MİT’in
Kitle Propagandasında Kullandığı Elemanlarını Tanıyalım
Bir dizi yazı gibi yazacağım bu yazılarımda
paylaşacağım bilgileri özellikle yurtsever Kürt gençleri haberdar olsun diye
belirttiğimi en başta söylemek istiyorum. Çünkü yurtsever gençlerin meşru
savuma içinde bu adamlara-kadınlara karşı mücadele etme, savaşma hakkı ve
görevi vardır.
MİT’in propaganda için en çok kullandığı meslek gazeteciler,
adlarının önüne dr., prof., uzman gibi sıfatlar taktığı adamlar-kadınlardır. Bu
tür insanlar özel seçilmektedir. Özel derken de yetenekleri ile ilgili bir
özellikten bahsetmiyoruz. Bu tür insanların çoğu kaprisli, para, lüks, şatafat,
yetki ve mevki düşkünü olanlardan seçilir. Çocukluklarında bastırılmış, itilip
kakılmış, tecavüze uğramış, değersizlik duygusu ile büyütülmüş zaaflı insanları
seçer. Çünkü bu tür insanlar kötü bir işte görevlendirildikleri halde ‘ateşli’
birer savunucu olmaya en yatkınları olur. Yetiştirme yurtlarındaki çocukların
genelde işkenceci polis, kontrgerilla elemanı yapılmasındaki gibi. İşte bu tür
adam ve kadınlar yaşadıkları değersizlik psikolojisini bu işte görevlendirilerek
gidermiş hissi yaşadıkları için ‘köpeklik’ en çok bu tipler de geçerli olur. Bu
işi yaparlarken kendilerini adamdan sayma hissine, değerli ve güçlü oldukları
duygusuna kapılma durumu yaşayarak tatmin olurlar. Bir işe yaradıklarını
sanarak rahatlarlar. Kendilerine güvensiz bu tipler görüntüde kendilerine çok
güvenen, kendinden razı bir hava içinde de olurlar.
MİT’in Kürtlere karşı kullandıklarının tamamına yakını
Türklerin tabiri ile ‘Kürt kökenli’lerdir. Diğer halklardan da seçilenler
vardır. Bunlardaki ortak yan, hepsinin toplumsal kök hücrelerinin nereye ait
olduğunun farkında olması, bazılarınınsa geçmişlerine dönük bilinçaltında bir takım şeyler barındırma, rüya görme
suretiyle geldiği ya da kopartıldığı kültürü hissetmesidir. Öz değerleri ile
yaşayacak, konuşacak, karar alacak, kültürel olarak kimliklerini ortaya koyacak
güçte olamamaları da bir diğer ortak yanları olmaktadır. Bunlar gerçek
kimliklerinden utanç duyarlar. En çok korktukları şey bu gerçeğin bir gün ifşa
olmasıdır. Bu nedenle Türk gözükmek için özel bir çaba sarf ederler. Bunlar
özellikle konuştuklarında gerçekliklerini saklamak için Kürtlere ve özgürlük
hareketine küfürlü sözler sarf ederler. Bunun için Kürtler ve PKK hakkında
kimin hangi dili kullandığına, hangi cümleler kurduğuna bakarak onun ne mal
olduğunu anlayabiliriz. Örneğin Bülent Arınç’ın geçmişte Kürtler ve PKK
hakkında zaman zaman çok çirkin konuştuğuna tanık olduk. Peki neden? Çünkü bu
adam, bin sekizyüzlü yılların sonlarına doğru Garzan’dan kan davası nedeniyle
Anadolu’nun batısına göçmüş bir Kürt aileden geliyor. Bir dostum bana soy isim
olarak kullandığı Arınç’ın geldikleri Bitlis’e ait bir köy olduğunu söyledi.
Konuştuğunda halen bile ‘K’ harfini asimilesi zor ‘X’ sesiyle telaffuz ediyor.
Zavallının her şeyi gitmiş ama gırtlakta halan bir şeyleri kalmış. Yani gırtlak
sesi, beyinin ve kalbinin yalan söylediğini söylüyor.
MİT’in bir bütün Türk devletinin Kürtlere karşı
kullandıklarının kahir ekseriyeti devşirilmiş Kürtlerden oluşur. Devlet kendi
görüşlerini bu tipler aracılığı ile topluma verir. Dikkat ederseniz özellikle
AKP sözcülerini genelde ‘Kürt kökenli’ bu tiplerden seçer; Hüseyin Çelik,
Bülent Arınç, Bekir Bozdağ, Ömer Çelik gibi. Devletin bunları konuşturmasının
iki temel nedeni vardır. Birincisi bunlar aracılığı ile ‘bakın bunlarda Kürt,
Kürtlük budur, diğerleri bölücü ve teröristtir, bir Kürt bunlar gibi olursa
devletin en üst kademesine kadar da yükselir’ mesajını vermiş olur. İkincisi
bunlar kimlik, kişilik olarak Kürt olanlara karşı bir Türk’ten çok daha fazla düşmanlık
ettikleri içindir. Çünkü bu tiptekiler için özgür Kürtlük mutlaka yok olması
gereken bir kimlik olmaktadır. Gerçek Kürtlük bunlar için ölüm olmaktadır. Eğer
Kürt kimliği gerçek manasıyla var olmaya devam ederse bunların kimlik ve
kişilik olarak hiç bir anlamı olmaz. Bir hiçlik içinde kaybolup giderler. Bunlar
gerçek Kürtlük var oldukça kendilerini tam olarak bir ‘piç’ gibi hissederler. Buradaki
‘piç’lik tümüyle sosyal manadadır. Kürt oldukları halde ben Türk’üm diyenleri
tanımlamak için bu kavramı kullanıyorum. Toplumsal kök hücrelerinin ait olduğu
gerçeklik var oldukça bunlar hep işkenceli bir ruh hali içinde yaşarlar.
Bunların her açıdan sağlıklı yaşayabilmesi, psikolojik rahatlık içinde olması
gerçek Kürtlüğün yok edilmesine bağlı hale getirilmiştir. Bunların devşirilmiş
olması bu durumu bunlarda adeta doğal bir şeymiş algısına yol açmıştır. Burada
doğal olan bir şey yoktur. Hastalıklı bir kişiliğin iğrenç, iğreti hali vardır.
Gerçekten de bir hastalıktır bu. Bu gerçekliği bilmeden Türk devleti denen
yapıyı ve yöneticilerini tam olarak tanıyamayız. Gerçek Kürtlük her gün bunlara
‘piçleştirildiklerini’ hatırlattığı için bunların nefretle baktığı bir şeydir.
İşte bu durum bunlarda sosyo-psikolojik olarak çok tuhaf bir ruhsallığa yol açmaktadır.
Dengeleri bozuktur. Bir gerçekliği başka bir biçimde göstermede ustalaştırılmıştır.
Bu da kişiliklerinde bir boşluk oluşturmuştur. Devlet denilen akıl bu boşluğu
gördüğü için bunları Kürtlere karşı görevlendirip ‘saldırın, saldırdıkça
boşluğunuz dolar, rahatlarsanız’ imkanı vermiştir. Bunlarda yaşadıkları içsel boşluğu bir Türkten daha
Türkçü görünerek, bir Türk faşist ve ırkçısından daha ateşli Kürt düşmanlığı
yaparak gerçekliklerini gizlemeye çalışırlar.
Benzer bir ruh hali diğer halklardan devşirilmişlerde de
yaşanır. Mesela Erdoğan böyle bir tiptir. Erdoğan'ın MİT’in özel psikolojik
operasyonlarına tabi tutulduğunu, okuması için
önüne verilen konuşma metinlerinden çıkarmak mümkündür. Erdoğan’a
okuması için verilen konuşma metinlerine dikkat ederseniz sadece devletin
değişik konularındaki temel yaklaşımlarını içermez. Önemli bir kısmı
özel-psikolojik savaşın kitlelere propaganda kapsamındaki söylemler olduğu
rahatlıkla anlaşılacaktır. Kişiliği yalancı, iktidar hırsıyla dolu, lüks ve
şatafat düşkünü olduğu tespit edildiği için kendisine verilen konuşma metinleri
bu özellikleri gözetilerek hazırlanıyor. O da kişiliğindeki zaaflardan ötürü
bilinçli-bilinçsiz buna kapılarak konuşuyor. Ezik ve yoksul büyümüş olması,
başkalarını ezerek gidermeye çalışıyor. Başkalarına hakaret ederek güçlü olduğu
hissine kapılarak rahatlıyor. Tam bir sağaltım halidir bu. Böyle konuşunca
karşısındakiler bunun söylediklerine çok inanan biri olduğu duygusuna
kapılabiliyor. Oysa ki söylediklerine inanan bir insan her gün başka bir şey
söylemez. Yalan söyleyemez. İlkeleri, değişmesi çok zor dostları, arkadaşları
olur. Erdoğan, inanarak söylediği bir şeyin tersine de aynı derecede
inanıyormuş gibi ikinci gün rahatlıkla söyleyebiliyor. Bu bir yetenek değildir.
Toplumda ‘köpek gibi adam’ denilen bir kişiliğin işini iyi bilen bir
devlet-iktidar odağınca kullanılmasıdır. Cüneyt Zapsu’nun 7 Nisan 2006’da
American Enterprise Institute (AEI) isimli ABD’deki etkili bir fikir
kuruluşunda ABD'lilere, ‘Başbakan Erdoğan'ı devirmeye çalışmak ve lağım deliğinden
aşağıya süpürmek yerine, onu kullanın" sözü anlatmaya çalıştığım Erdoğan
kişiliğinin ne olduğunu bir arkadaşı tarafından dile getirilmesidir.
Daha önceki bir yazımda Çetiner Çetin adlı MİT elemanı
gazeteciden bahsetmiştim. Bu adamın da tatmin edilmesi gereken kaprisleri, içi
boşluklarla dolu özelliği tespit edildiği için devşirildiğini bir kez daha
söylemem gerekiyor. Bundaki yalakalık yüzüne bile yansıyor. Bu da gerçek
Kürtlüğün bitirilmesi ile ‘rahat uyuyabileceğini’ sananlardan biri olduğu için
konuşturulup yazdırılıyor. Söylediklerinin hepsinin istihbarat bilgileri,
istihbarat bilgisi kapsamındaki şeyler olması ne olduğunu yeterince gösteriyor.
Bu adamın Başur Kürdistan’ındaki PKK karşıtı antipropaganda biriminde
görevlendirildiğini yazmıştım. Buna KDP basınındaki MİT elemanlarıyla
koordineli çalıştığını da ekleyeyim. Hewler’de öldürülen MİT’çinin olayından
sonraki belge ve bilgilerin bunun üzerinden ifşa edilmesi, analizlerin buna
yaptırılması beni kanıtlamış oldu. Böylece topluma araştırmacı, sahayı bilen
gazeteci olarak sunularak birkaç gün sonra yapacağı PKK karşıtı kara
propagandanın etkili olmasına destek verildi. Önemli bir tespit ise Kürt
devşirmeler de yalakalık, Çerkez, Gürcü ve Laz devşirmelerde ise iktidar olma
hastalığı, saldırganlığı daha hakim olduğunun bilinmesidir.
Son zamanlarda dikkatimi çeken ‘özel adam’lardan biri de
Erdoğan'ın basın danışmanı Fahrettin Altun’dur. Bu adamın da daha önce çok sık
konuşturulduğunu biliyoruz. Tıpkı ceza hukuku profesörü unvanıyla çıkarılan Ersan Şen adlı psikolojik
savaş elemanı gibi. Bir süre önce Profesör yapılan ve Genelkurmayda görevli
olma olasılığı kesine yakın Ahmet Kasımhan adlı adam gibi. Altun neden ve nasıl
dikkatimi çekmiştir? Kürtler ve Kürt özgürlük hareketi hakkındaki
konuşmalarında ve danışman olduktan sonra yaptığı açıklamalarda kullandığı
cümleler tabi ki. Dilindeki kin, cümlelerindeki Kürt nefreti bunun da bir
devşirme olduğunu ya da çok özel zaafları olduğunu göstermektedir. CHP’li Özgür
Özel bunun ve eşinin çifte maaşlı olduğunu açıklayınca şüphelerimde
yanılmadığımı bir kez daha gördüm. Demek ki bu tip ezik bir kişilik olup, mevki
ve makam yanında lüks ve şatafat içinde yaşamayı seven, maddi doyumu önemseyen
biridir. Tıpkı Erdoğan gibi değil mi? Bu zaafı bilindiği için o göreve
getirilmiştir. Bu görev ile içindeki ‘köpekliği’ tatmin ettiği için de
görevinde kalması onun için çok önemlidir. Bu görevde kalabilmesi her aptal
Türk için vatanseverliğin ölçüsü yapılmış Kürt ve PKK düşmanlığında en çirkin,
kin ve nefret cümleler kullanması gerekiyor. Eğer bunda da bir Kürtlük ya da
diğer halklardan devşirilmişlik varsa söylediklerimin tümünün doğruluğu bir kez
daha ispatlanmış olacaktır.
Sonuç olarak başta Kürtler olmak üzere Anadolu yurtseveri
herkes bilmelidir ki, Kürt ve PKK düşmanlığı ‘köpek gibi adam’ların varlık
gerekçesidir. Bu düşmanlıkla adam oldukları hissine, duygu ve düşüncesine
kapılır bunlar. Değer gördüklerini, bir işe yaradıklarını sanırlar. Kendilerini
var kılabilmelerinin tek yolu Kürt ve PKK düşmanlığıdır bunların. Sanırım bu
tiplerin başını çeken de MİT’in başındaki Hakan Fidan’dır. Bunun özel
yetiştirildiğini tahmin ediyorum. Ermeni ya da Kürt olması da çok yüksek bir olasılıktır. ‘Köpek gibi adam’ların
söylediklerine de aptal hale getirilmişler inanır. Şimdi Türkiye'de böyle bir
toplumsal yarılma ve çatışma yaşanıyor. Bir tarafta vatanın ve kültürün gerçek
sahipleri, akılı temiz yürekli yurtseverler, diğer tarafta ‘köpek gibi adam’lar
ve ‘havlama’larına kanan aptallar sürü
hali Türkiye toplumsal gerçeğini biraz da Aziz Nesin’ce tarif ediyor
diyebilirim. Bunların Kürt’ün ölümünü kendileri için yaşam görmesi psikolojik
bir hastalıktan kaynaklıdır. Yoksa siyasi, ekonomik nedenleri asla yoktur.
Kürtsüz Türkün Anadolu’da yaşama şansı sıfıra yakındır.
Bu adamlara Kök kültürlerden korkan depresyondaki kişiler
denebilir. Kültürü ile barışık gerçek bir Türk ancak Kürtlerle dost olabilir.
Kökleri ile barışık bir insan başka köklere düşman olmaya tenezzül etmez. Çünkü
bu insanlar her şeyleri doymuş, doğal, kendinden emin insanlardır. Kompleks
sahipleri ancak kullanılıp birilerine düşman edilebilirler. Bunun için Türk
devletini yönetenlerin çoğu seri katillere çok fazla benzer kişilik özelliklerine
sahiptir. Dolayısıyla Türk devletin ‘piçler’ ve ‘köpek gibi adam’larca
yönetilmesi sürdükçe yaşanan yalan, talan ve yoksulluk bitmeyecektir. Kürtlerle
savaş devam edecek ve kan dökülmeye devam edilecektir.
Mehmet
GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com - www.lekolin.org - www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html