• kurdî
  • Turkish
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa اقسام التحليل السياسي

Çökertme Planını Çökerten Sara ve Ruken Yoldaşlar İçin!

Yayınlayan Lekolin
30 سبتمبر 2022
Kategori: التحليل السياسي
354 7
A A
Çökertme Planını Çökerten Sara ve Ruken Yoldaşlar İçin!
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın
FacebookX

Fedai eyleminde şehit düşen yoldaş Zilan’ın, Zinar’ın, Doğa’nın, Eriş ve Andok’ların yoldaşı, Sara ve Ruken yoldaşları saygı ve minnetle anıyor, anılarına sonsuza kadar bağlı olacağımız sözünü yineliyoruz.

Sömürgeci soykırımcı Türk devleti (SSTD) faşist hükümeti Çökertme Planı temelinde Kürdistan Özgürlük Mücadelesini tasfiye etmeyi ve 2023 yılında tümüyle soykırım sürecini tamamlamayı hedeflemiştir. Kürtleri soykırıma uğratmak, SSTD’nin varoluş esası ve tartışılmaz, tartışılması dahi önerilemez çelikten yasasıdır. Hala SSTD’yi tanımakta zorlanan, kendini kandıranlar varsa bir kez daha düşman gerçekliği üzerinde düşünmelerini öneriyoruz.

AKP-MHP soykırımcı hükümeti, 2015 yılının 24 Temmuz’unda onlarca uçakla Medya Savunma Alanları’na saldırarak 2023 hedeflerine ulaşmak istemiştir. Tam 7 yıl 3 aydır  ABD, NATO, Avrupa, Rusya, ihanetçi Barzani ailesi ve Irak hükümetiyle birlikte her türlü kimyasal, taktik nükleer silah, zırhlılar, uçak, helikopter, silahlı-silahsız İHA’lar, uydular, ajanlaştırmalar, koruculaştırmalar ve büyük bir ekonomik-mali yıkım pahasına saldırılarını yoğunlaştırmışlardır. Buna bir de ırkçı-şoven  kitle desteğini de eklemek gerekir. Muhalefet etme adına ortaya çıkan CHP, İYİP vb. partiler de bu konuda tam bir milli mutabakat temelinde soykırımcı faşist AKP-MHP’nin faşist şefleri olan Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’yi desteklemişlerdir. Koltuk değneği olmuşlardır. Bu konuda kusur ettikleri söylenemez. Kürdistan halkına, Türkiye emekçilerine ve kadınlara yönelik saldırılarda alçaklığı ifade eden paylarını hakkıyla teslim etmede biz de kusur etmemeliyiz.

Özellikle 2021-2022 yıllarında dünya ve bölgedeki bilinen gelişmelerin de SSTD’ne sağladığı avantajları kullanarak Önder APO üzerinde mutlak tecrit, şehir direnişlerini tasfiye etme, mücadeleyle elde edilmiş siyasal kazanımları yerle bir etme, belediyeleri yeniden işgal, Kürdistan özgürlük gerillasını kesin imha, Rojava devrimini tasfiye, Güney Kürdistan’ı işgal etme, halkı sindirme, susturma ve bu temelde sonuç almak istemiştir. Özetle Sri Lanka devletinin Tamil özgürlük gerillalarını tasfiye ederek soykırım sürecini başlattığı gibi Bakurê Kurdistan ve Türkiye’de de faşist şefler bunu başaracaklarına kendilerini iyice inandırmışlardır.

AKP-MHP soykırımcı hükümetinin bu saldırıları ortamında Kürdistan özgürlük gerillası kendisini yeniden yapılandırmaya karar verdi ve buna cesaret etti. Bu öyle kolay ve basit bir karar, cesaret gösterisi ve pratiği olmamıştır. Büyük ve ısrarlı çaba göstermekle birlikte bedeli ağır olmuştur. Bu kapsamlı tasfiye sürecinde Kürdistan Özgürlük Hareketi, bu saldırı ve planları boşa çıkarabilir düzeyde, hem de tarihin en vahşi saldırıları altında, kendisini yenileyebilmiştir. Bu çok derinlikli, zihinsel, ruhsal, ideolojik, örgütsel, siyasal ve kültürel bir yenilenmedir. PKK’nin ilk tohumlarının bu topraklara serpildiği günden bu yana PKK militanlığı her zaman fedailiği esas almıştır. Bu süreçte bireysel fedailikte derinlik, örgütlenmede ve eylemde profesyonellik kazanılmıştır. Her koşul altında mücadele edebilen ve sömürgeci soykırımcı düşmana başarıyla darbe vurabilen bir yetenek kazanılmıştır.

Yaşanan 7 yılı aşkın zaman diliminde Kürdistan özgürlük gerillası karşılaşılan her zorluğu, her saldırıyı, her tekniği çelik oluşumunda demire verilen su gibi ele almış ve çelikleşmiştir. Büyük bir manevra yeteneği ve her koşul altında APOCU savaş çizgisini hayata geçirebilecek esneklik kazanmıştır.

İşte Mersin-Mezitli’de gerçekleşen tarihi fedai eylem böyle bir sürecin sonucudur. AKP-MHP soykırımcı faşist şeflerinin 2022 yılında zaferlerini ilan etmeye hazırlandıkları bir süreçte Mazlum ve Zilanlar çizgisinde fedaileşen Sara ve Ruken yoldaşlar şahsında ortaya çıkan eylemlilik heveslerini kursaklarında bıraktığı gibi tüm hesaplarını da önemli ölçüde yerle bir etmiştir. Bu kahraman yoldaşlarımız, Önderlik çizgisinde fedaileşen Kürt kadınının neler yapabileceğini ortaya koymuş ve dönemin tarzını yaratmışlardır .

Özel savaşın kalemşörleri, televizyon ekranlarındaki psikolojik savaşçıları “bitirdik, yok ettik, ezdik, az kaldı” dedikleri ve özel videolar çektikleri bir süreçte böyle bir fedai eylemin gerçekleştirilmesi tüm yalanlarını, senaryolarını yerle bir etmiştir. Halklarımız üzerinde yaratmak istediği korku iklimini tuz-buz etmiştir. Başta Kürt halkı olmak üzere Türk, Arap, Laz, Çerkez, Ermeni vb. halklara, emekçi,  kadınlara ve gençlere büyük bir moral ve  özgüven vermiş, örgütlenilmesi halinde düşmana nasıl darbeler vurabileceğini ortaya koymuştur. Düşmana öfkesi olan her yurtsever gencin, kadının bir araya gelerek, büyük eylemlere imza atabileceğini de göstermiştir.

Kürdistan Özgürlük Hareketi SSTD’nin en yoğun saldırılarda bulunduğu dönemlerde her zaman başta düşman olmak üzere herkesi şaşırtan tarihi çıkışlar yapmıştır. Önder APO’nun 1973 Newroz çıkışı, bu tarihsel başlangıçlar zincirinin ilk halkası olmuştur. 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğünün terör estirdiği, zaferini ilan ettiği bir süreçte Mazlum Doğan yoldaşın fedai eylemiyle başlayan Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Necmi Önen, Mahmut Zenginlerle tırmanan ve M. Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz, Ali Çiçeklerle zirveleşen direnişle ikinci büyük çıkışı yapmışlardır.

Agitler şahsında 15 Ağustos atılımıyla bir kez daha Özgürlük Hareketi herkesi şaşırtmıştır. Dostu da düşmanı da netleştirmiştir. Herkesin yüzündeki maskeyi indirmiştir. Yurtseverlik maskesini takanların nasıl birer sahtekar olduklarını da ortaya koymuştur. 90’ların başında Binevş Agal şahsında Botan’da serhıldanlar süreci başlatılmıştır. 1992’de Beritan yoldaş şahsında ihanet ve işbirlikçiliğe vurulan darbe ile Başurê Kürdistan’da varoluşun zemini sağlamlaştırılmıştır. 1990’lı yıllarla birlikte SSTD’nin büyük bir soykırım başlattığı, Önder APO’ya karşı 1996 yılı 6 Mayıs’ında imha saldırısının olduğu bir süreçte Zilan yoldaşın 30 Haziran’da gerçekleştirdiği fedai eylem hem Kadın Özgürlük Çizgisinde hem de Parti ve eylem çizgisinde yeni bir çığır açmıştır. Uluslararası komplonun Önder APO’ya karşı gerçekleştirildiği bir süreçte Halit Oral yoldaş şahsında öncülüğünde geliştirilen “Güneşimizi Karartamazsınız” eylem çizgisi uluslararası komplonun başarısızlığa götürülmesinin başlangıcı olmuştur. Nuda ve Viyan yoldaşlar tasfiyeciliğe ve uluslararası komploya karşı Önderlik çizgisinde yürümedeki ve 1 Haziran hamlesini geliştirmedeki ısrarın adı olmuşlardır. Adil, Delal, Sorxwin, Çetin, Baran, Berivan, Hüseyin, Rustem Cudi, Reşit, Zeki, Atakan ve Kasım yoldaşlar Devrimci Halk Savaşında inancın adı olmuşlardır.

26 Eylül’de Mersin Mezitli’de Sara ve Ruken yoldaşlar da 21. yüzyıl Demokratik Modernite gerillacılığının ve Kadın Özgürlük Çizgisinin gerçek temsilciliğinin nasıl yapılabileceğini ortaya koyarak SSTD’nin istihbarat örgütlenmesi olan MİT efsanesine ölümcül bir darbe vurulmuş, her koşul altında düşmanın en ağır bir biçimde darbelenebileceğini ispatlamışlardır. Bununla Bakurê Kürdistan başta olmak üzere Kürdistan’ın tüm alanlarında ve yurtdışında yeni bir bilinç, ruh ve tarzın geliştirilmesinin öncülüğünü yapmışlardır. Fedai bilinç ve ruhun hiçbir engel, sınır ve tedbir tanımadığını, fedailiğin başladığı yerde her türlü engelin yerle bir edildiğini ortaya koymuşlardır.

Özel savaşın “artık bir şey yapamazlar, bitmek üzereler” dediği bir ortamda gerçekleştirilen bu tarihsel eylem, bazı kesimler arasında da “en önce kim kınama yapacak” yarışını başlatmıştır. Bu telaş, bu acelecilik neden? Kınama nedir, kime yapılır? Birçok sözlükten anlamaya çalıştım. Kınama: saygısızlık, uyarma, hürmetsizlik, sitem, azarlama, tersleme, sövme, aşağılama, tedip, küfür, uyarıcı hakaret, eleştiri, kötüleme, ikaz, tahkir, serzeniş, ayıplama, bir işin kötü olduğunu söylemek, beğenilmeyen davranış, yazıklar olsun, Allah kahretsin, bir görevlinin iş yerindeki davranışının yasa ve tüzüğe aykırı olduğunu bildiren ceza, yapılan işin kötü olduğunu belirtir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak, takbih etmek, çıkışmak, üzüntü ve nefret bildirmek anlamına geliyor.

Şimdi, Önder APO üzerinde ağır bir tecritin yaşatıldığı, umut hakkının dahi yok sayıldığı, Kürdistan’ı sömürgeleştiren, Kürt halkını kültürel ve fiziki soykırıma uğratmak için yüzyıldır uğraşan, binlerce köyü yakan, milyonlarca Kürd’ü evinden-köyünden göçerten, yoksulluğu bir yaşam olarak dayatan, binlerce insanı zindanlara koyan, zindanları bir işkence haneye çeviren, neredeyse her gün tabutların çıktığı, Kürdistan Özgürlük Gerillasına karşı her türlü kimyasal silahı kullanan, cenazelerini parçalayan, daha iki gün önce kimyasal silahla şehit düşen 5 gerillanın kimliklerinin açıklandığı, şehitliklerimizin tahrip edildiği, cenazelerimizin torbalarda ailelere teslim edildiği, sömürgeci asker ve polislerin her türlü tecavüzü kendi doğal görevi-hakkı olarak gördüğü, Kürtçe konuştuğu için insanlarımızın aşağılanıp dövüldüğü, katledildiği, gazetecilerin tutuklandığı, zindanlardaki evlatlarına sahip çıkmak isteyen ak saçlı analarımızın yerlerde sürüklendiği, insanlarımızın helikopterlerden atıldığı bir süreç ve ortamda Kürtlerin, Kürdistan Özgürlük Gerillalarının, Kürdistan kadınlarının, Kürdistan gençliğinin  bir katiller ve tecavüzcüler karargahına yönelik yapılan fedai bir eylemin neyini kınıyorsunuz? Bu terörle aranıza mesafe koyun, telkin ve baskıların sonucu mu? Ama bu mücadele tarihinde hem de 90’ lı yıllarda Fehmi Işıklar ve Hatip Dicle’nin bu tür dayatmalar karşısındaki durumu da hatırlanmalıdır.

İran sömürgecilerine karşı Kürt, Fars, Azeri, Arap ve Beluc kadınlarının yaptıkları eylemlere,”Jin Jiyan Azadi” temelindeki direnişlere, karakolları yakan, yerle bir eden eylemlerine alkış, hatta saçları kazıtma, ama işkence hanelerde yüzlerce Kürt kadınına tecavüz eden, kimyasal silahlarla onlarca gerillayı şehit eden, düşmana karşı  polis veya asker olsun iki Kürt kadınının, iki Kürt kadın fedainin yaptığı eyleme aceleyle kınama? Üstelik “Jin, Jiyan, Azadi” sloganını bu büyük direnişçilerin yoldaşları yaratmışken, Zilanların yolunda yürüyerek, intikam alan kadınlara kınama? Bu ne yaman çelişki? Bu nasıl izah edilebilir?

Demek oluyor ki, SSTD Kürdistan’ı sömürgeleştirebilir, Kürt halkına karşı her türlü zulmü yapabilir, asimlasyonu geliştirebilir, her türlü haksızlığı ve tecavüzü yapabilir… Yani meşrudur. Ama onlara karşı bir eylem yapıldı mı kınanır? Öyle mi? Peki bunun kime hizmet ettiği yeterince açık değil mi? Sömürgeciliği meşrulaştırmak değil midir? Bu, farkında olunsun veya olunmasın, toplumu pasifizme, teslimiyete çekmekten başka bir şey değildir. Yurtseverlik, demokratlık, aydın olmakla ne ilişkisi var bunun? Her durumda Fransız sömürgeciliğine karşı tavır takınan Jean Paul Sartre’yi hatırlamayacak mıyız?

Tarihi belgelerde yeterince vardır. 12 Eylül faşist diktatörlüğüne karşı 15 Ağustos eylemi yapıldığında da Kürdistan özgürlük gerillası demokrasiyi önlemekle ve provokasyon geliştirmekle suçlanmıştı. Şimdi de seçim sürecine girilmişken böyle bir eylemi “Seçim öncesi kaos planlarının bir parçası olarak görmek gerektiğini” söylemekle, aslında SSTD’nin yapmak istediği planlara meşruluk kazandırılmıyor mu?

Böyle kınama yapanların mantıksal olarak da tutarsızlığı vardır. Her fırsatta bir savaşın olduğundan söz edilir. Savaşa karşı barışı savunmak gerekir, denir. Bir savaş varsa orada karşılıklı çatışmalar, saldırılar-karşı saldırılar olur. Bu savaşın doğasında olan bir şeydir. Eğer savaşın olduğuna inanıyorsanız, bu çatışmaları ve Kürtlerin eylemlerini de doğal görmek durumundasınız. Sırf Türkiye sınırları içinde yapıldığı için mi bu tepkiniz? Savaş dağda sürünce, onlarca gerilla kimyasal ve taktik nükleer silahla vurulursa kaos ortamı yokta, savaşın doğal sonucunda kentlerde düşmana karşı eylem gelişince mi problem var?

Eğer kınamanın anlamlarına ilişkin her sözcük ve cümleyi biraz izah edersek, bu halkın içine çıkacak yüzünüz kalır mı?

Bir özür borcunuzun olduğu çok açık!

Bu halk eleştirel olduğu kadar bağışlayıcıdır da…

Düşmanın öfkelenmesini, kınamasını, köpürmesini anlarız. Tayyip Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu, Meral Akşener’in kudurmasını da… Kudursunlar, kuduracakları kadar! Onlar için sadece canları cehenneme demekle yetiniriz, o kadar! Ama dostlardan faşist Türk devletine karşı fedai eylem yapan büyük kadın öncülere saygıyı da bekleriz! Alkışlamak zorunda değiller, ama eylem hakkında kınama yaparak, eyleme gölge düşürme, düşmanı sevindirme gibi bir duruma da girmek zorunda değiller.  

Her gün Türk halkına büyük yalanlar söyleyen Süleyman Soylu cenaze töreninde konuşamaz haldeydi. Bu durum yedikleri darbenin düzeyini ortaya koyuyor.  Bu daha başlangıç! Bir kez maya tuttu!

Tayyip Erdoğan denilen faşist şef ise bu fedai eylem karşısında tıpkı diktatör Kenan Evren gibi bir yenilgi itirafında bulunuyor! “Nasıl bir beyin yıkama?” diyor. Kenan Evren denilen diktatör de 1982 yılında – isteyen arşivlerde bulabilir- Amed’de bir miting yaparken bir eliyle 5 nolu Diyarbakır askeri cezaevini göstererek şöyle diyordu: ”Nitekim burada öyleleri vardır ki, kafasını koparsan, bildiğinden, inandığından geri adım atmıyorlar.”

Diktatör Kenan Evren nasıl yenildiyse, diktatör Tayyip Erdoğan da, yenilecektir…Az kaldı!

Yasin NAVDAR

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Etiketler: Çökertme PlanıJin Jiyan AzadiRukenSaraSSTD
Önceki yazı

ŞER!

Sonraki Haber

Sömürgeciliğin “Yüce Nesnesi” ve Direniş

Benzer Haberler

Özel Savaş Politikalarının Merkezi Amed
التحليل السياسي

Özel Savaş Politikalarının Merkezi Amed

15 يناير 2023
2023’te Kürtleri Büyük Zafer TC’yi Yıkım Bekliyor Neden Mi?
التحليل السياسي

2023’te Kürtleri Büyük Zafer TC’yi Yıkım Bekliyor Neden Mi?

10 يناير 2023
Yemen Senin Değil De Kürdistan Mı Senin?
التحليل السياسي

Teşhir Oluyorlar ! – EDİTÖRDEN

6 يناير 2023
Sonraki Haber
Sömürgeciliğin “Yüce Nesnesi” ve Direniş

Sömürgeciliğin “Yüce Nesnesi” ve Direniş

Öne Çıkan Yazılar

  • Komünar Sitesi Yayında

    Komünar Sitesi Yayında

    1186 Paylaşım
    Paylaş 474 Paylaş 297
  • Ermenistan 2 Gerillayı Neden Ve Nasıl Teslim Etti

    834 Paylaşım
    Paylaş 334 Paylaş 209
  • Sihad Barzani Komutasında MİT Yeni Üsler Kuruyor!

    1133 Paylaşım
    Paylaş 453 Paylaş 283
  • 30 Yıllık Serxwebûn Arşivi İnternette

    1015 Paylaşım
    Paylaş 406 Paylaş 254
  • İstihbarat ve Türk Devlet Geleneği –DOSYA 1

    994 Paylaşım
    Paylaş 398 Paylaş 249

Önerilenler

Özel Savaş Politikalarının Merkezi Amed

 Kerkük Karışacak! -ÖZEL HABER

2023’te Kürtleri Büyük Zafer TC’yi Yıkım Bekliyor Neden Mi?

MİT Rojava İşgal Operasyonu İçin Urfa’da Arap Aşiretleriyle Toplandı – ÖZEL HABER

Cinayet ve Katliam Çetesi MİT’in Unuttuğu Gerçek

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç

Add New Playlist