• kurdî
  • Turkish
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • الرئيسية
  • اخبار
  • مقالة
  • بحث
  • التحليل السياسي
  • حقائق
  • الكل
    • الدراسات الاستقصائية
    • الإعلانات
    • ريبورتاج
    • المحررين
    • علم البيئة
    • اقتصاد
    • المرأة
    • الشبيبة
    • الصحافة الاجنبية
    • تاريخ ولغة كوردستان
    • من نحن
    • تصريحات صحفيه
    • تحديثات
    • التاريخ
    • وثائقي
    • نصوص
    • من القارئ
    • وجهات نظر
    • المشاركات
    • تكنولوجيا
    • حقائق
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa اقسام الشبيبة

İran’da İnsan Hakları İhlalleri ve İdamlar

Yayınlayan Lekolin
15 مارس 2020
Kategori: الشبيبة
240 18
A A
İran’da İnsan Hakları İhlalleri ve İdamlar
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın
FacebookX

06 Şubat 2010 Cumartesi Saat 17:20

1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi, muhteva olarak toplumsal alanda kökten değişim ve dönüşümü yöntem olarak yoğun bir propagandanın yanı sıra uzun süreye

12.00

0

21

TR

:” ”

:””

” “,” ”

” ”

1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi, muhteva olarak
toplumsal alanda kökten değişim ve dönüşümü yöntem olarak yoğun bir
propagandanın yanı sıra uzun süreye yayılmış şiddet ve kıyım uygulamasını esas
aldı. Devrimin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen şiddet ve terör en etkin
biçimde devam ediyor. Amiyane bir deyimle Ali Hamaney’in ve Ahmedinecad’ın
sakallarında İran üzerine cehennem ateşleri dökülmeye devam ediyor.

 

İran çok kimlikli, çok kültürlü ve farklı halkların bir
arada yaşadığı bir ülkedir. Şahlık rejimi içerideki halkların ortak mücadelesi
sonucu devrildi. Farklı siyasi eğilimlerin, devrimci demokratik örgütlerin,
aydınların, İranlı demokratların, Kürtlerin, Farsların, Beluci, ve Azerilerin
uzun süreye dayanan mücadeleleriyle şahlık sistemini yıktılar. Şaha karşı
mücadelede öncülüğü uzun süre sol örgütler, İranlı demokratlar ve aydınlar
yaptı. Bu kesimler çok büyük bir mücadele vermelerine rağmen rejime son vuruşu
vurma gücüne elde edemediler. Zafere öncülük yapacak konuma ulaşmadılar. Bu
eksiklerinin bir sonucu olarak öncülük mollaların eline geçti. Mollalar
devrimin başında kendi dışında muhaliflerle ilişki ve ittifak yaptılar.
İktidarı ele geçirdiklerinde kendi dışındaki muhalefet güçlerine çok ağır bir
şekilde yöneldiler. Deyim yerindeyse kıyımdan geçirdiler. Suikastla,
işkenceyle, kurşuna dizmeyle ve idamlarla büyük bir kıyım yaptılar. Önemli bir
kitle de ülkeden sürüldü. İran muhalif kaynaklarına göre bir milyonun üzerinde
insan ülkeyi terk etmek zorunda kaldı (79 ve 85 yılları arasındaki dönem için
belirtiliyor).

 

Ortadoğu’da stratejik bir konuma sahip olan İran’da
gerçekleşen ‘İslam’ devrimi, bölgedeki dengeleri derinden etkiledi. Dünya
kamuoyu, yeni yönetime, yeni rejime kapılarını açık tuttu. İslamcılar
önderliğinde de olsa çağdaş, demokratik, yayılmacı politika peşinde koşmayan
bir İran İslam rejimi ile ilişkiye açıktı. Bu standartları ret eden İran’daki
molla yönetimi, İran’ı hem içeride, hem dışarıda savaşa soktu. İran’ı ABD’nin
Saddam ve İsrail’in ortak saldırısının hedefi durumuna getirdi. 8 yıllık
Irak’la süren savaşta bir milyonun üzerinde İranlı’nın hayatını kaybettiği
belirtiliyor. İran devrimden sonra bir de kendi içinde örtülü iç savaş yaşandı.
Bu örtülü savaş yönetimin muhalefete hak ve özgürlük talebinde bulunan
kitlelere, toplumsal ve kimliksel dinamiklere karşı yürüttüğü bir savaştır. Tek
yanlı bir savaştır.

 

Asayiş ve güvenlik

İran’da asayiş ve güvenlik işlerine birden fazla kurum ve
kuruluş bakar. İçişleri Bakanlığı’na bağlı istihbarat birimi (SAVAK), İran
ordusu, devrim muhafızları (pas daran), gönüllü milisler (besiç) ve Ensare
Hizbullah (acil müdahale birimleri). Besiç ve Ensare Hizbullah birimleri
kitlesel gösteri ve taşkınlıkları bastırmak amacıyla kurulmuş birimlerdir.
Öğrenci olaylarının bastırılması, Kürt coğrafyasındaki etnik gösterilerde 20
kadar insanın katledilmesi ve 2009 yılı başkanlık seçimindeki hileleri protesto
edenlerin katledilmesi ve tutuklanmasını devrim muhafızlarına bağlıdırlar.

 

İnanç, din ve mezheplere yaklaşım

Farklı inanç, din ve mezheplere belirli ölçüde (Söz gelimi
parlamentoda, Ermeni, Süryani, Zerdüşti ve Sünni milletvekilleri bulunabiliyor)
temsil yetkisi verilmekle birlikte İran’da ciddi oranda dinsel, mezhepsel
ayrımcılık yapılıyor. Bahi inancındakiler casus olarak görülüyorlar.
Mensupların onlarcası casusluk ithamına maruz kalıp yargılandılar,
cezalandırıldılar. Yine Evanjelik mezhebindeki Hıristiyanlar ve Yahudiler de
baskılardan payını aldılar. 1994’de ve 1999’da ise 8 Evanjelist kimi istihbarat
görevlileri tarafından öldürülmüştü. Kasım 1997 ile 1998 Kasım arasında toplam
38 Hıristiyan’ın akıbeti belli olmadı. Yine Temmuz 2000’de 10 İranlı Musevi,
ajanlıkla suçlanıp 2 ile 13 yıl arası hapis cezasına çarptırıldılar. İran’daki
yasalar Gayrimüslimleri, Müslümanları kendi inancına kazandırma faaliyetlerini
yasaklıyor. Yine şeriat kurallarına uymayan kamu çalışanları cezalandırılıyor.
Semavi dinlerini inkar edenler devlet memuru olamazlar. Okullarda ve
üniversitelerde tümüyle İslamileştirme politikaları sürüyor.

 

İnsan haklarının ihlali

Birleşmiş Milletler insan hakları temsilcileri dahi bütün
insan hakları kuruluşlarının üzerinde anlaştığı konu 1992 yılından bu yana
İran’da insan hakları ihlalleri devam etmektedir. Sistemli bir biçimde sistem
muhaliflerine yönelik suikast, kaçırma, faili meçhule kurban etme, yargısız
infaz, idamlar, işkence, eziyet, yargılama, sansür, susturma, ortadan kaldırma,
sürgün etme, gözaltına alma, tutuklama, suçsuz yere aylarca ve yıllarca tutuk
evinde bekletme, kayıpların ailelerine haber vermeme gibi uygulamalar sürmektedir.
Muhalif örgütü elemanları (halkın fedaileri, halkın mücahitleri, Kürtler,
Beluci gibi) arasında 7 yıl boyunca tutuk evinde ciddi bir suçlamayla
karşılaşmadan bekletildikten sonra idam edilen azımsanamayacak sayıda insandan
sözedilebilir. Yaygın işkence ve eziyetin yanı sıra cezaevlerindeki yaşam
koşulları son derece kötüdür. İhtiyati ve idari tutukluluk adı altında binlerce
insan hapislerde tutulmaktadır. Kadın ve erkek tutuklulara uygulanan yaygın
cezalardan biri de sorgu esnasında tutuklu ailelerin zorla getirilip onların
gözleri önünde işkence yapılmasıdır. Gözaltı süreleri belli değildir. Gözaltına
alınanların ailelerine asla bilgi verilmez. Muhalif aydınlar gazeteciler,
aydınlar, avukatlar, siyasetçiler, din adamları, insan ve kadın hakları savunucularından
yüzlercesi yok yere ve sudan bahanelerle mahkemelere sevk edilmektedirler.
Haklarında verilen kararlar çoğunlukla kanıtlara dayanmaz soyut gerekçelerle
hukuk sistemi ihlal edilmektedir. Söz gelimi aydınları susturmaya yönelik temel
gerekçe ‘devletin güvenliğini bozmak, kamuoyunu huzursuz edici sözler söylemek,
yalan yanlış şeyler yazarak halkın huzurunu kaçırmak, İslam kurallarına aykırı
davranmaktır’ yargı kesinlikle adil değildir. Sınır Tanımayan Gazeteciler
adındaki kuruluş İran’ı basın özgürlüğüne saldıran devletlerin başında
geldiğini açıkladı.’ (İran Analiz web sitesi 7 Ocak 2010)

 

Yargı ve mahkemeler

 

İran yargı sistemi çeşitli mahkemeler yolu ile çalışır.
Uyuşturucu, cinayet, hırsızlık ve buna benzer birçok suç geleneksel mahkemeler
tarafından ele alınır. Basın davalarına bakan özel mahkemeler vardır. Genelde
medya bu mahkemeler aracılığı ile denetim altına alınır. İran’daki en ünlü
mahkemeler devrim mahkemeleridir. Genelde siyasi suçlara rejimin bekası ile
ilgili olaylara bakıyorlar. Olağanüstü yetkilerle donatılmışlardır. Adeta
sıkıyönetim ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri veyahut 1920’lerde kurulan İstiklal
Mahkemeleri ayarında mahkemelerdir. Bu mahkemeler bireysel ve toplu davaları
hızlı, hukuksuz ve keyfi biçimde sonuca bağlanmakla ünlendiler. Yargıç
Ayetullah Halhali’nin verdiği seri kararlarla İranlılar ‘cellat yargıç’
lakabını takmışlardı. İslam Cumhuriyeti kuruluşundan beri bu mahkemeler
binlerce insanın idamına, milyonlarca İranlının hapiste çürümesine ve
yurtdışında sürgün hayatı yaşamasına imza attılar. Bu uygulama günümüzde de
yoğun bir biçimde sürmektedir. İddianame sanığa gösterilmiyor veya duruşmadan
kısa bir süre önce kendisine teslim ediliyor. Savunma için avukat verilmesine
ilişkin kural genelde ihlal ediliyor. Ayrıca kamuoyuna açık olması gereken
duruşmalar çoğunlukla kapalı biçimde devam ediyor. Sanık en fazla 5 dakikalık
bir süre içinde yargıç karşısına çıkarılıyor. Gıyabında yargılama yaygın bir
faaliyettir. Ayrıca sanıkların savunmadaki itiraf bölümleri çoğunlukla kamuoyuna
açık bir biçimde yapılıyor. Böylelikle mahkeme siyasi davranıp kamuoyunu
oluşturmaya çalışıyor. Rejim karşıtı Ahvaz Demokratik Dayanışma Partisi siyasi
büro sorumlusu Adnan Selman’ın deyimi ile İran mahkemeleri Ahvaz bölgesindeki
mahkemeler kapalı kapılar arkasında duruşmalara bakıyorlar. Bazı duruşmalar
birkaç dakikayı geçmiyor (El Reşid Araştırma Merkezi). İşin kötü yanı siyasi
davaların hemen hemen tümü mahkeme tarafından adli/adi bir suçmuş gibi
gösteriliyor.

 

1995 yılında çıkan bir yasa uyarınca yargıçlar aynı zamanda
savcılık görevini yerine getiriyorlardı. İddia makamı ve yargı makamı
arasındaki sınır böylelikle kaldırılmış oluyor. Yine 1987 yılında kurulan özel
şeriat mahkemeleri muhalif olan din adamları, Ayetullahlar ve Mollaları
susturmalarının birer aracı haline getirdiler. Humeyni’nin dini ve siyasi
çizgisine ters düşen Mollaların büyük bir bölümü bu mahkeme tarafından cezaya
çarpıtılıyorlar.

 

Resmi politika doğrultusunda etnik inanç ayrımcılığı ve
asimilasyon

Resmi politika doğrultusunda etnik ayrımcılık ve asimilasyon
hat safhadadır. Bu politikaya en fazla maruz kalan kesimler Kürtler, Avaz
bölgesindeki Araplar ile Pakistan sınır bölgesindeki Beluciler’dir. Azerilere
yönelik baskılarda yoğundur. Yine farklı mezheplere karşıda aynı yaklaşımı sürdürmektedir.
İran’daki Sünnilerin başvuru makamındaki Şeyh Abdülhamit El Zahi yönetimi
mezhep ayrımcılığı yapmakla suçlandı. El Zahi şöyle dedi ‘Sünnilerde bu ülkenin
asli vatandaşı ve unsurlarıdır. İcabında bu vatan için kendilerini feda
ettiler. Yabancılara ve İngilizlere karşı direndiler. Buna rağmen Sünni
meşrepli insanlarımıza yönetim kademelerinin de görev verilmemektedir.
Anayasaya göre Şii – Sünni ayrımı yapılmıyor. Ancak bu kural gözetilmiyor.’
(Sünni Online web sitesi Ocak 2010) Aynı sitenin bildirdiğine göre İran yönetim
çeşitli bahane ve suçlamalar neticesinde Horasan ve Kürt eyaletlerinde birçok
din ‰limini tutuklayıp hapse attı. Örneğin Kürt bölgesinde Senendej şehrinde
Kur-an Derneği’nin bürosu üyelerinden Sehy Sadiqi ile Züfikar Seid tutuklandılar.
Züfikar Seid hayatını kaybetti.

 

Cinsel ayrımcılık ve kadın ayrımcılığı

Cinsel ayrımcılık ve kadın haklarının budanması ve
kısıtlanması İran’daki yaygın uygulamalardandır. ‘ Kadınlara yönelik ayrımcılık
yapılmaktadır. Kadınların günlük giyim ve kuşanmaları ve süslenmeleri şeriat
ile belirlenmiştir. Güvenlik güçleri günlük hayatta ve özelde kadınların
faaliyet, davranış ve yaşamlarına sıkça müdahale etmektedirler. Sorgulama
sırasında ve tutuklu evlerinde kadınlara tecavüz olayları nerdeyse sıradan olaylar
haline gelmektedir. İslam şeriat kuralları ve feodal gelenekler nedeniyle
kadınlar ikinci sınıf vatandaş muamelesi görebiliyor. Erkekler kadınları
boşayabiliyor, kadınlar eşleri hakkında boşanma davası açtıklarında kendilerine
nikah kuralı gereği verilen tazminat ödenmiyor’. Faik Buluk, Kadın ve Tesettür,
2008)

 

‘Günümüzde İran’daki başat meselelerden biri de kadın
meselesidir. Ülkenin kurucu lideri İmam Humeyni, başından beri, kadın hakları
için mücadele verenleri, ‘kadın hakları prensibini pazarlayıp yaymak suretiyle
İslam Şeriatı ile oynayıp, ona helal getirmemek’ konusunda uyarmıştı. Ülkenin
dini lideri Ali Hamaney, Temmuz 2007’de, şöyle demişti: Ülkemizde bazı erkek ve
kadınların şeriata aykırı davrandıklarına tanık oluyoruz. Maksat bellidir İran
yasalarının, kadınlar hakkında kabul edilmiş uluslar arası sözleşmelere
uyarlamak. Bu hatadır. Bu kesimlerin öne sürdükleri çözümler, şeriat kurların
değiştirmekle eşdeğerdir.’ (F. Bulut, age.)

 

İranlı kadınlar erkeklere eşit haklara sahip olmak ve
kısıtlayıcı yasaları ortadan kaldırmak amacıyla Eylül 2006 altıda 1 milyon
kadın imzası kampanyasını başlattılar bu nedenle birçok kadın hareketi önderi
sokaklarda kolluk kuvvetlerinden dayak yedi gözaltına alındı ve haklarında dava
açıldı.

 

İdamlar

İran’da idamlar çok yaygındır. Özellikle Belucistan ve Kürt
bölgelerinde eylemci siyasetleri benimseyen örgüt elemanı olmak idam nedeni
sayılıyor. 2009 yılında her iki bölgede onlarca idam infaz edildi. İdamların
bir kısmı adlidir. Genelde halka açık meydanlarda yapılan siyasi ve adli
idamlar eskiden basında yer alabiliyordu. 1992’den itibaren İran rejimi medyada
idamları haber olarak vermeme, verileri sunmama yolunda uyardı. Bu nedenle o
tarihten bu yana gerçek idam verilerine ve haberlerine nadiren rastlanmaktadır.
Son bir yıl içerisinde onlarca PAJK üyesine idam cezası verildi. Bunlardan 3
tanesini infaz etti. 2009 yılının başından beri 266 kişinin rejim tarafından
idam edildiği çeşitli insan hakları kuruluşlarının raporlarında dile
getirilmektedir ama gerçek sayının bunun çok üstünde olduğu söyleniyor. En son
Ocak ayında Fesih Yasemini isminde bir Kürt gencini daha idam ettiler, hiçbir
eylemde bulunmamış, şiddetle ilişkisi olmamış, buna rağmen idam verilmiş ve
infaz edilmiştir. Bir zamanlar insanlık camiasında romanıyla, şiiriyle,
destanı, sanatı ve kültürü ile vizyon kuran bir İran yerine gencecik insanların
idamıyla tüm insanlığın bedduasını hak eden bir rejim vardır. İran yönetiminin
idamları durdurması ve insanlık dışı uygulamalardan vazgeçmesi her şeyden önce
kendisinin yararınadır.

 

Sonuç

İran’da çok yaygın insan hakları ihlalleri, uluslararası
kurumların raporlarıyla somuttur. Buna rağmen ne yazık ki uluslararası
kamuoyunda yeterli bir tepki ortaya çıkmış değil. Türkiye kamuoyunda medyada,
aydın camiasında ve sivil toplum örgütlerinde bir tepki göstermiyor. Yine
devlet yetkililerinde İran’ın insan haklarındaki insanlık dışı uygulamaları
bahis konusu dahi edilmiyor. İsrail’in insan hakları alanında olumsuz
uygulamalarına karşı AKP hükümetinin gösterdiği haklı ve duyarlı yaklaşımın çok
küçük bir kısmını İran’a karşı göstermiyor. Yine İslamcı çevreler, aydınlar ve
medya büyük bir suskunluk içinde ne bir imza kampanyası ne bir protesto, ne bir
bildiri ne de bir köşe yazısı veya panel, konferans söz konusudur. Bu
yaklaşımda bilgisizliğin payı olsa da, bilinçli bir biçimde görmeme durumu göze
çarpmaktadır. Bu tavrın Türkiye’deki demokrasi dinamiklerine ve insan hakları
savunucularına yakışan bir tavır olmadığı ortadadır.

 

 

Not: Bu yazıdaki bilgilerin bir bölümü Human Rigts Watch
isimli kuruluş ile Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, ABD’ye bağlı
insan hakları bürosunun değerlendirmelerinden yararlanılarak yazılmıştır.- Gunluk
Gazetesi

 

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info

Etiketler: araştırmakurdiKurdishkurdistanLekolinTurkishTürkiye
Önceki yazı

Politik Katılım-Özgürleşme Geriliminde Kürt Kadınları

Sonraki Haber

15 ŞUBAT

Benzer Haberler

Gençlikte Zihniyet Devriminde Fedailiği Yakalamak Özgür Toplumun Sarsılmaz İnşasıdır
الشبيبة

Gençlikte Zihniyet Devriminde Fedailiği Yakalamak Özgür Toplumun Sarsılmaz İnşasıdır

15 أبريل 2021
21. Yüzyılda Soykırım ve Toplumsal Direnişte Gençliğin Rolü
الشبيبة

21. Yüzyılda Soykırım ve Toplumsal Direnişte Gençliğin Rolü

17 مارس 2021
DOĞRU VE BÜTÜNLÜKLÜ MÜCADELE
الشبيبة

DOĞRU VE BÜTÜNLÜKLÜ MÜCADELE

10 سبتمبر 2020
Sonraki Haber
15 ŞUBAT

15 ŞUBAT

Öne Çıkan Yazılar

  • Komünar Sitesi Yayında

    Komünar Sitesi Yayında

    1186 Paylaşım
    Paylaş 474 Paylaş 297
  • Ermenistan 2 Gerillayı Neden Ve Nasıl Teslim Etti

    834 Paylaşım
    Paylaş 334 Paylaş 209
  • Sihad Barzani Komutasında MİT Yeni Üsler Kuruyor!

    1133 Paylaşım
    Paylaş 453 Paylaş 283
  • 30 Yıllık Serxwebûn Arşivi İnternette

    1015 Paylaşım
    Paylaş 406 Paylaş 254
  • İstihbarat ve Türk Devlet Geleneği –DOSYA 1

    994 Paylaşım
    Paylaş 398 Paylaş 249

Önerilenler

Özel Savaş Politikalarının Merkezi Amed

 Kerkük Karışacak! -ÖZEL HABER

2023’te Kürtleri Büyük Zafer TC’yi Yıkım Bekliyor Neden Mi?

MİT Rojava İşgal Operasyonu İçin Urfa’da Arap Aşiretleriyle Toplandı – ÖZEL HABER

Cinayet ve Katliam Çetesi MİT’in Unuttuğu Gerçek

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç

Add New Playlist