
ülkede görülmüştür? Bir sürü topluluk, her kültür kendi ana diliyle eğitim
görmektedir. Onlar parçalanmış mıdır? Peki o zaman neden bu retorik tekrar
tekrar topluma empoze ediliyor? AKP çevreleri biz tek değiliz, diyorlar. MHP,
CHP’si, ordusu var, diyorlar. Sen bu ülkenin başbakanıysan, kalkıp hamaset
siyasetini yürütmezsin. Gerçekleri halka anlat, durum budur, dersen o zaman
insanlar anlar. Ama kalkıp da MHP ile yarışırcasına “siz niye idam etmediniz
deyip daha fazla milliyetçi damarlara dokunursan sen sorunu çözemezsin. Sen
sorunu Türkiye halkına doğru anlatarak çözebilirsin.

 

‘DEMOKRATİK ÖZERKLİK OLMAZSA DİRENİŞİMİZ BÜYÜR’

* Devlet Demokratik Özerklik çözümünü kabul etmezse kendi
direnişini nasıl örgütler? Bundan sonra ne olur?

– Demokratik özerklik formülü, çözüm perspektifi sadece
KCK’ye ait bir formül değil. Bizim esas aldığımız bir formüldür. Ama aynı
zamanda Kürdistan’da çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da esas aldığı bir
şeydir. Yine siyasi partilerin savunduğu bir şeydir. Sanırım BDP’nin de
programında var. Yani bu Kürt halkının ulusal bir çözüm formülüdür. Demokratik
özerkliğin inşa süreci gelişiyor. Bunu giderek vücut bulması ve kendini ilan
etmesi konusunun tartışılması gerektiğini belirtiyoruz. Halkımız, sivil toplum
kuruluşları siyasal partiler tartışmalı, biz de tartışıyoruz. Bu sadece bizim
ilan edeceğimiz bir şey değil, toplumun önde gelen ulusal demokratik kurum ve
kuruluşlarının bütünlüklü bir biçimde kabul gördüğü bir formülasyon olduğuna
göre herkesin bir ilanı biçiminde gündeme gelecektir. Dolayısıyla ulus ve
toplum tarafından tartışılması gereken bir husustur. Yaklaşımın bu biçimde
somutlaştırılması gerekmektedir.

Öyle Türkiye’yi zorlayan, parçalayan bir şey değildir. Buna
rağmen Türkiye kabul etmez, imhacı yaklaşırsa bunun dışında başka bir çözüm
formülü olamaz. Varsa söylesinler. Ama bunun dışındaki çözüm formülü teslim
alma ve asimile etmedir. Köleleştirmedir, biz de bunu kabul etmeyiz. Bu temelde
devletin demokratik özerklik formülünü hedeflemesi beraberinde tehlike getirir,
bu bizim için direniş sürecinin daha da kapsamlılaştırılmasını beraberinde
getirecektir. Biz en mütevazi, en makul bir çözüm formülünü geliştirmek
istiyoruz. Devlet buna rağmen imha etmek ve özgürlük dinamiklerini hedeflerse o
zaman Kürt halkı da her biçimde kendini savunmaya çalışacaktır. Direniş
boyutlanacaktır. Bunun dinamikleri Kürt halkında vardır, Kürt halkının
tecrübesi vardır. Hiç kimse şunu beklemesin, filan falan devlet destekler mi,
diye kimse bir beklentiye girmesin. Biz bölge devletleriyle sıfır problem
temelinde sorunlarımızı çözdük, diyorlar. Sıfır problem formülü esas olarak
Kürt özgürlük davasını yalnızlaştırma ve tasfiye etmedir. Belki bu öne
çıkarılmıyor ama esası budur.

Onlar komşu devletlerle ittifak yapabilir, uluslar arası
sermaye güçleriyle ittifak yapabilirler. Biz de halkımızla, dağlarımızla
ittifak yapıyoruz. Dağlarımızda daha fazla derinleşiyoruz. Kürdistan’ın muazzam
zirvelerinde daha fazla kökleşiyoruz, halkımızla daha fazla kucaklaşıyoruz.
Dolayısıyla onlar dış güçlerle ne kadar ittifak yaparlarsa yapsınlar bizi
yenemezler. Biz kendi öz gücümüze dayanacağız. Elbette ki bizim de diplomasimiz
var. Kendileri bir devletten destek almak için kırk dereden bu getiriyorlar ama
yazar aydın takımı kimse buna bir şey demiyor. Ama PKK’nin bir ilişkisi
olduğunda “taşeron oldu deniliyor. Bizim bağımsız öz gücümüze dayanma
temelinde dış ilişkilerimiz olacak. Diplomasi çalışmalarını yürüten
kadrolarımız vardır. Onlar hamle yapıyor da biz yapamaz mıyız?

Onların konseptinde İran ile, Suriye ile ortak bize karşı
boğucu bir saldırıyı geliştirmekti. Ama bizim de çabalarımız vardır. Devletin o
politikaları tuttu mu? Hayır.

 

AKP, SURİYE İRAN I DA ÖZEL SAVAŞA DAHİL ETMEK İSTİYOR

Nedir Suriye’deki durum?

Anadolu ajansı her gün haber üretiyor, “Suriye’de on bir
PKK’li öldü diye. Bunu her gün soruyoruz, böyle bir şey yok. Yine İran’da bu
kadar PJAK’lı öldürüldü, diye. Soruyoruz, öyle bir şey yok. Suriye dört ana
merkezde 400 PKK’liyi yakalamış, kapsamlı bir operasyon olmuş, deniliyor. Ama
biz soruyoruz, soruşturuyoruz böyle bir şey yok. Yani belli ki Anadolu Haber
Ajansı, Türk halkına hep yalan söylüyordu ama şimdi onunla yetinmeyip, artık
dünyaya da yalan üretiyor. Arap basını da uluslar arası basın da bunu yazdı. Bu
haberin aslı astarı yoktur. Öyle bir şey yok. Bu bir özel savaş politikasıdır.
Kendi toplumunu hazırlama siyaseti çerçevesinde yürütülen yalana dayalı bir
propagandadır.

İşte biz PKK’ye karşı mücadele ediyoruz ama biz tek değiliz,
Suriye de var, İran da var, Amerika da var, demeye getiriyorlar. Türkiye’nin bu
devletlerle yürüttüğü bir ittifak var ama bu ittifak ne kadar yürür onu zaman
gösterecektir.

 

‘İMHADA ISRAR EDİLİRSE AKTİF SAVUNMADAN TOPYEKÜN DİRENİŞE
GEÇERSİZ’

* Kandil’i işgal tartışmaları var. Sınırı ovalara çekelim
diyorlar…

Bunlar boş şeyledir. Sen Munzur dağlarını temizlememişsin
ki. Sen Gabar’ı temizlememişsin ki, sen Herekola girmemişisin ki. Sen gelip,
sınırı tampon bölge yapacakmışsın da öyle şey edeceksin. Sorun dıştan değil.
Bunların hepsi birer safsatadır. Sorun içtedir. Bunlar yanlıştır. Bugün Botan
karargahı bütün o sahayı yönetiyor. Onlar oradaki karargahı aşamıyorlarsa o
karargah yıllarca kendi kendine yetebilir. Dersim karargahı ha keza. Bir düzey
söz konusudur, bir güç vardır. Bu tür şeylerle çözüm bulmaları mümkün değil.
Bunlar bilmiyorlar mı diye düşünüyorum ama daha sonra herhalde toplumu biraz
moralize etmek için bunları söylüyorlar.

Sadece dağlar değil, sadece Kandil değil, peki Amed’in
merkezine ne diyecekler, peki Şırnak, Hakkari ve Gever’in merkezine, Dersim’in
merkezine ne diyecekler? Bu davaya her yerde sahip çıkacak bu halkın kızları ve
oğulları vardır. Serhildan hareketi de niteliksel bir gelişmeyi yaşayarak,
büyüyecektir. Bu adım adım gelişir. Eğer devlet kendisinde ısrar ederse giderek
toplumsal hareketin değişik biçimlerde gelişmesi de gündeme gelecektir.

Bu konuda tüm demokratik kurum kuruluşlar, halkımız sorumlu
yaklaşmayı esas almalı. Sivil toplum kuruluşları var, yurtsever kesimler var.
Bu topyekun halkımızın bir istemidir. Biz henüz aktif savunma aşamasındayız.
Onlar topyekun savaşı bize dayatır, demokratik özerklik formülasyonunu da
reddederlerse o zaman biz de topyekun bir direniş dönemine geçeriz, bu bize
kalır. Dolayısıyla henüz o aşamaya gelmiş değiliz. Tüm gücümüzü, enerjimizi
sarf etmiş durumda değiliz. Çok sakin yaklaşıyoruz. Biz burada blöf yapmıyoruz.
Ben Türkiye’deki tüm sorunları da tarihle yüz yüze duruşa çağırıyorum, elini
vicdanına koymaya çağırıyorum. Kürt halkının iradesini yok saymakla hiçbir yere
varamazsınız. Kürt halkının Önderliğini yok sayarak hiçbir yere varamazsınız.

 

KÜRTLER BİRLİK OLMAKTAN KORKMAMALI

* Son olarak ulusal birlik politikasına ilişkin görüşlerinizi
alalım…

– Türk devleti ve AKP hükümetinin demokratik açılım adı
altında hareketimize karşı geliştirdiği imha planı sadece hareketimize karşı
değil, tüm Kürt kazanımlarına yönelik bir saldırıdır. Bu açıdan şunu
söylüyoruz, bugün Kürdistan üzerindeki egemen güçler sadece bizi hedefliyor ama
bizi zayıflattıktan sonra kesinlikle tüm Kürt kazanımlarına yönelecekleri
açıktır.

İlk başta Güney Kürdistan’a yönelecekleri kesindir. Bu
çerçeveden hareketle biz bu dönemde iki şeye ihtiyaç olduğunu ısrarla vurguluyoruz,
birincisi hamlesel bir çıkış –ki onu başlatmış bulunuyoruz- ikincisi ulusal
birliktir. Ulusal demokratik birlik bugün her şeyden önce gelir. Eğer biz bunu
geliştirmezsek karşıt güçler bundan yararlanıyor. Son dönemde sayın Mesut
Barzani’nin Türkiye ziyareti oldu, geri döndü. Yine Türkiye’nin Güney üzerinde
çokça hesapları var. Biz doğru temellerde ilişkilere karşı değiliz ama Türk
devletinin niyetini çok iyi biliyoruz. Onlar Kürtler arası çatışma yaratmak
istiyor, böylece Kürt özgürlük hareketini boşa çıkarmak istiyorlar. Bunun için
ulusal birlik adımlarını gündemleştirmemiz gerekmektedir.

Bu konuda benim çağrım Kürdistan’daki tüm ulusal demokratik
güçlere bu stratejik aşamada her şeyden önce ulusal birliğe ihtiyaç vardır,
demokratik birlik duruşunu güçlendirmemiz gerekmektedir. Biz hareket olarak bu
konuda üstümüze düşen sorumlulukların gereğini her zamankinden fazla yerine
getirmek durumundayız. Bunun kararlılığının bilinmesinde fayda var. Başta Güney
Kürdistandaki liderliklere ve diğer Kürdistan parçalarındaki tüm siyasal
demokratik kurum kuruluşlara bu tarihi süreci ulusal demokratik birlikle
taçlandıralım, bunun koşulları vardır. Bunun zemini olgunlaşmıştır. Biz kendi
birliğimizi kurmaktan korkmayalım. Çünkü bazıları korkuyor. Biz birliğimizi kuralım.
Birliğimiz sadece dış güçlere karşı olmayacaktır. Her şeyden önce ortak
değerlerimizi paylaşmak için, ulusal kültürümüzü ortakça yaşamak için siyasal
iddialarımızı paylaşmak, bu halkın bu bölgede iradi bir güç olabilmesi için
kesinlikle bu gereklidir, diyorum. Bu tartışma götürmez bir husustur. Bu konuda
bizim tüm Kürdistani güçlere çağrımız bu önemli sürecin mutlaka ulusal birlik
duruşuyla cevaplanması, sorumlu yaklaşımın geliştirilmesi temelinde halkımızın
yıllardan beri özlem duyduğu ulusal birlik kurumlaşmasının sağlanmasıdır. Biz
bunun için yoğun bir çaba içerisinde olacağız.

 

BAKİ GÜL –ANF

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info

 

Etiketler: araştırmakurdiKurdishkurdistanLekolinTurkishTürkiye
Önceki yazı

Ölümüne Serhıldan

Sonraki Haber

14 Eylül 2012 Basın Bültenleri

Benzer Haberler

16-22 Şubat 2017 haftalık haber kronolojisi
التاريخ

16-22 Şubat 2017 haftalık haber kronolojisi

15 مارس 2020
08-15 Şubat 2017 haftalık haber kronolojisi
التاريخ

08-15 Şubat 2017 haftalık haber kronolojisi

15 مارس 2020
01-07 Şubat 2017 haftalık haber kronolojisi
التاريخ

01-07 Şubat 2017 haftalık haber kronolojisi

15 مارس 2020
Sonraki Haber
14 Eylül 2012 Basın Bültenleri

14 Eylül 2012 Basın Bültenleri

Öne Çıkan Yazılar

  • Komünar Sitesi Yayında

    Komünar Sitesi Yayında

    1186 Paylaşım
    Paylaş 474 Paylaş 297
  • Ermenistan 2 Gerillayı Neden Ve Nasıl Teslim Etti

    834 Paylaşım
    Paylaş 334 Paylaş 209
  • Sihad Barzani Komutasında MİT Yeni Üsler Kuruyor!

    1133 Paylaşım
    Paylaş 453 Paylaş 283
  • 30 Yıllık Serxwebûn Arşivi İnternette

    1015 Paylaşım
    Paylaş 406 Paylaş 254
  • İstihbarat ve Türk Devlet Geleneği –DOSYA 1

    994 Paylaşım
    Paylaş 398 Paylaş 249

Önerilenler

Özel Savaş Politikalarının Merkezi Amed

 Kerkük Karışacak! -ÖZEL HABER

2023’te Kürtleri Büyük Zafer TC’yi Yıkım Bekliyor Neden Mi?

MİT Rojava İşgal Operasyonu İçin Urfa’da Arap Aşiretleriyle Toplandı – ÖZEL HABER

Cinayet ve Katliam Çetesi MİT’in Unuttuğu Gerçek

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç

Add New Playlist